TBMM inceleme komisyonunun maden kazaları ile ilgili hazırlamakta olduğu bir rapor olduğunu “Today’s Zaman” adlı yayından öğrendim. Today’s Zaman söz konusu raporu henüz yayınlanmadan elde etmiş ve içeriğini özetlemiş. Ben aşağıdaki bilgileri referans verdiğim bu kaynaktan naklediyorum.
Söz konusu rapora göre maden ocaklarında özel sektörde çalışan işçiler 1995 yılında 10.367 iken, bu rakam 2009 yılında 40.000 mertebesine yükselmiş. Bu yükselişe paralel olarak son iki yılda maden ocağı kazaları da zirve yapmış.
Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında madenlerde ölümcül kaza oranlarında açık ara ile birinci durumda. Avrupa’da maden ocaklarında ölümcül kaza oranı ortalama 0,0205 iken, Türkiye’nin oranı 0,0920. yani Avrupa ortalamasının dört katından fazla!
Avrupa’da Türkiye’den sonra en yüksek ölümcül kaza oranına sahip ikinci ülke Portekiz. Portekiz’de de ölümcül kaza oranı 0,0430. Bizim kaza oranımızın yarısından az! Yani Avrupa’da ölümcül kaza oranında bizden sonra gelen ikinci olan ülkeyi ikiye katlamışız!
Fiili kaza rakamlarına gelince. Rapor, 1941 yılından bu yana maden ocağı kazalarında canlarını kaybedenlerin sayısını 3.712 kişi olarak belirliyor. Yılda ortalama 247 kişi! Ayrıca aynı süre içinde maden ocaklarında 373.484 kişinin de yaralanmış olduğu belirtiliyor!
Şimdi biraz matematik yapalım. Bizde kaza oranı (0,0920) Avrupa’daki kaza oranının (0,0205) tam 4.49 katı! Yani, biz kaza oranımızı Avrupa seviyesine çekebilmiş olsaydık kaybettiğimiz madencilerimizin sayısı 3.712 değil sadece 827 kişi olacaktı! 2.885 madencimiz ise bu gün aileleri ile birlikte mutlu bir yaşam sürüyordu!
* * *
Değerli okurlarım, hiç şüphe yok ki bizim dinimiz de her din gibi kaderin varlığını söyler. Her dindar insan da kadere inanır. Kadere inanırız, çünkü kader dediğimiz şeyin o büyük İlahi İrade’nin, yani “İrade -i Küll” ün, belirlemesi olduğunu düşünürüz. Ama o büyük İrade biz insanlara da bir “irade” bahşetmiştir. Ona da “irade-i cüz” diyoruz. Bir şeyin “kader” olarak vasıflandırabilmesi için bize bahşedilen “irade” ve “idrak” ile alınabilecek tüm önlemleri aldıktan sonra engelliyemediğimiz olaylar için “Kader!” diyebiliriz!
Demek ki en azından seneler içinde kaybettiğimiz 3.712 madenciden 2.885 madencimizi kadere değil, kendi beceriksizliğimize kaybetmişiz. Demek ki bize bahşedilen idrak’i kullanmamışız. Elin ülkeleri kullanmış, kaza oranını bizim dörtte birimize indirmişiz. Biz ise 2.885 madencimizi hiç yoluna yitirmişiz.
Evet bu mesleği seçen madenciler, işlerinin doğasında bu kazaların olacağını bilerek bu mesleğe giriyorlar. Giriyorlar ama, (1) çaresizlikten giriyorlar; (2) sormak gerekir o meslekte kaza sonucu ölme ihtimalin Avrupalı bir meslektaşının 4,49 katı olduğunu bilse bir başka olanağı da olsa bu “kader” e bile bile boynunu uzatır mıydı...
Kaybettiğimiz 30 madenciye rahmet, onların kederli ailelerine ve cesur meslektaşlarına sabır diliyorum, sevgili okurlarım.