Türkiye’de ‘sanat filmi’ denince akıllara gelen ilk sinemacılar arasında yer alan Nuri Bilge Ceylan’la Zeki Demirkubuz arasındaki kavganın çıkış noktasına dair yazılanlar, 17 yıl önce Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaşananları yeniden gündeme getirdi.
Bol ödüllü iki yönetmenin egolarını ve sevenlerini tatmin etmek için birbirleri hakkında söylediklerinden çok ‘@filmelestirmeni’nin X’te yazdıklarıyla ona yapılan yorumlar ilgimi çekti.
‘Sinema Eleştirmeni’, Zeki Demirkubuz ile Nuri Bilge Ceylan küslüğünün/kavgasının önemli noktalarından birinin 2006 yılındaki 43. Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Kader’in ‘En İyi Film’, ‘İklimler’in ise ‘En İyi Yönetmen’ ödülü almaları olduğunu yazdı ve ekledi:
“Ama törenin en çok ödül kazanan filmi ‘Kader’ ve ‘İklimler’ değildi. Önder Çakar’ın senaryosunu yazdığı, Erkan Can’ın unutulmaz bir performans sergilediği ‘Takva’ filmi, dokuz ‘Altın Portakal’ aldı.”
Enteresan bir jüri!
Bu paylaşımın altına Yunus Emre Akbaba’nın yazdıkları daha da ilginçti. Çünkü yazdığı şuydu:
“Normalde ‘En İyi Kurgu’ ödülü de ‘Takva’ filminindi. Filmin kurgucusu anlatmıştı. ‘Ödül vereceğiz diye çağırdılar, gittik ödülü ‘İklimler’e verdiler’ demişti. ‘Zeki’ye verdik, Nuri’ye ayıp olmasın, aman buna ayıp olmasın vs... Türkiye’de ödüller bu şekilde dağıtılıyor maalesef.”
Gerçekten de öyle mi?
Kendisi ve filmi ödüle layık görülen bir yönetmen bile jüri kararlarını diline doluyorsa, ‘hatır–gönül’, ‘torpil’, ‘eyyamcılık’ veya liyakatsizlik söz konusu...
43. Altın Portakal’da ‘İklimler’ filmiyle ‘En İyi Yönetmen’ seçilen Nuri Bilge Ceylan’ın sahnede söylediklerine dikkatinizi çekmek isterim:
“Bu sene enteresan bir jüri vardı. Ne karar vereceğini tahmin etmesi zor bir jüriydi. Doğrusu bayağı cesur, değişik kararlar da vermiş. Mesela ‘En İyi Kurgu’ ödülü... Beni biraz şaşırttı. Sadece 300–400 plandan oluşan bir filme –yani bizim filmimize– içinde beş, altı tane 7-8 dakikalık planlar olan bir filme ödül vermek, kurgu ödülü vermek, çok cesur bir karar gerçekten.”
Yanıt veren olmadı
Nuri Bilge Ceylan’ın, “Zeki Demirkubuz’un yönettiği ‘Kader’, ‘En İyi Film’se, o zaman bana niye, ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü verdiniz? Jüriye göre ‘En İyi Yönetmen’ benim, ama kendi filmim ‘İklimler’i iyi yönetmemişim herhâlde?” diyecek hali yoktu. Onun yerine filminin kaç plandan oluştuğunu, kaçının 7-8 dakikalık uzun planlar olduğunu hatırlatıp, jüriye gönderme yaptı.
Sükut ikrardan geldiği için mi, yoksa o gece törende bayıldığı için mi bilmiyorum, 43. Altın Portakal Film Festivali Uzun Metraj Film Yarışması’nın jürisinden hiçbiri ne o zaman, ne de sonra Ceylan’a yanıt vermedi.
Şerif Gönen’in başkanlık yaptığı jürinin üyeleri Giovanni Scognamillo, Ara Güler, Serra Yılmaz, Reha Erdem, Fatih Özgüven, Nejat İşler, Paul Grandsard ve Mine Vargı’ydı.
Jüri üyeleri isteselerdi bu söylentilere son verebilirdi, ama yapmadılar bunu ve sonucu ortada...
Onların 2006’da yaptığı eyyamcılık, yıllar içinde sinemanın iki değerini kanlı–bıçaklı hale getirdi.
Demirkubuz şaşırttı
İki yönetmen arasında söz düellosu sürerken, “Korsan film sitelerinden Zeki Demirkubuz’a destek” diye haberler çıktı...
Neymiş?
‘Hayat’ vizyondayken korsan film siteleri yayınlamayacakmış Demirkubuz’un filmini...
Bu haberler bir yana, geliyorum asıl bombaya:
Zeki Demirkubuz, bir panelde, korsancıların aralarında örgütlendiğini, ‘Zeki Abi’nin filmi vizyondan çıkana kadar korsana gireni yakarız’ dediklerini, bunu öğrenince gurur duyduğunu söyledi.
Film yazıp, yönetmekten başka işi olmayan birinin, diğer sinemacıların emeğini çalıp, kendisini pas geçenleri övmesi, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demekten beter!
GÜNÜN SÖZÜ
“Mantığı kadına ne söylerse söylesin, hisleri ona gerçeği anlatacaktır.” (Stefan Zweig)