5 Ekim’de başlayan ve 12 Ekim’de sona erecek 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne Gaziantep seyahatim nedeniyle iki gün geç katıldım. Hafta sonu Diyarbakır’da başlayacak Türkiye Kültür Yolu Festivali’ni takip etmek için Antalya’dan iki gün erken ayrılacağımdan ‘Altın Portakal’daki açığımı meslektaşlarım sayesinde biraz olsun kapattım.
9 Ekim’e kadar izlediklerinden beğendiklerini sorduğum Mutlu Hesapçı, Oya Doğan, Olkan Özyurt, Sayım Çınar, Suzan Demir, Taha Feyizli, Ali Can Sekmeç, Sadi Çilingir ve Caner Ural, ‘Mukadderat’ın ‘En İyi Film’, Nur Sürer’in ‘En İyi Kadın Oyuncu’ olduğunu söyledi. Coşkun Çokyiğit ve Arzu Değer’e göre ise ‘En İyi Kadın Oyuncu’ Binnur Kaya. Ali Can Sekmeç, bu konuda ilginç bir şey söyledi:
“Binnur Kaya’ya sordular ödül işini, ‘Nur Abla varken bana vermezler’ dedi.”
Jüri, 12 Ekim’de ‘Altın Portakal’a kimleri layık görürse görsün, sinemadaki 45’inci yılında Nur Sürer’in; Erdi Işık’ın yazdığı, Nedim Güç’ün yönettiği ve Cide’de çekilen ‘Mukadderat’taki performansıyla 11 gazeteciden dokuzunun gözünde, festivalin ‘En İyi Kadın Oyuncu’su olması önemli.
1992’de ‘Bir Günün Hikayesi’, 1989’da ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ filmleriyle Antalya’dan ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ve 2010’da ‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’ alan Nur Sürer, Altın Portakal’da 70 yaşında bir kez daha ‘En İyi Kadın Oyuncu’ seçilirse, Türk Sineması’nda bir ilke imza atmış olur.
‘Tahammül edilemez filmler ortaya çıktı!’
31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde jüri üyeliği yapan Mehmet Aslantuğ, 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’ndeki Antalya Film Forum’da adeta Türk Sineması’nın MR’ını çekti.
1985’ten beri oyunculuk yapan, ‘Yengeç Sepeti’yle Antalya’da ‘En İyi Erkek Oyuncu’ seçilen Aslantuğ, çok izlenen birçok dizide rol almış tecrübeli bir isim; o nedenle söyledikleri kıymetli.
“Üniversitede tiyatroyla birlikte 78 kuşağı olarak biz, 68 kuşağının dertlendiği yerden, sadece siyasi olarak değil, sanatta da onların dilinden etkilendik” diyen Aslantuğ, şunları söyledi:
“Aktörlüğün; senaryonun, yönetmenin, başkaca kıymetlerin içinde mutlaka bir değer ifade ettiğine net inanan biriyim. Yönetmenin anlam yaratma becerisi ve oradaki aralıkların tanzimi, tahkimi, o meziyetin ortaya çıkaracağı şey aktörü yaratır. Yaşı ne olursa olsun aktör, kendini bırakırsa o hamur tadında kıymete, oradan bir yere çıkabilir.
Sinemanın ustaları biraz psikolojide, sosyolojide, felsefede dertlendiği teknik yanları; görüntü yönetimine ve başka meziyetlere bıraktığı ve kendilerini orada çoğaltmış yönetmenlerin dünyası, önemliydi. Orayı kademe kademe kaybettik.”
Lütfi Ö. Akad, Metin Erksan, Ömer Kavur, Yavuz Özkan ve Osman Sınav gibi yönetmenlerin sinemaya katkılarına dikkat çeken Aslantuğ, “Bu ülkede ‘Kartallar Yüksek Uçar’, ‘Yarın Artık Bugündür’, ‘Sekiz Sütuna Manşet’ gibi işler yapıldı. Attila İlhan senaryolarını izledi bu ülke! Kamyonların arkasında ‘Kartallar Yüksek Uçar’ yazıyordu! Şimdi televizyonlarda ve dramalarda bu derinlik yok. Sadece, ‘Bir derdimiz var, onu söyleyelim’ derken, tahammül edilmez filmler de ortaya çıktı” dedi.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bazı şeyler kalbinizi kırar ama gözünüzü açar.” (Majhul)