İlkbahar gibi başlar her şey; evliliğin yazında çiftler en kritik süreçten geçer, yaz gibi sıcaktır tutkuları; hüzün dolu olabilir içi sonbaharda evli çiftin, sararıp düşen yaprakları süpürmemek gerekir ve çiftler ulaşmışlarsa kış mevsimine, birlikte ısınırlar ömürleri boyunca
Vivaldi “Dört Mevsim” isimli eserinin kompozisyonunu tamamladığında 45 yaşındaydı ve tarih yaprakları 1723 senesini gösteriyordu. Bir erkeğin hayat üzerine ruhunda biriktirdiği tüm duyguları ortaya koyabilmesi için en uygun yaş diyebiliriz; zira kendisi tarihe geçen eserini şöyle tanımlar: “Ruhumda sıkışıp kalmış tüm duyguların bir özeti oldu.”
Bu yazıda sizlere evliliğin dört mevsimini aktarmak istiyorum ve bunu yapabilmek için mutlaka evliliği yaşamış olmak gerektiğini de biliyorum. Evlenip boşanmış bir erkek olarak, evli birçok erkeğin bilmediği ama aslında evliliğin en çok deneyim kazandıran aşamasını da biliyorum: Boşanma! Bir erkek yıllarca evliyken kazanamadığı kadar çok deneyimi ve hayat dersini sadece boşanma aşamasında öğrenebilir, zorlu bir süreçtir ama aynı zamanda almak isteyenler için çok büyük dersler barındırır. Evliliğin mevsimlerinde gezerken bakalım hangi mevsim daha çok hoşunuza gidecek?
Evliliğin ilkbaharı
Evlilik öncesi dönemi ifade eder; çiftin yeni tanıştığı, yoğun flört ettikleri dönem diyebiliriz. Baharın yeryüzüne getirdiği heyecanı yüreğinde hisseden âşıklar, evlilik hayalleri kurmaya başlar. Henüz resmiyete dökülmemiş evlilik fikri onlara çok tatlı görünür. Birlikte ne kadar mutlu olacaklarını, oturacakları evi ve çocuklarının isimlerini bile kararlaştırırlar. Aslında ne demek olduğunu düşünmeden, aile kurumunun sorumluluklarını akla getirmeden, çoğu zaman aile büyüklerine bile danışmadan evliliğe karar verirler. Kimi zaman çevrenizdeki insanlar sizi uyarır: “Onu evlenecek kadar iyi tanıyor musun?” Oysa aşk kapıyı çalınca bu uyarılar önemsizdir.
Evliliğin yazı
Yaz mevsimi evlilik sonrası ilk üç yıllık süreci temsil eder; hem çılgıncadır hem tutkulu hem de sımsıcak. Tartışmalar bile sıcak bir havada geçebilir ve âşık çift sonrasında barışı yine tutkuyla yapabilir. Son yıllarda en çok boşanma evlilik sonrası ilk üç senelik süreçte meydana geliyor. Dolayısıyla evliliğin yaz mevsimi en kritik süreçtir ve bu süreci ayakta tutan faktör tutkudur. Yoğun tartışmalar yaşayan çiftin yakaladığı ten uyumu onların boşanmasına engel olabilir. Salondaki tartışmalar yatak odasında kısa süreli bir barışla sonuçlanır, ancak yine de temel sorunları çözmek için mutlaka anlayışlı ve fedakâr olmaları gerekir.
Evliliğin sonbaharı
En hüzünlü mevsime geldik, oysa evlilerin olgunlaşma süreci de diyebiliriz. Günümüzde boşanmaların yüzde 58 gibi ciddi bir oranı ilk üç senede gerçekleşiyor, yüzde 32’si ise ilk 3 ila 7 senelik süreçte yaşanıyor. O yüzden evliliğin sonbaharında çiftler diken üstünde diyebiliriz. İlk üç senede ortaya çıkan anlaşmazlıkları, açık iletişim ve anlayışla ya tamamen çözer ya da genelde tercih edilen yöntemle halının altına süpürürler. Süpürgeyi kullananlar, sonbaharda boşanır; sağlıklı iletişimin olmadığı hiçbir evlilik yedi seneyi aşamaz. Eşlerden biri sürekli alttan alıyorsa o zaman daha uzun sürebilir ama bugün kimse kimseyi alttan almıyor.
Evliliğin kışı
Zorlu mevsimleri geride bıraktıktan sonra artık çiftlerin birbirlerini yakından tanıdıkları, kabullendikleri, değiştirmeye çalışmadıkları kadim mevsime geldik. Evliliğin ilk yedi yılını devirdikten sonra boşanan çiftlerin oranı sadece yüzde 10 olduğuna göre, evliliğin kışında birlikte ısınırlar diyebiliriz. Bunu uzun süreli ortaklıklara benzetirim. Sağlıklı yürüyen evlilik, tam anlamıyla bir ortaklık gibidir; herkes kendi rolünü muazzam bir uyumla yerine getirir. En önemlisi ortağının nerede ne zaman ve nasıl davranacağını ezbere bilir. Aralarında bu uyumu yakalayan çiftler için evlilik sadece evlilikten ibaret değildir, aynı zamanda ömür boyu süren keyifli bir ortaklıktır.