Abdullah Karakuş

Abdullah Karakuş

akarakus@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

AK Parti’nin önemli ismi Numan Kurtulmuş ile İsrail’in neden saldırılarını artırdığından İslam dünyasının tavrına, İsrail’e yönelik neler yapılabileceğinden ABD’nin tutumuna, bölge barışının nasıl sağlanacağından BM’deki değişikliklere kadar birçok konuyu konuştuk...

İsrail çocuk kadın demeden sivilleri öldürmeye devam ediyor.

Gelişmelere karşın dünya İsrail’e bir türlü yaptırım uygulayamıyor. BM’nin ve İslam dünyasının tutumu ise tarihe kötü sınav olarak geçecek. Türkiye ise İsrail’in saldırılarını durdurmak için gece gündüz mesai harcıyor.

Haberin Devamı

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ile İsrail’in tutumunu ve buna karşı yapılması gerekenleri konuştuk.

Filistinlilerin hayatlarını korumak ve İsrail’in saldırılarının durdurulması için fiili olarak bir barış gücü kurulması gerektiğini belirten Kurtulmuş, “Uluslararası camiaya söylüyorum, dünya barışı istiyor muyuz? Dünya barışının kapısı Ortadoğu barışıdır, Ortadoğu barışının anahtarı ise Filistin topraklarında esenlik ve barışın sağlanmasıdır. Eğer siz Filistin topraklarında esenliği, barışı sağlayamıyorsanız, dünyanın hiçbir yerinde barışın olması mümkün değildir. Eğer uluslararası camia yine bir hipokrasi içerisinde, yani yine bir ikiyüzlülük, yine bir münafıklık içerisinde değil ve dünya barışını istiyorsa; atacakları ilk adım, Filistin halkının esenliğini ve barışını sağlamak olmalıdır” diyor.

Filistin için barış gücü oluşturulmalı

Kurtulmuş Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:

İSRAİL ADIM ADIM PLANLI OLARAK SALDIRIYOR

- İsrail neden saldırmaya başladı?

- Hani derler ya, Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. Bu saldırılar yeni başlamış değildir. İsrail devlet olarak kurulmadan önce başlayan bir programın içerisinde hareket ediyor, yani küresel Siyonizm’in oyun planının bir parçasıdır bu saldırılar. Siyonizm, ideoloji olarak, fikriyat olarak çok uzun bir geçmişe sahiptir. İngilizler Osmanlı’nın dağılmasından sonra Filistin topraklarından çekilirken o gün hangi taktikleri kullanmışlarsa hemen hemen bugün o taktikleri geliştirerek kullanıyorlar. O zaman da yine kurdukları silahlı gruplarla, terör gruplarıyla Filistin topraklarında yerleşik Arapları önce bir şekilde kovmaya başladılar, oraya yasa dışı yerleşimcileri getirdiler ve o günden itibaren İsrail büyüye büyüye bugünkü noktaya kadar geldi. Ve günümüzde de Siyonist ideolojinin önemli derin noktalarından birisi olarak gördükleri, Mescid-i Aksa’nın yıkılarak yerine Süleyman Tapınağının kurulması ve böylece Arz-ı Mev’ud’a giden yolun son adımlarının atılması gibi bir planlamanın içerisindeler. Attıkları her adımı planlayarak bu noktaya kadar geldiler. Adım adım hep böyle işgallerle, katliamlarla, sürekli ihlal ve ilhaklarla arz-ı mevudu gerçekleştirme istikametinde yol aldılar. Özellikle bu son dönemeçte iki önemli konuda gelişmeler oldu.

Haberin Devamı

MÜSLÜMAN ÜLKELERİ BÖLDÜLER

- Neydi bu gelişmeler?

Bunlardan birisi; 1990’ların başlarında ABD’nin Irak’ı işgaliyle birlikte başlayan süreç ve bu süreçte maalesef bölge ülkelerinin, Müslüman ülkelerin neredeyse tamamına yakınının bölünme, parçalanma, ayrışma ve dağılma sürecine girmiş olması. Örneğin, Irak’ın işgal edilip siyaseten bölünmesi, Suriye’nin paramparça hale getirilmesi. Yani İsrail karşısında Siyonist yayılmacılık konusunda engel teşkil edecek bütün bölgesel rakipleri tek-tek bir şekilde kendi iç sorunlarıyla uğraşır hale getirildi.

Haberin Devamı

Bölge ülkelerimizin hemen tamamına yakınının mezhep, meşrep çatışmalarının, siyasi bölünmelerin, etnik kavgaların içerisine sokulduğunu görüyoruz. Şimdi bu Siyonist ideolojinin sahipleri, yani işgalci İsrail Devleti diyor ki; ‘hazır fırsatı bulduk, son vuruşu, altın vuruşu yapalım ve büyük İsrail’in kurulması için önemli adımı atalım’.

İkincisi ise; uluslararası Siyonizm’in gelmiş olduğu nokta. Siyonist ideoloji her alanda büyük bir güç biriktirmiştir. Bunun şımarıklığını yaşıyor. 

BAŞARILI OLAMAYACAKLAR

- İsrail amacına ulaşabilir mi?

Müslüman devletleri bu kadar birbirlerine zıt, bu kadar çaresiz, bu kadar iç problemleriyle, çelişkileriyle uğraşan bir vaziyette bulmuşken bu işi bitirelim diyorlar. Bir daha böyle bir fırsatın ellerine geçmeme ihtimali olduğunu düşünüyorlar. Bunun için de bir düğmeye basıldığını görüyoruz, ama inşallah öyle olmayacak. Filistin halkı büyük bir kararlılıkla, mazlum milletlerin kendisine verdiği destekle, dünyadaki adalet sahibi, hakkaniyet sahibi, vicdan sahibi kitlelerin verdiği destekle, büyük bir mücadeleyle bu plana karşı çıkacak. Ve Siyonist İsrail asla kazanamayacaktır.

ABD, İSRAİL’İN SIRTINI SIVAZLIYOR

- ABD gelişmelerin neresinde?

ABD’nin dış politikasının en önemli maddesi, yönetimde kim olursa olsun İsrail’in güvenliğini sağlamaktır. Yani bu bölgedeki bütün ülkeler bir tarafa, İsrail bir tarafadır. Maalesef Amerikan dış politikası tamamıyla, bütünüyle İsrail’in bu yayılmacı politikalarına göz kırpan, onlara destek olan, onların sırtını sıvazlayan bir anlayıştadır.

DÜNYA BARIŞI İÇİN FİLİSTİN’DE BARIŞ

- Bu barış gücü nasıl oluşturulabilir, BM aracılığıyla mı yoksa başka bir alternatif var mı?

Doğrusu esas olan, uluslararası hukukun gerektirdiği şey, BM Genel Kurulunun derhal toplanarak Filistinlilere karşı yapılan saldırıları, işgalleri, ölümleri, insan hakları ihlallerini durduracak bir uluslararası barış gücünün oluşturmasıdır. Bunun bir an evvel sağlanması Filistin’in geleceği bakımından da hayatidir.

Biz hep şunu söylüyoruz: Dünya barışı istiyor musunuz? Evet. Uluslararası camiaya söylüyorum, dünya barışının kapısı Ortadoğu barışıdır, Ortadoğu barışının anahtarı ise Filistin topraklarında esenlik ve barışın sağlanmasıdır. Eğer siz Filistin topraklarında esenliği, barışı sağlayamıyorsanız, dünyanın hiçbir yerinde barışın olması mümkün değildir.

Uluslararası camia artık yine bir hipokrasi içerisinde, yine bir ikiyüzlülük, yine bir münafıklık içerisinde olmamalıdır. Dünya barışını istiyorlarsa atacakları ilk adım, Filistin halkının esenliğini ve barışını sağlamak olmalıdır.

YENİ BİR DÜNYA SİSTEMİ KURULACAK

- BM’den böyle bir şey çıkmazsa, Amerika’nın engeli var, Türkiye bir adım atabilir mi oraya?

Zaten bu da BM’nin artık son varlık sınavıdır. Diyoruz ya yeni bir dünya kurulmalıdır ve kurulacaktır da. Bunu göreceğiz Allah’ın izniyle. Hakkaniyete, adalete, insanların yaratılışta eşitliğine ve ülkelerin egemen eşitliğine dayalı yeni bir dünya sistemi mutlaka kurulacaktır. Mevcut küresel siyasal sistem köhnemiştir, kokuşmuştur. Filistinlilere yapılan zulme seyirci kalmakla birlikte zaten BM fiilen lağvedilmiştir ve burada yeni bir yapının ortaya çıkması zorunludur. Dünya oraya doğru gidiyor. Bölge ülkeleri olarak da biz bu anlamda bu adımları atabilecek imkanlara sahip olduğumuzu düşünüyorum. Bu baskının fiilen durdurulmasında, Filistin halkının fiilen koruma altına alınmasından başka bir yol da görünmüyor.

- Türkiye bölge ülkeleri ile barış gücü adımı atar mı?

Bu anlamda farklı ülkelerin fikirlerinin bu noktaya yakınlaştırılması da ayrı bir diplomatik çabayı, ayrı bir gayreti gerektiriyor. Türkiye bu anlamda da gayretini ortaya koyar.

Filistin için barış gücü oluşturulmalı

ULUSLARARASI CAMİA İKİYÜZLÜLÜK İÇİNDE

- İsrail’in saldırılarına yönelik Türkiye’nin temasları ne aşamada?

Bu saldırıların ilk anından itibaren Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat en ince detayına kadar uğraşarak, çalışarak bir diplomasi atağı başlatmıştır. Tabi ilk planda yapılacak olan şey İslam İş birliği Teşkilatı, BM Güvenlik Konseyi, Arap Ligi gibi kurumlarla çok kuvvetli, çok net, amasız, fakatsız bu işgali tel’in eden karşıt duruşların ortaya konulmasıdır. Bu uluslararası platformları harekete geçirmek için çok sayıda ikili temas, telefon teması yapmıştır. Temaslar sürdürülüyor ama gelinen noktada herhalde şu da çok net olarak görülüyor: İsrail’in aleyhine çıkmış şimdiye kadar çok sayıda BM kararı var. Bunların hiçbirisini adamlar tınmıyorlar, bildikleri istikamette işgallerine, insan hakları ihlallerine, masum insanları öldürmeye, insanların mülklerini işgal etmeye, şehirleri yakıp yıkmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla, artık bu son saldırı limitlerin dolduğu, sözün bittiği noktadır.

İsrail laftan anlamıyor, uluslararası camia zaten bu anlamda da maalesef son derece tutarsız bir ikiyüzlülük ve derin bir sessizlik içerisindedir.

Bu diplomasi temaslarını yapmak tabi ki Türkiye’nin vazifesidir. Ama herhalde en önemlisi İsrail’in kutsal mekanlara ve oranın yerleşik halkına karşı yapmış olduğu bu saldırganlıkları durdurmak için aslında fiili olarak bir barış gücünün Filistin’e gönderilmesi, oradaki insanları koruyacak adımın atılması lazım. Herhalde önümüzdeki dönemde en hayati noktalardan birisi bu olmalıdır.

İSLAM ÜLKELERİNE İSRAİL TEPKİSİ

- İslam ülkelerinin duyarsızlığı ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

İslam dünyası epeyce bir süredir kendi iç çelişkileri ve iç çatışmaları ile içten içe birbirini yiyen, birbirini kemiren topluluklar haline geldi. Bir de bundan daha acısı, bazı İslam ülkeleri Siyonist rejimin emir eri olmak için, yani onların istikametinde siyaset yapmak için, onlardan korkularından ya da şirin görünmek için İsrail ve arkasındaki destekçisi Amerika’nın önünde maalesef kuyruğa dizilmişlerdir. Bu ülkelerin liderlerini ve yöneticilerini söylüyorum, en acı durum budur. Kendisini İsrail lobisine sevdirmek, İsrail ve Amerika’nın Ortadoğu politikalarında kendisine de bir yer bulmak, böylece koltuklarını bir müddet daha koruyabilmek için İslam ülkelerinin bazı yöneticileri ne yazık ki İsrail yönetimine ve Amerika’nın İsrail konusundaki politikalarına her türlü şirinliği göstermişlerdir. Bizim en çok içimizi kanatan nokta, en çok içimizi acıtan nokta burasıdır. Ne yazık ki Filistin davasını sahiplenme meselesi İslam coğrafyasında siyasi rejimler ya da rejimlerin siyasetteki uygulamaları bakımından maalesef geri plana itilmiştir.