ANTALYA - Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki bireysel başvuru krizi, yeni kanun ve anayasa değişikliklerini gündeme getirdi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Antalya’da bir araya gelerek krizin nasıl bitebileceğini ve yol haritasını konuştuk.
Anayasa Mahkemesi’nin kendi yaptığı iç tüzükle yargılama yaptığını belirten Bakan Tunç, “İç tüzükte istediği gibi değişiklik de yapıyor. Dolayısıyla bir denetim mekanizması da yok. Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı iç tüzüğe birisi iptal davası açamıyor. TBMM iç tüzüğü ile ilgili iptal davası açılabiliyor. Sadece iç tüzüğünü mahkeme kendisi değiştirebilir. Hukuk devletinde bu olabilir mi?” diyor.
Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında hem kanundan hem de anayasadan kaynaklanan belirsizlikten ötürü bir kriz yaşandığını belirten Bakan Tunç, “Süratle bu belirsizlikleri gidermemiz lazım. Anayasa Mahkemesi’nin yargılama usulleri ile ilgili kanunda değişiklik yapılabilir” vurgusu yaptı. Tunç Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ile ilgili de değişiklik yapılabileceğini kaydetti.
Yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ve yapılmazsa başka krizler de çıkabileceğini belirten Bakan Tunç, “Yamalı bohça anayasa sorun çıkarmaya devam eder. 1982 model bir kamyona 2010 model tırın dorsesini taktık. Hadi çek kamyon dedik. Olmuyor ki. O gidemiyor” diyor. Bakan Tunç Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
MADDELER ARASINDA ÇELİŞKİLER: Bu anayasa, darbe anayasası. Bu anayasada 184 kez değişiklik yapıldı. 176 maddesi var. Madde sayısından fazla değişiklik yapıldı. Yamalı bohça gibi oldu. Maddeler arasındaki çelişkileri artırdı. Yorum farklılıklarından dolayı bazı maddeler bazı makamlarca uygulanmamasını ya da uygulanması gibi bir durum ortaya çıktı. Karşılaştığımız son kriz. Gezi davasıyla ilgili. Anayasa Mahkemesi ‘benim kararım herkesi bağlar’ diyor. Yargıtay ise ‘ben temyiz mahkemesiyim. Adliye mahkemelerinde verilen kararların son inceleme yeriyim. Kesin hükmü kaldırmanız mümkün olmaz’ diyor. Böyle ikili bir tartışma var.
SÜRATLE BELİRSİZLİKLER GİDERİLMELİ: Anayasa Mahkemesi’nde 129 bin 900 bireysel başvuru var. Bu dosyalar hep adliye mahkemelerinden gelen dosyalar. Burada hak ihlali ile ilgili olarak AİHM’nin ihlal kararları ceza muhakemesi kanunumuza göre yeniden yargılama sebebi sayılıyor. Ama Anayasa Mahkemesi’nin kararları ile ilgili ceza muhakemesi kanununda böyle bir madde eklenmedi. Anayasa Mahkemesi kesin hükmü kaldırabilir mi kaldıramaz mı tartışması var? Yargıtay ‘kaldıramazsın’ diyor. Anayasa Mahkemesi ‘kaldırırım’ diyor. Burada hem kanundan kaynaklanan bir belirsizlik hem de anayasadan kaynaklanan bir durum söz konusu. Süratle bu belirsizlikleri gidermemiz lazım.
İÇ TÜZÜK YAPMA VE DEĞİŞTİRME ELEŞTİRİSİ: Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi’nin yargılama usulleri ile ilgili kanunda değişiklik yapılabilir. Anayasa Mahkemesi’nin çalışma usulleri iç tüzükle belirleniyor. Bunu da Anayasa Mahkemesi kendi yapıyor. Kendi yaptığı iç tüzükle o yargılamaları yapıyor. İç tüzükte istediği gibi değişiklik de yapıyor. Dolayısıyla bir denetim mekanizması da yok. Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı iç tüzüğe birisi iptal davası açamıyor. TBMM iç tüzüğü ile ilgili iptal davası açılabiliyor. Sadece iç tüzüğünü mahkeme kendisi değiştirebilir. Hukuk devletinde bu olabilir mi? Kanunun üst olması lazım. Anayasa, kanun, içtüzük sonra gelmesi lazım. Ama Anayasa Mahkemesi’nin çalışma usullerinin kendi yapacağı iç tüzükle olacağı da anayasaya koyulduğu için bu da anayasa değişikliği ile aşılabilir. Sonrasında da çıkan sorunları ortadan kaldıracak kanun düzenlemesi de yapma ihtiyacı olur.
BAŞKA PROBLEMLER DE ÇIKABİLİR: Bugün iki yüksek mahkeme arasındaki tartışmaya neden olan bireysel başvuru gündemde. Yarın da başka bir kurum ile olabilir. Danıştay var, Sayıştay var. Dolayısıyla yürütme ile ilgili bölümler var. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerek parlamenter sistem döneminde kabul edilen bir anayasa var. Ama sonrasında hükümet sistemi değişikliği ile yürütmeye ilişkin ilerde problemler de çıkabilir. Dolayısıyla bizim hedefimiz anayasanın tümden değişmesi. Demokratik, sivil, hukuk devleti ilkesini koruyan temel hak ve özgürlükleri öne alan katılımcı ve kuşatıcı bir anayasaya bir kere ihtiyaç olduğu açık. Bunu herkes kabul ediyor. Yoksa yamalı bohça anayasa sorun çıkarmaya devam eder. 1982 model bir kamyona biz 2010 model tırın dorsesini taktık. Hadi çek kamyon dedik. Olmuyor ki. O gidemiyor.
MUHALEFETE ÇAĞRI: Cumhurbaşkanımızı, mahkemenin vermiş olduğu bir karar nedeniyle suçlamak, burada bir darbe girişimi var gibi konuşmalar bir kere doğru değil. O suçlama çok haksız ve sorumsuzca. Konunun, sorunun neden kaynaklandığını aslında bildikleri halde konuyu farklı alana, siyasi alana çekmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla bu ülkeye fayda getirmez zarar getirir. Millet de buna inanmaz. Orada oturma eylemleri, bunlara hiç gerek yok. Sorunu hep beraber oturarak, konuşarak, çalışarak çözmemiz lazım. Oturma eylemi yerine çalışma eylemi yapmamız lazım.
ANAYASA MAHKEMESİ’NİN YAPISI: Herkes anayasa değişsin diyor. Uzlaşma olmadan da yeni bir anayasa olması mümkün değil. Bir kesimin görüşünü alarak bir anayasa yapmak mümkün değil. Toplumsal uzlaşmayı sağlamak lazım. Ama bu uzlaşmayı sağlarken herkesin istediği maddeler mota mod anayasada yerini almayabilir. Yeni bir ihtiyaç varsa onlar da konuşulabilir. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, Hakimler Savcılar Kurulu’nun yapısı ile ilgili düzenlemeler iyi niyetle yapıldı. Daha demokratik ve hukuk devletine uygun olsun diye yapıldı. Şimdi bireysel başvuru imkânı da sonradan 2010 yılında getirildi. Bu yapı ile bireysel başvurunun niteliği birbirleriyle uyuşmuyorsa haklı bir düzenleme yapılabilir.