Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

LGS’de en zor süreçlerden birisi de tercih dönemi. Bir yanda hayaller, öte yanda puanlar. Birbiriyle örtüşen o kadar az ki.

Tüm soruları cevaplayan şampiyonlar bile ekonomik koşullar nedeniyle istediği okula girememenin üzüntüsünü yaşıyor.

Başarılı öğrenciler için üniversitelerde var olan kontenjanlar liselerde neden yok?

Ekonomik durumu yetersiz olanlara elbette burs verilmeli ama başarı olup da ücreti ödeyemeyecek durumda olanlara da şans tanınmalı.

Türkiye şampiyonları bile istediği okula gidemiyorsa, onlarca neden bir yana, bu bile sistemin sorgulanması için yeter de artar.

Haberin Devamı

Asıl sorun, bu sorunu kimin çözeceği?..

Kontenjanlar?

Bir milyon öğrencinin kaçı için kontenjan var, kaçı “O zaman ben bu sınava niye girdim?” noktasına gelecek, hep birlikte göreceğiz.

Doğru olan, sürekli vurgulandığı gibi eğer herkese yetecek kadar kontenjan varsa, aldığı puana ve tercihlerine göre her öğrenciyi merkezi sistemle istediği liselerden birine yerleştirmek olmalı.

Yoksa merkezi sistemle bir okula yerleşenler başarılı, diğerleri başarısız algısı oluşur ki, bu da yanlışların en büyüğü olur!

400 ve üzeri puan olan öğrenciler açıkta kalırken, 300’lü puana sahip öğrencilerin merkezi sistemle bir yere yerleşmesi, onları değerli, diğerlerini değersiz ve tembel mi yapacak?

Kaldı ki sınavsız öğrenci alan okullar içerisinde, sınavla öğrenci alan okullardan çok daha donanımlı liseler var. Bunu da asla göz ardı etmemek gerekir. Bu sistem, sadece öğrencileri değil, en köklü okulları bile değersizleştirme noktasına getirdi ki, kabul edilmesi mümkün değil ama buna rağmen yıllardır ısrarla sürdürmeye devam ediyoruz!..

Velilere önerimiz, sınav sonuçlarına bakarak, çocuklarını başarılı ya da başarısız diye sınıflandırmamaları.

Bu sınav sadece öğrencilerin çalışma disiplinini ve fedakârlık derecesini ölçüyor. Onun ötesinde gençlere altın fırsatlar sunduğunu söylemek abartılı olur.

Herkes başarılı olabilir

Her çocuğun başarılı olacağı bir alan mutlaka vardır ama bunu keşfedip, geliştirmek için hiç çaba harcamıyoruz.

Haberin Devamı

Her hastaya ve her hastalığa tek tedavi yöntemi ve tek ilaç verilemeyeceği gibi her öğrenciye de aynı eğitim sistemi ve aynı sınavın dayatılmaması gerekir. Bireysel eğitimin öna çıkması bu yüzden.

Yeni müfredat bakalım bu konuda nasıl bir yenilik getirecek? MEB’in bu konuda geçmişe yönelik çok hataları oldu. Bu yüzden görmeden inanılmayacak bir noktaya gelindi.

Bir yandan yetkinlik derken, öte yandan bilişim sınıfları ve beceri atölyelerinin kaldırılması, sanat ve spora yönelik derslerde test çözülmesi en yaygın uygulamalardan biri haline geldi…

Asıl kahredici olan ise bütün bu gelişmeleri hiç sorgulamıyor olmamız. Hem de çocuklarımız gözlerimizin önünde mum gibi erirken!..

Mülakat yerleri

Sınavlar gibi bir başka dayatma konusu da mülakatlar. Hazır söz mülakattan açılmışken, şunu da sormak isteriz:

Eğitim fakültesinden sonra Öğretmen Akademisi’ni de bitiren öğretmenler de mülakata alınacak mı? Alınmayacaksa yani birkaç yıl sonra mülakat diye bir şey söz konusu olmayacaksa şimdi tüm itirazlara rağmen neden dayatılıyor? Yapılacak bu eziyet niye?

Haberin Devamı

“Malumunuz 20024 öğretmenlik mülakatı olacak. Fakat birçok arkadaşımız gibi bana da ikamet ettiğimiz illerin dışında çok uzak iller çıktı. Bizler zaten zor geçinen insanlarız. CİMER’e gönderdiğim mail aşağıdaki gibidir:

İsmim A.T. Diyarbakır da ikamet ediyorum. 2024 sözleşmeli öğretmenlik sözlü sınav giriş yerimin İstanbul Bahçelievler’de olduğunu öğrendim. Asgari ücretle çalışmaktayım. İşyerinden sözlü sınav için izin alamıyorum. Sabah saat 08.00 da orada olmam isteniyor. İstanbul’da kalacak kimsem yok ve bu masrafları karşılayacak gücüm de olmadığı için sözlü sınav yerimin ikamet adresim olan Diyarbakır’a alınmasını talep ediyorum. Gereğini bilgilerinize arz ederim.”

Umarız ki sehven yapılmış bir hatadır ve bir an önce düzeltilmesi gerekir. Yoksa pek çok öğretmenimiz için mülakat daha başlamadan biter!..

Özetin özeti: Yapacak çok iş var ve zaman kabahatli arama zamanı değil, çözüm zamanı…