HATA ÜSTÜNE HATA... Biri hata (belki bilmemek, belki dalgınlık) yapıyor, "Millenum" yazıyor. Diğeri ders veriyor: "Öyle değil. İngilizce'deki 'binyıl' kelimesini kastediyorsan 'Millenium' diye yazmalısın," diyor. Halbuki kelimenin doğrusu "Millennium" diye yazılıyor; yani iki "l" ve iki "n" ile... Bu tip hatalardan kurtulmanın kolayı var: Frenkçesini "milenyum" diye Türkçeleştirirsin olur biter.
İPUCU... Eğer bir yerde, "Gazeteciliğin esası kamu yararıdır," türünden bir cümle görürseniz sakın inanmayın. Niye? Çünkü bir okur olarak sizin de gayet iyi bildiğiniz ve talep ettiğiniz gibi bu işin esası "kamu merakı"dır.
PANO... Haber İstanbul Galatasaray'daki asırlık Pano şaraphanesini konu edinmiş. "Pano'da şimdi holding sahipleriyle tinerciler aynı masalarda şarap içiyor," denilmiş. Yanlış bir izlenim. Pano'nun pırıl pırıl, renkli, kalın kuşe kağıda basılmış ilanlarını ta Kasım 98 başında Pera Palas'ta görmüş ve "Tamam," demiştim, "bunlar turistlere filan da oynuyorlar. Demek ki kısa bir süre sonra kırmızı burunlu şarapçılara yol görünecek, berduşların yerini cüzdanı şişkinler alacak." Öyle de oldu. Artık eski şarapçılar ayak alışkanlığıyla kazara Pano'ya girdiğinde garsonlar onlara pis bir mendile bakar gibi bakıyor. Haberiniz olsun!
YORUMLAR... Mehmet Ali Birand, Hikmet Bila ve Rıdvan Akar üçlüsünün yaptığı 12 Eylül Belgeseli'nin kitabı, "12 Eylül: Türkiye'nin Miladı" geçenlerde çıktı (Doğan kitapçılık). Çok güzel bir çalışma. Bir çırpıda okunuyor... Bu arada Mehmet Ali Kışlalı şöyle yazdı: "Evren'in başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi, Sunalp'ın arkasında olmadığını onun partisi kurulurken kurucular listesi olarak kendilerine sunulan isimlerden defalarca iptaller yaparak gösterdi." Halbuki kitap öyle demiyor. İşte bir iki alıntı... "Evren: 'Sağda bir, solda bir partiye müsaade etmiş olsaydık, sağdaki parti çok fazla oy alacaktı. Anayasayı değiştirmeye yeter oy alır diye korktuk'." (s.262) Buradan Özal'a oyları bölsün diye izin verildiği anlaşılıyor. Yine Evren konuşuyor: "Açıkça söyleyeyim, hakikaten en iyi adaylar Anavatan Partisi'ndeydi. Kendimizi zorladık. Turgut Sunalp'ın partisinden daha fazla veto yemesi için biraz daha ilave etmek suretiyle, onu onun önüne geçirdik." (S.269) Buradan da MDP'nin desteklendiği çıkmıyor mu? Acaba kimin yorumu gerçeğe daha yakın?
İTİRAF...Rahmetli Yavuz Gökmen kitabında (Sarışın Güzel Kadın) Esat Kıratlıoğlu'nun Çiller'e aşık olduğunu yazıyordu. Feyzi Hepşenkal, "Doğru mu" diye sormuş. O da, "Çiller politikada çok acemi olduğu için elimden gelen gayreti gösterdim. Fakat bunu yaparken aşırı gitmiş olabilirim," diye cevaplamış. Ben buna itiraf derim.
LAF... Oradan buradan alıntılanmış, derlenmiş, uyarlanmış birkaç özlü söz:
- "Onun ansiklopedik bir cehaleti var."
- "Zeki misin, zeki taklidi mi yapıyorsun?"
- "Her şeyi bilecek kadar genç değilim."
- "En gerçek aşk, yiyeceğe karşı duyulandır."
DÜZELTME... Osmanlı "yorumu" konusunda kapışan Cem Özer ile MHP'li Mehmet Gül'e, Murat Belge günlerdir tarih dersi veriyor; "Bugünün düşünce ve duygularıyla geçmişi değerlendiremezsiniz," diyor. Öte yandan hem Belge'yi takdir eden, hem de Taha Akyol'un Osmanlı ile İran'ı karşılaştıran kitabını öven yazar şöyle diyebiliyor: "Osmanlı, farklı etnik gruplar arasında almış olduğu tavırla bugün en modern, en demokrat ülkelerden bile çok daha modern ve demokrattı." Modern mi? Demokrat mı? Fıkrayı bilirsiniz. Adamın biri hocaya sormuş: "O veli hangi velidir ki, deniz kenarında kızını kurban ederken, gökten keçi indi?" Hoca, "Hangisini düzelteyim" demiş: "Bir kere veli değil, nebi idi... Deniz kenarında değil dağdaydı... Kızı değil oğluydu... Keçi değil koyundu."
eakoz@milliyet.com.tr