15.02.2022 - 12:06 | Son Güncellenme:
DHA
Adını daha sık duymaya başladığımız blok-zincir (blockchain) teknolojisi, gelecek on yıllara damgasını vuracak gibi görünüyor. Blok-zincir merkezî olmayan bir bilgisayar ağında, yapılan tüm işlemlerin şifrelenerek bir daha değiştirilemeyecek şekilde ağdaki her bilgisayara kaydedilmesi esasına dayanıyor ve günümüzde, kripto paranın yanı sıra politika, hukuk, sağlık, gayrimenkul, finans, gıda gibi birçok alanda da kullanılıyor. Blok-zincire ve kullanım alanlarına ilişkin bilgi veren Yeditepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. A. Arif Ergin, blok-zincirin merkezi bir otoriteye bağlı kalmaksızın, pek çok bilgisayarın bir arada çalıştığı bir “dağıtık sistem” olduğunu belirtti. Eski bir kavram olan “dağıtık sistemi” ise birbirleri ile koordineli olarak çalışan pek çok ufak parçadan oluşan sistemler olarak tanımlayan Prof. Dr. Ergin, “Örneğin vergi, finans ve hatta imece sistemleri gibi. Dağıtık bir sistem aslında ‘çokluğun gücü’nü kullanmak üzere kurgulanmış bir sistemdir” dedi.
PARA, BİLGİ YA DA BELGE
Blok-zincirde benzersizliğin ya da sahte olup olmadığının kontrolünün dağıtık bir ortamda yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Ergin, “Bu bir para için olabileceği gibi az ya da çok kıymetli herhangi bir bilgi veya belge için de uygulanabilir. Mesela son yıllarda NFT (non-fungible token) ile sanat eserlerinin alınıp satılması bile gündeme oturdu. Benzer şekilde bir şirketin tahrif edilmesini önlemek istediği önemli kayıtları da blok-zincirlerde tutulabiliyor” diye konuştu.
MERKEZDEN UZAKLAŞIYORLAR
Son on beş yıl içinde hesaplamaların yanı sıra bilgi, belge ve kayıtların dağıtık olarak tutulmasının da yaygınlaştığına işaret eden Ergin, “Günümüzde dağıtık yapılar merkezî yönetimden uzaklaşma eğilimi gösteriyor ve bunun geleceğimizin şekillenmesinde daha fazla rol alacağı açıktır” ifadelerini kullandı.
Dağıtık işlemlerin merkezî bir otorite olmadan yapılması fikrinin 1980’li yıllarda kripto parayı ortaya çıkardığını dile getiren Prof. Dr. Ergin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm bankacılık işlemleri elektronik ortamda yapıldığında paranın sahibinin kim olduğu tamamen takip altındayken nakitte bu takip mümkün değil. Kripto paranın çıkışı elektronik ortamda sahipliği takip edilemeyen bir para biriminin oluşturulması düşüncesine dayanıyor. Parayla yaptığınız tüm elektronik işlemler banka gibi merkezî bir koordinasyon birimine dayanıyor. Bu merkezîlikten ve sahiplik beyanı işlemlerinden dağıtık sistemlerle çıktılar. Kripto paranın ve daha genel olarak blok-zincirin oluşumu, dağıtık hesaplama yeteneğinin üzerine kurulmuştur. Bu yüzden uzun süre kripto paranın ‘yasadışı işler’ için icat edildiği iddia edildi.”
MERKEZİ SİSTEMLERİN ZAAFI
“Merkezi sistemlerin en önemli zaafı hacklenebilir olması” diyen Ergin, şöyle devam etti:
“Ya çok sık yedekleyip güvenliğini arttırmak için yüksek bütçe ayıracaksın ya da blok-zincir’e geçip bilginin durduğu bir merkez olmadan, merkezî büyük bir sunucuya gerek kalmadan otomatik olarak kendini koruyan bir sistem kuracaksın, bilgilerin güvende olacak. Türkiye’de de işini ciddiye alan, evraklarını ve varlıklarını iyi korumak isteyen çok sayıda şirket blok-zincir’i kullanmaya başladı.”
BİLGİSAYARINIZ SİZ TATİLDEYKEN DE ÇALIŞABİLİR
Yeterli donanıma sahip pek çok ufak bilgisayarın birlikte (paralel) kullanılmasıyla dağıtık sistemin oluşturulabileceğini ve bu bilgisayarların, çeşitli yazılımlar yüklenerek insansız olarak da çalıştırılmaya devam edebileceğini anlatan Prof. Dr. Ergin, böylece blok-zincir teknolojisinde var olan bilgisayarlardan da maksimum verim alınabileceğini anlattı. Ergin, “Örneğin iş yerinde duran bilgisayarlar, bir tatil olduğunda kapatılır ve işlevsiz hale gelir. Ancak bunları blok-zincirin birer blokları olarak sisteme dâhil edersek iş yerine aldığınız her bilgisayar yüzde 20-30 verimle çalışırken verimi yüzde 100’e yaklaştıracak şekilde çalıştırabilirsiniz. Her bilgisayarın bir hesaplama gücü var ama bunları geceleri ve tatilde boşuna yatırıyoruz” şeklinde konuştu.
Blok-zincir teknolojisinden, oy kullanmada da yararlanılabileceğini anlatan Ergin, “Oy hakkı olan 60 milyon insanın, herhangi bir hile olmadan oy kullanabileceği bir sistem de kurulabilir. Toplumsal ve kültürel olarak da evrilmemizi sağlayacak bir altyapı da oluşturabilir. Sadece bir şirketin kayıtlarının borsa değeri ile ilgili değil mesele. Blok-zincir sistemlerinin tüm alanlarda kullanılması noktasında, eğitimin de önemi ortaya çıkıyor. Eğitimin çeşitliliğinin ve bakış açılarının gelişmesi gerekir” diye konuştu.