Maltepe sahilindeki Ayışığı’nda balığın her türlüsünü, en tazesinden bulabilirsiniz. Ama buranın öyle nitelikleri var ki bir balık lokantasından beklenen ‘taze balık’ çıtasını çok yukarılara çıkarıyor
Ayışığı balık restoranına bir dostumun ısrarlı davetleri sonucu gittim. Bana göre balık Boğaz’da yenirdi. Maltepe Sahili de nereden çıkmıştı? Ayışığı’nı gördüğümde ona ısrarlı davrandığı için teşekkür etmek zorunda kaldım. Çünkü burası beni etkileyen nadir mekânlardan biri oldu.
Ayışığı’nın girişinde farklılığı hissetmeye başlıyorsunuz. Kocaman, çimenli - çiçekli bir bahçesi var, üstelik ‘lütfen çimlere basmayınız’ tabelası yok. Bahçenin içine çocuk parkı kurmuşlar, çocuklu aileler bilirler, bu paha biçilmez bir şey. Üstelik Türkiye’de, beş yıldızlı oteller dışında çok az rastladığım bir hizmet daha veriyorlar burada: Çocuk odası. Televizyonlu, oyuncaklı bu oda ailelerin rahat etmesi için gerçek bir hazine. Müstakil bir binada hizmet veriyor Ayışığı. Giriş katı grup yemeklerine ayrılmış. Üst kat restoran, bir de yazın açılan teras katı var. Somon rengi duvarları, geniş pencereleri, hafif ışığı, rahat koltuklarıyla restoranın ambiansı Fransız lokantalarına benziyor.
Masaya oturduğunuzda önce baharatlandırılmış tereyağ, Azerbaycan havyarı ve ev yapımı salatalık turşusu geliyor. Ekmekler ise çeşit çeşit... Mısır, çavdar, kepek ekmeği, sarmısaklı ekmek ve kızarmış beyaz ekmek var. Yemekten sonra ikram edilen çay veya kahve ile mahlep likörünü sakın reddetmeyin. Kahveler ‘okkalı’ likör ise harika. Bu ikramlar hesapta kuver olarak geçiyor.
Burada zengin mönüden seçin seçebildiğinizi... Çünkü ızgara ve tava balığı hariç fiyatlar bir kişilik porsiyon için ortalama bir buçuk milyon lira civarında. Balıklarda günlük fiyat uygulanıyor. Soğuk meze olarak ahtapot söğüş, balık pastırması, lakerda, levrek marina, deniz mahsülleriyle pazı sarma, çiroz, akya marina seçeneklerden bazıları.Balık pastırmasının denemeye değer. Akya balığından yapılıyormuş. Levrek spesyal ise balığın içine diğer deniz mahsüllerini doldurup pişirdikleri bir meze. Oldukça lezzetli, fiyatı ise şaşırtıcı, bir milyon lira. Ara sıcak olarak zencefilli karides denedik. Adı hoşuma gitti. Tereyağ sevmeyenlere tavsiye edemem. Kalamar ızgarayı ise hararetle tavsiye edebilirim. Susamlı soya sosuyla servis ediliyor. Kekik ve biberle baharatlandırılmış ve üzerine ceviz serpiştirilmiş. Tek başına çok yoğun bir lezzet barındırmayan kalamar bu haliyle bir şölen gibiydi. Ara sıcaklarda bunların dışında akya kavurma, fener kavurma, laos sarma, karides jumbo ızgara gibi çeşitler de var. Şefimiz Mehmet Bal balık olarak dil menüel tavsiye etti. İçinde soya filizi, arpacık soğanı, domates ve mantar vardı. Böyle sayınca aklınıza ‘sote’ türü bir
yemek gelmesin. Güveçte, balık kebabı diyebileceğim kıvamda pişmiş bir yemek. Izgara balık dışında lezzet arayanlar için ideal. Balık lokantalarında nedense kısıtlı tutulan tatlı mönüsü burada çok seçenekli. Başta ayva tatlısı olmak üzere, ekmek kadayıfı, fırında helva, incir tatlısı, dondurma hatta çikolatalı sufle bile var. Burada soğuk mezeden, ara sıcağa ve ana mönüye kadar balığın envai çeşidini en tazesinden yiyebilirsiniz. Üstelik klasik lezzetlerin dışına çıkıp, balık lokantalarında rastlanan tekdüze mönünün esiri olmuyorsunuz. Balıkları evirip - çevirip, her türlü baharatları kullanıp sunuma hazırlayan çok deneyimli aşçıların maharetlerine güvenebilirsiniz.
Dörtte üç doluluk oranında bizim aldığımız servis mükemmeldi. Servis elemanlarından Abdurrahman Ergül’e rastlarsanız onun küçük şovlarından da nasibiniz alabilirsiniz belki. Onu izleyen 5 yaşındaki kızım peçetelere, bardaklara yaptıklarını gördükten sonra “Beni de denizkızı yapar mısın?" diye tutturdu. Abdurrahman Bey’in sözü var, bir dahaki gidişimizde Bernaelif’i deniz kızı yapacak!