The OthersYeni suçlara davetiye çıkarıyoruz

Yeni suçlara davetiye çıkarıyoruz

14.11.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yeni suçlara davetiye çıkarıyoruz

Yeni suçlara davetiye çıkarıyoruz


Cezaevi isyanlarıyla af yeniden gündeme geldi. Adalet Bakanlığı üç seçenek yani af yasasıyla birlikte, koşullu salıverme veya erteleme yolları üzerinde çalışıyor. İstanbul Barosu eski Başkanı Avukat Turgut Kazan af konusunu ve bir Anayasa değişikliğinin gerekip gerekmediğini yorumladı.


Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’ye göre, Meclis ilk iş olarak af konusunu ele alacakmış... Affın artık bir “zaruret" olduğu, Şeker Bayramı’na yetiştirileceği “müjdesi" veriliyor. Herhalde, bizim yöneticilerimiz bir şeyin “zaruret" olduğunu ancak isyanlarla anlıyorlar. Doğrusu, hazin bir durum. Tam iki buçuk yıldır affı konuşuyoruz. 28.08.1999 günü 4453 sayılı yasayı kabul ettik. “Bir kez daha görüşülmesi için" Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilen metni 15 aydır raflarda bekletiyoruz. Ne zaman ki, cezaevlerinde isyan patlıyor, “zarureti" fark ediyoruz. Ve aynı sorumsuzlukla, benzer bir çizgiyi sürdürüyoruz. Daha partiler arası uyum sağlanamadan, hangi tarihe kadar işlenen, hangi suçları affedeceğimiz belli olmadan, hemen her gün af türküleri söylüyoruz. En az konuşulması gereken bir konuyu sakız gibi çiğneyerek, içerideki insanın umutlarıyla oynuyor ve yeni suçlara davetiye çıkarıyoruz.

Af doğru mu?

Öyle bir hava yaratıldı ki, artık “af doğru mu / değil mi", tartışamıyoruz. Tamam, “zaruret" oldu, çıkaralım. Üstelik, “cezaevlerini iyileştirebilmek için, önce bu adımı atmalıyız" deniyor, peki atalım. Ama, yanlışları tekrarlamayalım. Yeni haksızlıklar yaratmayalım, vicdanları kanatmayalım. Geri gönderilen yasanın nasıl bir tepkiyle karşılandığını ve tıkanıklığın nereden kaynaklandığını biliyoruz.
Duvara yazı yazan, bildiri dağıtan gencecik insanları af dışı tutup hırsızı / uğursuzu bırakmaya kalktık. Gece kapısını çalan PKK’lıya korku belası ekmek vermek zorunda kalmış köylümüzü terörist sayıp ayırdık, kanlı katilleri kayırdık. Öyle ki, 15 / 18 yaş grubu çocuklardan adam öldürenleri affederken, duvara yazı yazanları süründürmeyi marifet sandık. Geri çevrilen 4553 sayılı yasanın 3, 4 ve 7. maddeleri bu çarpıklığı apaçık sergiliyor.
Ayrıca, “salıverme işleri ve sonuçları" başlıklı 11. maddenin 2. fıkrasına, madde başlığı ve Af Yasası’yla hiç bağdaşmayan bir düzenleme sokuşturup infaz hesaplarıyla oynayarak, bazı “dostları" kayırmaya çalıştık. Şimdi, bu yanlışları yapmamalıyız.
Basına yansıyan haberlere göre, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, üç seçenek üzerinde çalışıyormuş. Af yasasıyla birlikte, koşullu salıverme veya erteleme yollarının da düşünüldüğü anlaşılıyor. Anayasamızın 87. maddesi bazı suçların affını yasakladığı için hep, bu tür arayışlara başvuruluyor. Ve hiç istenmeyen sonuçlarla karşılaşılıyor. Örneğin, 3713 sayılı yasayla denenen şartlı salıverme modeli Anayasa Mahkemesi’nin iptal duvarına çarpmıştı.
4554 sayılı yasayla getirilen erteleme modeli de, yine bir iptale yol açtı. Ve amaçlanan suçlar dışında, başka suçlar için de kapılar açılmış oldu. Demek ki, en sağlıklı yol, Anayasa’nın 87. maddesini değiştirmektir. Tahkimde bunu nasıl başardıysak, afta da başarmalıyız. Apo kaygısı elimizi kolumuzu bağlamasın. Yapacağımız iş, anayasal engeli kaldırmaktır. Hangi suçları kapsam dışı tutacağımızı Af Yasası’nı çıkararırken kararlaştıracağız.

87. madde değişmeli

87. maddeyi değiştirmek, adam öldüreni affedebilirken, kahvede konuşma yapanı veya bildiri dağıtanı affedememe ayıbından bizi kurtaracaktır. Böylece, tepkileri azaltacak ve toplumsal barışa giden yolu açacak bir düzenleme imkanı doğacaktır.
Hemen belirtelim ki, yalnız Af Yasası yoluyla doğru bir düzenleme yapılabilir. Çünkü, parlamento dilediği suçları af kapsamına almayabilir. Böyle bir takdir, eşitlik ilkesine aykırı olmaz. Yasa önünde eşitlik, hukuksal durumu aynı olanlar için söz konusudur. Bu eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Yasa koyucu, bazı suçları affedip, bazılarını affetmeyebilir. Ama, hükümlüler arasında ayrım yapan bir şartlı salıverme veya aynı suçun işleniş biçimlerine göre ayrım yapan bir erteleme kuralı getiremez. Nitekim, 1803 sayılı Af Yasası (bilinenin aksine) eşitlik ilkesi çiğnendiği için değil, 3 ayrı metinden ikisi oylanmadığı için (usulden) iptal edilmiştir. Oysa, şartlı salıverme ve erteleme modelleri, eşitlik açısından denetlenip iptal edilmiştir. Doğrusu, Af Yasası’yla bir çözüm aranmalı ve 87. madde değiştirilerek yola çıkılmalıdır.

Eşe dosta ikramiye dağıtmayalım

MHP’nin böyle bir Anayasa değişikliğine karşı olduğu söyleniyor. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi’nin 4554 sayılı yasayla ilgili kararı, bize bir çözüm üretebilir. Meclis zaten 1 yıl içinde yasa yapmak zorunda. Eğer, iptalle ilgili yeni bir yasa çıkarılmazsa 12.10.2001’de tavanı 12 yıla kadar olan tüm suçlar için soruşturmalar ve cezalar ertelenecektir. Yani, hiç hesapta olmayan yeni bir af gündeme girecektir.
O halde yüksek mahkemece iptal edilen, “basın yoluyla yahut sözlü yayın ve araçlarıyla işlenmiş olup" sözcükler yerine “TCY’nin 146 / 3, 158, 159, 168 / 2, 169, 312 / 2 maddelerini ile 3713 sayılı TMY’nin 6, 7 / 2; 3, 4, 5 ve 8. maddelerinin de" hükmünü getiren bir düzenleme yapabiliriz. Af Yasası’nı çıkardığımız gün böyle bir yasayı da çıkarırsak, toplumsal tepkiye yol açmayacak ve iptal tehlikesi yaratmayacak adımı atmış oluruz. Yeter ki, Af Yasası’nı hazırlarken, yeni yanlışlar yapmayalım, eşe / dosta ikramiye dağıtmayalım.