Memleketimize İbrahim Tatlıses gibi nice yanık sesli sanatçı kazandıran bir kent Urfa. Kebapları, çiğ köftesi ve mırrası da meşhur. Peki başka ne özelliği var? Belki bir gün yolunuz düşer diye anlatıyorum.Aslı ÇakırŞanlıurfa'ya gideceğimi duyanlar "Bayılacaksın!" dediler. Ben de çok merak ediyordum. Ve 19 mart sabahı saat 05:50'de yola çıktık. Ne yazık ki Urfa'ya seferler İstanbul'dan ancak bu vakitte.
Göncü Turizm'in eşliğinde gittiğimiz otelimize vardığımızda görüyoruz ki 4 yıldızlı Hotel Edessa (Edessa: Makedonyalıların Urfa'ya verdiği isim. Akarsuları güzel anlamına geliyor) camileri, Balıklı Gölü ve çarşılarıyla meşhur olan Eski Urfa bölgesinde. 52 odalı (minibar, televizyon, fön makinesi, sürekli sıcak su ve havalandırmalı) otel, çevresindeki eski yapılardan ayrılıp göze batmıyor. Çünkü Dergah bölgesindeki diğer yapılardan ayrılmasın diye yöreye uygun bir şekilde inşa edilmiş.
Peygamberler şehri Otele yerleştikten sonra çıkıp Balıklı Göl'e gidiyoruz. Etrafı camilerle çevrili bu gölü sadece Müslümanlar değil, Museviler ve Hıristiyanlar da ziyaret ediyor. Çünkü üç dinin de tanıdığı Hz. İbrahim'in bu göl yakınındaki Mevlid - i Halil Camii'nin yanındaki bir mağarada doğduğuna ve yaşadığına inanılıyor.
Urfa'nın her yanında bir peygamberin ismine rastlamak mümkün. Peygamberler şehri olarak bilinen Urfa'da Şuayp Peygamberin makamının yer aldığı tarihi Şuayp şehrinin kalıntıları, Eyyüp Peygamberin hastalık çektiği mağara da yabancı turistleri çekiyor.
Sıcaktan ötürü şehirde çarşıların çoğu kapalı. Sipahi Pazarı'nda kilimlerin fiyatı 7 ila 16 milyon lira arasında. Kuyumcular tarafından kullanılan Kınacı Pazarı ve Pamukçu Pazarı, Urfa yöresinin mahalli kadın ve erkek giysilerinin satıldığı Kazzaz Pazarı (Bedesten) önemli çarşılardan. Kuyumcular Çarşısı'nda 21 ayar altından yapılma takılar görebilirsiniz.
Gümüş ise neredeyse hiç yok. Urfalı kadınların üzerinde en çok küpe, yüzük, kelebek ve papatya şekilli iğnelere rastlanıyor. Bir de Hüseyniye Çarşısı var ki bakırcı esnafı kullanıyor. Bakır işlemeleri Urfa'da çok yaygın. Çok güzel mırra cezvesi, fincanları ve tepsileri takım olarak 3 buçuk milyona satılıyor.
Eğer ben kürkten vazgeçemem diyenlerdenseniz Urfa'yı sevmeniz için başka bir neden daha ortaya çıkıyor. 5 aylıkken ölen kuzuların tüylü derilerinden yapılan yakasız, dış kısmı şakaf denilen siyah kumaşla kaplı aba gibi bolca giysiler hoşunuza gidecektir. Kaliteli bir kürk 15 - 20 milyon, kalitesiz çoban kürkleri ise 5 milyon liraya satılıyor.
Kültür Bakanı'nı bekliyorlar Tüm bu bilgileri edindikten sonra akşam Urfa Valisi Şahabettin Harput'la bir yemek yiyoruz. Tarihi ve doğasıyla birçok turisti çeken, peygamberler şehri olarak tanınan, dünyanın ilk üniversitesinin bulunduğu (Harran Üniversitesi) ve ilk buğdayın yetiştiği bu şehre bir kültür bakanı getiremediklerinden yakınan Harputlu yemekten sonra bizimle birlikte sıra gecesine geçiyor.
Edessa Oteli'nin içinde düzenlenen sıra gecesinde herkes ayakkabılarını çıkarıp kilimlerin üzerine oturuyor. Yer sofralarının üzerinde meyve, beyaz peynir, salatalık ve domates bulunuyor. Tam ortada otelin aşçısı çiğ köfte yapıyor, otel müdürü Gürkan Akbay dahil etrafındakiler ise sürekli terini siliyor. Arkasında ise Kazancı Bedih ve grubu... Sonrası muhteşem. Rakı içiliyor, türkü dinleniyor.
Türkücüler arasında, gezerken afişine rastladığım ve ne yapsam da bu adamı bulsam dediğim Urfalı Kazım da vardı. Kazım Çiriş'in ilgimi bu kadar çekmesinin sebebi "Çarkıfelek" adlı bir albüm çıkarmış olmasıydı. 1965 doğumlu Urfalı Kazım müzikle ilgili her şeyi sıra gecelerinde öğrenmiş. Arabesk okumam diyen ve ünlü olmak için yanıp tutuşan Kazım'ın en büyük dileklerinden biri de Çarkıfelek programına katılmak.
Dönelim sıra gecesine... Birbirine yakın yaş grubundakilerin kış gecelerinde haftada bir, bir arkadaşın evinde sıra ile yaptıkları toplantı olan sıra gecesinde çeşitli kitapların, şiirlerin okunduğuna ve Urfa'nın çeşitli sorunlarının tartışıldığına da rastlanıyor. Katıldığım gecede türkülerimizin ne kadar güzel olduğunun farkına bir kez daha varıyorum. Ayrıca acı midemi rahatsız etmesine rağmen bir tabak dolusu inanılmaz acı çiğ köfte yiyor ve ertesi gün turp gibi kalkıyorum. Urfa biberi isotu, bağırsak, mide ya da hemoroid sorunu olanlara tavsiye edebilirim. Pahalı da değil. Ev işi yani iyi isotun kilosu 1.5 - 3 milyon lira.
Okey yerine damaUrfa'da motosiklet çok moda. Bir de eşekler var. Her yerde metresinin fiyatı 400 bin ila 10 milyon lira arasında değişen kumaşlar satılıyor. Demek ki terziler revaçta diye düşünüyorum. Revaçtaymış. Bunu da "Eşkıya" filminin çekildiği iki katlı Gümrük Hanı'nın üst katındaki terzilerden öğreniyoruz. Daha çok erkek üzerine çalışıyorlar. Pantolonu 5, ceketi ise 20 milyon liraya dikiyorlar.
Gümrük Hanı'nın altında çok güzel bir çayhane var. Burada orta yaşın üzerindekiler çoğunlukla domino ya da dama oynuyorlar. Çaycıdan öğrendiğimize göre bunun nedeni kumar oynamanın günah olması. Çocukların ayaklarında hep spor ayakkabı var. Kadınların üzerinde harem adında ama onların herem dedikleri yünden bir örtüye rastlıyorsunuz. Fiyatı 6 - 7 milyon lira. Tabii erkeklerde de kafalarına ya da boyunlarına sardıkları poşu göze çarpıyor. Bu poşuların fiyatı ise 900 bin liradan başlıyor, 4 milyona kadar uzanıyor. Yemeniler ise 500 bin ila 10 milyon lira arasında. Ama ipek ve el işlemesi olanlar muhteşem.
Günlük hayat Topdağı'nda karşılaştığımız 53 yaşındaki Mahmut Aslan bakın ailesi ve yaşamı hakkında neler anlatıyor: "6 çocuğum var. Çocuklar sürekli isterler. Hanım ise icap ettiğinde ister, durumu bilir. En çok et seviyoruz. Ama çiğ köfte her şeyden daha değerlidir. Ben dışarıda yiyemem, benim çoluk çocuğa günah oluyor. En reklamı olan içecek çaydır. Kahve misafir olunca yapılır. Misafirlik çoktur bizde."
Bu arada birçok çocukla da konuşma fırsatımız oluyor. Lastikten renkli çizmeler giyen erkek çocukların en çok istedikleri şey kundura ve bisiklet. 10 yaşındaki Sedat, Türkçe pek anlamıyor, arkadaşları ona yardımcı oluyor. Doktor olmak istiyor. Diğerlerinin aklı polis olmakta. "Annemizi PKK'dan korumak için," diyorlar.
Aşağı mahallede ise gülüp oynayan kızlara rastlıyoruz. Elbise istiyorlar. Bazıları okula gidiyor, bazıları ise halıcılık gibi kurslara. Evde kardeşlerine bakıyorlar ve yemek yapmayı öğreniyorlar. En çok "Aynalı Tahir" ve "Zilyoner"i seyretmekten hoşlanıyorlar.
Harran'da tanıştığımız, ufacık, konik ve topraktan evlerde 10 kişi beraber yaşayan, dolapları, masaları olmayan çocuklar ise yeni birini görür görmez kız olsun, erkek olsun kalem istiyor. Dünyanın ilk üniversitesi boşu boşuna burada kurulmamış diyor insan içinden.
Başka?Urfa'ya Ankara'dan aktarmalı olarak THY uçaklarıyla gidebilirsiniz. Hotel Edessa'da iki kişi yarım pansiyon 140 dolara kalabilirsiniz.
Her çeşit kebabı bulabileceğiniz kentte sebze çorbası gibi olan pıt pıt çorbası ve bir yufkanın içine ceviz, ezilmiş şamfıstığı konularak ve üzerine şerbet dökülürek yapılan şıllık tatlısı çok ünlü.
Tabii Urfa'ya kadar gitmişken mırra içmeden dönemezsiniz. Kahvenin çekirdeğini kavurup kalan ufacık parçalardan yapılan mırrayı içmenin de bir adeti var. Eğer mırra fincanını elinizden masaya bırakırsanız o zaman ya size bu acı kahveyi sunan kişiyi evlendirmek ya da ona ağırlığınca altın vermek zorunda kalırsınız.