Dersleri boş geçiyor diye protesto gösterisi düzenleyen ve yaş ortalaması 12 olan altı çocuk, üç yıla kadar hapis istemiyle bugün yargı önüne çıkıyor
      E. ve Ga'nın ne olmak istediklerini bilmiyoruz ama S. bilgisayar mühendisi olmak istiyor. G. doktor, Y. savcı. D'nin gönlünde yatansa avukatlık. Kafaya koymuşlar bir kere, olacaklar. Bir yandan da eğitim eşitsizliğinin farkındalar. Ablalarının, ağabeylerinin üniversite sınavlarında sapır sapır nasıl döküldüğünü görüyorlar. Sınıflarında öğretmen göremiyorlar. Orta okula gelmişler, dersler boş geçiyor. O zaman dört kafadar ve arkadaşları el işi kartonlarına sloganlar döşenip düşüyorlar yollara.
      Hedef önce Milli Eğitim Müdürlüğü. Ama sonra bakıyorlar yol çok uzun. Çevreden destek buluruz, velilerimizi harekete geçiririz umuduyla mahalle aralarında sloganlar atarak dolanıyorlar. Ama harekete geçenler, veliler ya da
okul idaresi değil, polis oluyor. Yaşları 10 ile 13 arasında değişen altı çocuk için, S, G, Y, D, E ve Ga. için okul değil yargı yolu açılıyor.
      6 Ekim 1998 tarihinde Gazi Mahallesi'ndeki Atatürk Çiftliği İlköğretim Okulu öğrencilerinin derslerinin boş geçmesini protesto edip öğretmen talebinde bulundukları masum gösteri en büyükleri 13 yaşında olan altı çocuğun bugün hakim önüne çıkmasına neden oldu.
      G. "korkmuyorum ama heyecanlıyım" diyor mahkemeden bir gün önce. Başını dik tutuyor. S. ile D. de öyle. Y. ise serde erkeklik olduğundan işi iyice gırgıra vurmuş. Fotoğrafı çekilmeden önce saçlarını ıslatıp ortadan ayırıyor.
      Elbette eylemlerini ciddiye alıyorlar. S., "Biz kötü bir şey yapmadık ki, iyi bir eğitim almak istiyoruz" diyor. D.'nin babası Mahmut D., S.'yi destekliyor: "Bu çocukları cezalandırmak yerine ödüllendirmek gerekir."
      Babası 1989'da bir trafik kazasında ölünce S.'nin velayetini alan amcası Ekrem Kaya ise şöyle konuşuyor: "Çocuk bize derslerinin boş geçtiğini söylemişti. Buna çok üzülüyordu. Özellikle matematik ve fen derslerini çok sever. Bu derslerinin boş geçmesine hiç dayanamıyordu. İki defa okul müdürü ile görüşmek istedim, kabul etmedi."
      Ve S. olayların nasıl geliştiğini anlatmaya koyuluyor: "Pankartlarımızla okuldan şuradaki depoya kadar yürüdük. Daha sonra geri döndük. Cemevinin önünde oturup slogan attık. Yolu kestik. Sivil polisler dağılmamızı söylerken resmi polisler de geldi ve bizi
akrep dedikleri taşıtlara bindirdiler. Akreplerle okula getirildik. Okulda müdür yardımcısı ve polisler beni ve beş arkadaşı daha şüpheli olarak seçti."
      Gazi Mahallesi'nde büyümüş, olanları görmüş, kendilerine birkaç numara büyük bir terminolojiyi kullanan bu çocukların eylemcilikleri belli ki lafta kalıyor. Birazdan S. de, diğerleri de nezarethanede nasıl kortuklarını, nasıl birbirlerine sarılıp saatlerce ağlaştıklarını itiraf edecek.
      "Sonra bizi Gazi Mahallesi Karakolu'na getirdiler. Burada korkuttular. Saatler geçmiyordu. Savcılığa götürüldük. Ama önce bizi bir doktora gösterdiler. Doktor bizi muayene etmek yerine bas bas bağırdı, 'Bu yaşta bu işlere kalkışmışsınız' diye. Savcı bizi serbest bıraktı."
      Onlar daha çocuk, çok korksalar da unutmuşlar olanları. Sadece daha bu sene 11 yaşına basan D. korkuyu bir türlü üstünden atamamış. Ama bu arada öğretmenlerine kavuşmuşlar, derslerine sarılmışlar.
      Ta ki yaklaşık bir ay önce hepsinin evlerine birer mahkeme celbi gelene kadar. Altı kafadarın 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten yargılanmalarına karar verilmiş. G.'nin annesi o günden beri doğru dürüst uyku uyuyamıyor. "Çocuklarımızın psikolojik durumları çok kötü. Bu masum çocuklar sırf öğretmen istediler diye mahkemeye çıkartılır mı?" diyor.
      Evet bugün bu altı çocuk, S. K. (13), D. D. (11), G. Ü. (12), Y. T. (13), E. İ. (12) ve Ga. K. (13) İstanbul Çocuk Mahkemesi'nde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacaklar.
      S. bu olayın ardından Küçükçekmece'ye taşınan sevgili arkadaşı Ga.'yı çok özlemiş. "Neyse mahkemede göreceğim onu" diyor.
      Eğitim sistemimiz bu çocuklara borçlu, dersleri boş geçiyor, öğretmenleri olmuyor. Ama olsun. Nasılsa güvenlik sistemimiz onları hızlandırılmış bir başka eğitime tabi tutuyor. Umarız bu bize özgü hayat bilgisi bu çocukların uzun süre işine yaramaz.
Soruyu bilemeyince komalık oldu
     Â
Mustafa İnsan, Mehmet Çetin Mersin DHA      İçel'in Mut ilçesinde İngilizce öğretmeni Mustafa Yalçın, sözlü sınavda sorduğu soruyu yanıtlayamayan öğrencisi Sevinç Büyükçakır'ı döverek hastanelik etti. Büyükçakır üç gün komada kalırken, dayakçı öğretmen hakkında soruşturma başlatıldı.
      İddiaya göre, geçen cuma Şehit Ahmet Ersoy İlköğretim Okulu 5 - A sınıfında öğrenim gören 11 yaşındaki Sevinç Büyükçakır, İngilizce öğretmeni Mustafa Yalçın (42) tarafından sözlüye kaldırıldı. Yalçın, yönelttiği soruyu bilemeyen Büyükçakır'ın kafasına ve boynuna yumrukla vurmaya başladı. Aldığı yumruk darbeleri sonucu bir anda fenalaşarak yere düşen talihsiz öğrenci baygınlık geçirdi. Olay, derslikte bulunan diğer öğrenciler arasında büyük korku ve paniğe neden olurken, Büyükçakır okul yöneticileri tarafından evine götürüldü.
      Büyükçakır sağlık durumu kötüleşip, kusmaya başlayınca ailesi tarafından Mut
Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Buradaki ilk tedavisinden sonra Mersin Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. "Beyin sarsıntısı" teşhisi konulan öğrenci, üç gün süreyle Yoğun Bakım Ünitesi'nde ölümle pençeleştikten sonra servise alındı.
      Devlet Hastanesi'nde halen tedavi altında tutulan Büyükçakır'ın, başucundan ayrılmayan babaannesi Meliha Büyükçakır ile ablası Duygu Büyükçakır, dayakçı öğretmene lanetler yağdırırken, davacı olduklarını söyledi.
      Güçlükle konuşabilen Büyükçakır ise, "Sorduğu soruya cevap veremeyince, 'Neden dersine çalışmadın' diye bağırdıktan sonra, saçımdan tutup yumruk atmaya başladı. Kafama ve boynuma isabet eden yumruklarla canım çok yandı. Daha sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü hastanede açtım" dedi.
      Mut'ta yaşanan dayak skandalıyla ilgili İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından soruşturma açıldı. Olayı değerlendiren Milli Eğitim Müdürü Metin Memiş, soruşturma için müfettiş görevlendirildiğini belirterek, "Bu çağda böyle zihniyet taşıyan bir eğitimcinin olmasından son derece üzgünüm. Ne gerekiyorsa yapılacak" diye konuştu. Dayakçı öğretmen Mustafa Yalçın ise, konu hakkında konuşmaktan kaçındı.