25.02.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:
THE Marmara Oteli'nin girişindeki pastanede bombalı bir suikasta kurban giden Yazar Onat Kutlar'ın eşi Filiz Kutlar iki yıldır sürdürdüğü sessizliğini bozdu. "Onat'ın katilleri hiç aranmadı" diyen Filiz Kutlar, devletin eylemi PKK'nın üstüne yıkarak gerçek sorumluları gizlediğini ileri sürdü.
Yasemin Cebenoyan ve Kutlar'ın yaşamına son veren bomba, 30 Ocak 1994'te The Marmara Oteli'ndeki Opera Pastanesi'ne yerleştirilmişti. Kamuoyunda büyük üzüntü yaratan eylemi İBDA - C üstlendi. Örgütün yayın organları Taraf ve Akıncı Yolu dergilerinde bombalama eylemi bir başarı olarak duyuruldu. Ne var ki İstanbul Emniyeti, eylemin PKK tarafından yapıldığını, sorumluların yakalandığını ve suçlarını itiraf ettiğini açıkladı.
Halen İstanbul DGM'de görülen davada PKK adına bombalama eylemleri gerçekleştirdikleri iddiasıyla 15 sanık yargılanıyor. Kutlar karar aşamasına gelen davanın, itirafçıların sözleri dışında hiçbir kanıta dayanmadığını belirterek şunları söyledi:
"Devlet, Onat Kutlar'ın katilini buldum diyerek, halkına yalan söyledi. Savcılık, bangır bangır `Eylemi ben yaptım, Allahsız Onat'la Yahudi kızı Cebenoyan'ı öldürdüm' demesine karşın İBDA - C'ye ilişkin hiçbir araştırma yapmadı. The Marmara'da patlayan bomba, İBDA - C'nin daha önceki eylemlerinde kullandığı bombalarla aynı tipte, ama savcılığın hazırladığı dosyada söz konusu eylemlere ilişkin bomba ekspertiz raporu dahi bulunmuyor. Savcılık olayda mağdur olan tanıkları dinlemiyor, itirafçılarla yüzleştirmiyor.
Dava bir komedi mahkemesine döndü. Şimdi elim kolum bağlı oturuyorum, ama dava bittikten sonra devleti ben mahkemeye vereceğim. Onat geri gelmeyecek, ama devletin yalan söylediğini, İBDA - C'den korktuğunu herkes anlayacak."
İBDA - C'nin yılbaşı kutlamalarını sabote edeceğini duyurduğunu anımsatan Kutlar sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onat'ın ölümü bir tesadüf değildir. The Marmara'ya giden insanlar bellidir. Yazarlar, gazeteciler, sanatçılar... Aşırı İslamcıların düşman gördükleri insanlar."
Kutlar, eşini yitirdiği o son günü de anlattı. O gün beşinci evlilik yıldönümleriydi.
"Onat aslında iş çıkışı, Çiçek Bar'a uğramayı severdi. Sigarayı bırakınca havalandırması çok iyi diyerek The Marmara'ya gitmeye başladı. Dostlarıyla her akşam altıbuçuk yedi gibi orada buluşuyordu.
O gün evden çıkarken, akşam Cumhuriyet'teki yılbaşı kokteyline gideceğini söyledi. Sonra da Etiler'deki bir restoranda başbaşa yemek yiyecektik. Öğleden sonra, birden Onat'ı öyle özledim ki, gidip görmek istedim. Bürosuna uğradım. `Kokteyle gitmeyeceğim, canım istemiyor. Belki The Marmara'ya giderim, sen de oraya uğra' dedi.
Onat'a birkaç gün önce, bombalanacağından korkutuğumdan yılbaşı bitene kadar oraya gitmeyelim demiştim. Dilimin ucuna geldi, `Onat hani oraya gitmeyecektik' demek istedim. Söylemedim. Kuaföre gitmek için bürodan çıktım, ama vedalaşırken çok zorlandık. Hiç ayrılmak istemedim. Uzun uzun sarıldık. Sanki yeni flört eden çiftler gibiydik. Gitmesem mi diye düşündüm..."
Filiz Kutlar bürodan çıktı. Taksim'e döndüğünde saat sekize geliyordu. Buluşma yerine gitti. Bir karanlık, Onat'ı yoktu. Yılbaşı hazırlığı yüzünden pastanenin kapandığını sandı. Onat eve gitmiştir diye düşündü. Eve yaklaştı, ışıkların yanmadığını görünce, içinde kocaman bir sıkıntı oldu... Eve girdi, telesekretere bırakılan mesajlardan eşinin hastanede olduğunu öğrendi. Bırakılan notlar, "Merak edilecek bir şey yok" diyordu, ama bu, Onat'sız sürecek yaşamının ilk haberiydi.