19.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Milliyet’in intihar haberlerinin verilişine ilişkin okurlarıyla paylaşageldiği bir hassasiyeti var. Gazetenin reklamlarına da yansıyan bu tavır, Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz tarafından da birkaç kez açıklanmıştı.
İntihar veya intihar girişimi haberleri, artık bilimsel araştırmalar da açıkça gösteriyor ki, okurlarda ve izleyicilerde "özendirici" etki yaratabiliyor ve benzer yöntemlerle "taklit intiharlara" yol açabilecek ölçüde "bulaşıcı".
Gazeteciliği adım adım düzeltmeyi önemsiyorsak, diye evvelce yazdım, intihar haberleri konusunda da ciddiye alıp kurala bağlamamız gereken noktalar var.
Sizlere bugün, dünyanın en saygın gazetelerinden, The Guardian’ın (İngiltere) okur temsilcisinin duyurduğu önemli bir gelişmeyi aktarmayı bu yüzden istedim.
Guardian ombudsmanı Ian Mayes de, tıpkı benim gibi, ülkesindeki genel mesleki kurallar içinde intihar haberlerine ilişkin belirgin bir maddenin olmayışına dikkat çekmiş ve gazetesinin özel yayın ilkelerine bunun eklenmesini istemişti. Bu, oldu.
Geçen haftadan beri, Guardian’ın artık İntihar Haberleri başlıklı bir yeni ilkesi var.
Bu önemli adımın arka planında bir intihar olayı da yer alıyor: Bir süre önce İngiltere’de bir hastabakıcı, askerlere verilen enerji artırıcı bir ilaçtan tam 300 misli doz alarak ölmüş.
Olayı soruşturan savcı, bu kişinin ölümünden bir süre önce, aynı ilaçtan aşırı doz alarak intihar eden bir gençle ilgili haberi Guardian’da okuduğunu ve arkadaşlarına bundan söz ettiğini saptamış.
Mayes, "bu olayda taklit var mı hâlâ bilinmiyor, ama gazetecinin söz konusu ilacın adını anmak veya risklerinden söz etmek konusundaki sorumluluğu epeyce tartışıldı" diye yazıyor.
Gazetenin yayın ilkelerine eklediği intihar maddesi, Mayes’in anlatımıyla, "gazetecinin bu tür olaylarda yüz yüze gelebileceği ikilemleri çözmek amacı taşımıyor, onun yerine haberin hazırlanışı ve sunumunda özel bir dikkat gösterilmesi çağrısı içeriyor.
"Amaç gazeteciyi bu tür her haberde sorumluluk üstlenmeye teşvik etmek, ama aynı zamanda haberle ilgili iç tartışmaları da engellememek" diye ekliyor Mayes.
Yeni madde şimdiden olumlu etkiler göstermiş. Bunlardan biri, "internet yoluyla tanıştığı bir kişiye intihar etmesinde yardımcı olan bir gencin duruşma günü intihar etmesi" ile ilgili haberde görülmüş.
"İntihar mahalli, web sitesinin adresi, intihar eden kişinin geride bıraktığı mektup gibi ayrıntılar haberde yer almadı ve haberi olumsuz etkilemedi" diye ekliyor Mayes.
Önemli bir notla noktalıyor yazısını: "Unutmayalım ki gazeteci bilgiyi kamusal alana taşıma göreviyle ekmeğini kazanır, bilgiyi saklamakla değil. Haberi elinde tutmasını istemek, ondan fazla şey istemektir. Ama söz konusu olan intihar haberleriyse, bilgiyi saklı tutmak için elimizde çok iyi gerekçeler var."
Mesleki sorunlarımız, İngilter’dekiyle çok benzeşiyor. Başta Milliyet olmak üzere tüm saygın gazetelerin intihar haberleri ile ilgili tavrı çok tutarlı olmalı. Şöyle bir yayın ilkesi bana doğru geliyor:
"İntihar veya intihar girişimi haberlerini yayımlarken gazeteci çok dikkatli davranmalıdır. Bu tür haberlerin intiharları teşvik edici etkisi olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur. İntihar haberleri verilirken bu etki akılda tutulmalı, başlık/fotoğraf kullanımına özel özen gösterilmeli, intihar yöntemi ile kullanılan maddelere ilişkin bilgilerden kaçınılmalı; intihar edenin veya intihar girişiminde bulunanın ruh hali veya maddi koşullarından bahsedilirken intiharı haklı çıkarabilecek ifade ve alıntılara rağbet edilmemelidir. Yakınların ve akrabaların duyguları dikkate alınmalıdır. 18 yaşından küçüklerin intihar olaylarında aile kimliği ve adreslere dair bilgilerin, küçüğün kimliğinin ifşa edilmesiyle aynı anlama geleceği unutulmamalıdır."
* Muammer Bilgiç, 9 Mayıs tarihli gazetede yer alan Hilal’in Sır Ölümü başlıklı haberle ilgili şikâyette bulundu. Haber acı dolu bir gelişmeyi ayrıntılarıyla aktarıyordu: 13 yaşındaki bir ilköğretim okulu öğrencisi, Kâğıthane’de alışverişe gitmek üzere evinden çıkmış, daha sonra çıplak cesedi bulunmuştu.
Haberde kızın fotoğrafı ve ismi de açıkça belirtilmişti.
"Bu fotoğrafı ve kimlik bilgilerini açıkça vermenizi doğru bulmuyorum" diye yakınıyor Bilgiç.
Yorum: DMG Yayın İlkeleri küçük yaştakilerle ilgili suçlarda nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda açık bir ifade içermiyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Hak Ve Sorumluluk Bildirgesi’nde ise konu "Doğru Davranış Kuralları" başlıklı son bölümde yer almış.
"Çocuk" başlıklı bir bölümde, "Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık veya mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri veya fotoğrafları yayımlanmamalıdır" denmiş.
"Cinsel saldırılar" başlıklı bölümde de, "cinsel saldırı mağdurlarının fotoğrafları, görüntüleri ve kimlikleri, açık kamu yararı olmadıkça yayımlanmamalıdır" uyarısı var.
Haberdeki ilk bilgilere göre kız tecavüze uğramamış, başına vurulan sert bir cisimle öldürülmüş, çıplak halde cesedi bulunmuş. Önemli bir ayrıntı: Kızın erkek arkadaşının aranıyor olması.
Polis, belli ki, kızın kimliği ve görüntüsü yardımıyla katil(ler)i bulmaya çalışıyor.
Ayrıca ailesi de Milliyet’e bazı bilgiler vermiş.
Ben, kızın ölmüş olduğu gerçeğini de dikkate alarak, bu bilgilerin yayımlanmasında kusur değil, kamu yararı olduğu kanaatindeyim. Önemli olan, kimliğin ifşasından ziyade, onun suçluların bulunmasına yardımcı olabileceği düşüncesinin ağır basması.