02.06.2016 - 15:50 | Son Güncellenme:
Milliyet Kıbrıs yazarımız Hasan Erçakıca'nın yazısı
Türkiye Başbakanı, gelenek olduğu üzere, ilk ziyaretini KKTC’ye yaptı. CTP-UBP hükümetinin Türkiye ile ilişkileri belli bir raya oturtamadığı için yıkıldığını dikkate aldığımız zaman, bu ziyaret ve bu ziyarette kurulacak ilişkiler, KKTC hükümetinin geleceği ve Kıbrıs Türk halkının nasıl yönetileceği bakımından büyük önem taşıyor. Bize yeni dönemin özelliklerini öngörme olanağı vermesi olasılığı da var.
Yeni uygulamalar
Bu ziyaret vesilesi ile Kuzey Kıbrıs’ın yeni bir “popülizm patlaması” olasılığı ile karşı karşıya olduğunun altını çizmek istiyorum. Haberler iyi değil:
Meclis’in ilgili komitesi, dün, eski KTHY çalışanlarının kamu görevindeki maaşlarının yıllardan beri kamuda çalışırmışçasına düzenlenmesini kabul etti. Buna göre bu kişilere yeni haklar sağlanacak ve maaşları yükselecek.
Hükümet, süt krizini aşabilmek için kaşar peyniri ihracatına verilen desteği kilo başına bir lira daha artırmaya kadar verdi. Bu durumda sütün yoğun bir şekilde kaşara dönüştürülmesi ve Türkiye’de muadili ürünlerle fiyat rekabetine girerek satılması umut ediliyor. Devlet para zoru ile kaşar satmaya çalışacak!
Patates yurt dışında satılamıyor diye donmuş patates ithalatı neredeyse yasaklandı. Fazlalık tüketilince açılacakmış!
Pek çok bakanlık ve daireden sayıca veya nitelik olarak yeterli personel olmadığı feryatları yükseliyor. Kamu görevine istihdamlar elbette yeniden başlayacak.
Aslında ülke ekonomisi ve kamu maliyesi için zararlı olduğunu bildiğimiz; bugüne kadar sadece zararını gördüğümüz uygulamalar yeniden ve yoğun bir şekilde gündeme geldi ve gelmeye devam edecek gibi görünüyor.
Türkiye finanse edecek mi?
Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, bugünkü ziyarette bu konulara değinecek mi bilmiyoruz. Aslında hazır olduğu duyumu alınan 2016-2018 işbirliği protokolünün son durumu da yeterince bilinmiyor. Bildiğimiz kadarıyla bu protokol, “yeniden yapılanma protokolü” adını taşıyordu. Bu ismin halen geçerli olup olmadığını da bilemiyoruz.
Ama bildiğimiz şeyler vardır:
Kuzey Kıbrıs’ta popülist uygulamalar, ancak ve ancak, Türkiye finanse ettiği sürece geçerli olabilir.
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’taki bütün ilgililer bilirler ki, Türkiye tarafından finanse edilen popülist uygulamalar, ne Kıbrıslı Türklere fayda sağlamış, ne de Türkiye-KKTC ilişkilerinin kötüleşmesine engel olmuştur.
Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs’ta bir “asalak düzene” değil; sağlıklı projeleri Türkiye tarafından finanse edilen, uluslararası saygınlığı giderek artan bir düzene gereksinmesi vardır.
Bugünkü ziyareti izlerken, esas olarak yanıt arayacağımız soru böylece ortaya çıkmaktadır: Türkiye, son yıllarda her vesile ile ortaya konulduğu şekilde Kıbrıs Türk ekonomisinin ve idaresinin şahsiyet kazanmasını desteklemeye devam mı edecek; yoksa popülist uygulamaları finanse etme politikasına mı geçecek?
Son soru: Popülist uygulamalar devam eder ve Kıbrıs sorunu ile ilgili çalışmalar olumsuz şekilde sonuçlanırsa Kıbrıslı Türklerin geleceği ne olacak?