04.10.2010 - 00:33 | Son Güncellenme:
DERYA SAZAK
Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun bu hafta yaptığı açıklamalar Türkiye’nin basın özgürlüğü açısından sorunlu ülkeler liginde hâlâ önemli bir yer işgal ettiğini gösteriyor. Cezaevlerinde 48 gazeteci bulunuyor. 700 gazeteci ise devam eden davalar nedeniyle ceza ve tazminatla karşı karşıya. Tutuklu gazetecilerin 42’si hakkında açılmış davalar devam ediyor.
Gazetecilerin adil yargılanmasını isteyen ve tutukluluk süresinin cezalandırmaya dönüşmesine tepki gösteren 17 meslek örgütü geçtiğimiz günlerde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde bir araya gelerek bir deklarasyon yayınladı. Gazetecilerin tutuksuz yargılanmasını isteyen gazetecilik meslek örgütleri, hükümetten de basın özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına özen gösterilmesini istediler.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,gazeteciler hakkında açılan ceza davalarındaki artışı ifade özgürlüğü açısından ‘tehlikeli’ bir durum olarak nitelendirdi. Basın Enstitüsü Derneği, Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Çevre ve Eğitim Muhabirleri Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Ekonomi Gazetecileri Derneği, Gazete Sahipleri Derneği, Haber- Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Kültür Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği, Medya Etik Konseyi, Profesyonel Haber Kameramanları Derneği, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Federasyonu, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nden oluşan “Gazetecilere Özgürlük Platformu”, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç’in başkanlığında bir araya gelerek medya dünyasının içinde bulunduğu gerçekleri değerlendirdi.
Bünyesinde 17 meslek kuruluşunu toplayan “Gazetecilere Özgürlük Platformu”nun yayımladığı deklarasyonda,Bekir Coşkun’un köşe yazılarına son verilmesi ve gazetesiyle ilişiğinin kesilmesi de eleştirilerek “Siyasi iktidarı rahatsız eden kalemlerin ve yayınların ’bertaraf’ edilmesine başlandığını gösteren örnekler, halen 175 ülke arasında ’basın özgürlüğü’ bakımından 122. sırada olan ülkemizi, Kuzey Kore, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerin hizasına indirecek kadar vahimdir” denildi.
Demokles’in kılıcı gibi
TCK’da basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan 27 hüküm bulunuyor. Bunların arasında özellikle “hakaret” başlıklı 125’inci, “gizliliğin ihlali” başlıklı 285’inci ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” başlıklı 288’inci maddeler, gazeteciler hakkında mahkûmiyet kararları verilmesinde ön sırayı alıyor.
Terörle Mücadele Kanunu’nda ise özellikle 6 ve 7’nci maddeleri gazeteciler aleyhine yoğun olarak kullanılıyor. Bu kanunlar çerçevesinde şu anda cezaevlerinde çok sayıda gazeteci ve basın çalışanı tutuklu yargılanıyor. Gazeteciler Cemiyeti’nin verilerine göre halen gazetecilerle ilgili 700’den fazla ceza ve tazminat davası mahkemelerde görülüyor.
Devam eden davalarla ilgili yayınlar, soruşturmanın gizliliğine aykırı ifadeler, henüz iddianame aşamasına gelmeden, ‘masumiyet karinesi’ne aykırı suçlamalar ve sanıklar hakkındaki tek taraflı yayınlar, özel hayata yönelik ihlaller de son dönemde basın davalarının sayısında artışa yol açtı. Ergenekon davası, Balyoz operasyonu, Kafes eylem planı gibi daha çok askeri kişileri hedef alan soruşturmalarla ilgili yayınlar da ceza ve tazminat istemlerini çoğaltmış durumda.700 dosya arasında bunlar da önemli yer tutuyor.
Emsal karar oldu
Öte yandan Milliyet Gazetesi’nden Belma Akçura “Öcalan için üç gizli toplantı” başlıklı haberiyle, Gökçer Tahincioğlu ise bu haberin devamı niteliğindeki Öcalan hakkındaki yargılamayı yapan Ankara 2 Nolu DGM Başkanı Turgut Okyay’ın açıklamalarına yer verdiği haber nedeniyle yargılandıkları davadan beraat ettiler. Devletin güvenliğini tehdit ve devlet sırrını açıklamaktan yargılanan arkadaşlarımız CMK 223/2-e maddesi gereğince beraat ettiler. Çok sayıda gazeteci benzer suçlamalarla yargı karşısına çıkartılıyor. Böyle bir davadan çıkan beraat kararının diğer arkadaşlarımız için de emsal olacağını umuyoruz.
Ombudsman’ın Görüşü:
Gazatecilere Özgürlük Platformu’nun açıklamaları ;son dönemde artan ceza ve tazminat davaları ve cezaevindeki gazeteciler nedenyle hak ihlallerini önleyici yeni yasaları, özgürlükçü bakış açılarınıi artık bir demokrasi sorunu olarak dayatmaktadır. Türk Ceza Kanunu çerçevesinde gazeteciler hakkında açılan davaların çokluğu yasaları yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kılmakta.Yeni Anayasa tartışmalarından da basın özgürlüğü açısından çıkarılacak sonuçlar olmalı.Medyanın özgürlüğünün kısıtlandığı ülkelerde ileri demokrasiden söz edilemez. AB ile üyelik müzakereleri sürdüren Türkiye’nin sansür ya da ‘oto sansür’ sonucu doğuracak baskılardan uzak, medyanın özgürlük alanını genişletmesi, demokrasinin kalitesi ve standartlarının yükseltilmesi açısından da bir zorunluluktur.