The OthersCanım yurdum cinnetim!

Canım yurdum cinnetim!

27.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Canım yurdum cinnetim!

Canım yurdum cinnetim

       TÜRKİYE, özellikle bayram süresince art arda yaşanan intihar ve cinayet haberleriyle sarsıldı. Ankara'da Arı Koleji'nde öğrencilerin birbiri ardına intiharını, cinnet getirip eşini çocuğunu öldürüp sonra intihar eden kocalar, sevgilisini öldüren çılgın aşıklar sıkça gündemde yer aldı. Birkaç gün içine sığan bu olaylar, aslında son dönemde yaşadığımız bir toplumsal bir bunalımın göstergesi. Nitekim İstanbul'daki son üç ayda 134 kişi intihar girişiminde bulundu. Bunlardan 79'u ölümle sonuçlandı. İstanbul'da bayram tatili süresince çeşitli nedenlerle işlenen cinayetlerde ise 8 kişi hayatını kaybetti.
       İstanbul'da bayramın birinci günü Hasan Akbaş, kızını görmek için gittiği evde çıkan tartışma sonucu boşandığı eşiyle kayınvalidesini öldürdü, baldızını yaraladı. Bağcılar'da emekli imam Mahir Bakır, kendisiyle barışmak isteyen kızı ve damadına kurşun yağdırdı. Araya giren karısıyla damadı ölürken kızı yaralı kurtuldu. Kadıköy'de ayrıldığı eşini mezarlıkta öldüren avukat aynı silahla intihar etti.
       İntiharların 'saldırganlığın kişinin kendi bünyesine dönmesi' olarak yorumlayan Prof. Dr. Özcan Köknel şunları söyledi:
       "Toplumsal kaos, engelleme, işsizlik, enflasyonun hızla artması insanları intihara sürüklüyor. Kişinin kendi yetersizliği ve toplumun engelleme nedeni terör, göç, insanın iç dünyasında saldırganlık ve şiddet eylemini körüklüyor. İçindeki öfkeyi dışa vurabilen cinayet işliyor, içe dönük olan da intihar ediyor."
       İntihar ve cinayetlerin toplum yapısı ve ekonomiyle paralel olduğunu belirten Köknel, "Her toplumda intihar ve cinayet farklı algılanmalı. Bu tür olaylarda artış gözleniyorsa toplumun kültür ve yapısının incelenmesi lazım" dedi.

       Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Arif Verimli de intiharlarda oransal değil sayısal artış olduğunu belirtti. Türkiye'de sanayileşme, kentleşme gibi toplumsal değişimin son 20 yıldır hızla yaşandığını vurgulayan Verimli şu görüşleri dile getirdi:
       "Ülke aynı zamanda terör gibi bunalımlar içerisinde. Bu sıkışıklık kaotik bir toplum ortaya çıkarıyor. Düşük eğitim seviyesi de buna etken. Ülkemizde haberleşme, teknoloji arttı. İnsanların televizyon sayesinde beklentileri artıyor ama ekonomi düşük olduğu için beklentilerini karşılıyamıyor. Bu nedenlerle de amaçlarına ulaşamayan insanlar huzursuz ve karamsar. Bütün bu nedenler intiharların ve cinayetlerin artmasına neden oluyor."
       İnsanlar arası sevgi bağının azaldığına da dikkat çeken Verimli, "Günümüzde para ön plana, sevgi ikinci plana geçti. İnsanlar manevi yönden ihmal edildi. Önce insan değil, para ağır basmaya başladı. Günümüzde paraya ulaşamayan intihar ediyor, ulaşmak isteyen de adam öldürüyor" yorumunu yaptı.
       İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan da, gelecek kaygısı ve umutsuzluk arttıkça intiharın da artacağını vurguladı. Toplumda sorunların şiddetle çözülemeyeceğininin yaygınlaşması gerektiğini belirten Özkan, "Aile ve eğitim önemli. Dilini ve beynini yeterince kullanamayan insanlar, bedenini daha çok kullanır. Bu da intihar ve cinayet demektir. Bu nedenle insanların kişilik hakları sindirilmemeli ve düşüncelerini ifade etmelerine izin verilmeli" yorumunu yaptı.
       Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Birtek ise "Geleneksel toplumdan, kültürel topluma geçme dönemlerinde cinayetlerde artış gözlenir. Maddi sıkıntılar, hukuk düzenindeki eksiklikler cinayetleri arttırır. Ülkemizde de bu nedenle şiddet olaylarını sık sık gözlemek mümkün. Hukuk reformu yapmadan cinayetlere son veremeyiz" diye konuştu.

       SON günlerde Türkiye'de kan gövdeyi götürüyor. Televizyonların ana haber bültenleri cinnet, katliam ve intihar haberlerinden geçilmiyor.
       İşin acı yanı bu kan ve şiddet dolu haberleri çocuklar da izliyor. Uzmanlara göre Türkiye'de çocukların yüzde 98.9'u televizyon seyrediyor. Okul çağındaki çocuklar, ödev yapmanın dışında kalan zamanlarının yüzde 77.3'ünü televizyon seyretmeye harcıyor. Bu cinayet ya da intihar haberlerini izleyen çocukların psikolojik yapıları bozuluyor ve ilerleyen zaman diliminde hepsi potansiyel birer suçlu ya da intihara meyilli kişi olarak karşımıza çıkıyor. Bir başka deyişle araştırmalara göre şiddetle büyüyen çocuklar şiddeti bir yaşam biçimi olarak tanıyor ve benimsiyor.
       Batı ülkelerindeki televizyonlarda bu konuyla ilgili ciddi önlemler var. Örneğin Amerika'da şiddet içeren programlar, filmler şifreli olarak yayınlanıyor. İngiltere'de ise özellikle şiddet filmleri ülkeye sokulmuyor, ekranlarda yayınlanmıyor. Almanya'da ise bu tip yapımlar geceyarısından sonra yayına sokuluyor.

       İSTANBUL Şişli'de, 19 Mayıs Mahallesi Samanyolu Sokak 76 numarada oturan Emine Beyli (21), beşinci kattaki dairenin balkonundan atlayarak intihar etti. Tekstil firmasında çalışan Beyli'nin birlikte kaldığı arkadaşı Nurcan Kement, ifadesine başvurulmak üzere karakola götürüldü. Kement ifadesinde, arkadaşının niçin intihar ettiğini bilmediğini ve balkona çıktığını son anda farkettiğini söylediği öğrenildi. Beyli'nin intihar etmeden önce alkol aldığının belirlendiği kaydeden Emniyet yetkilileri, olayla ilgili soruşturmaya başlandığını söylediler.

       İSTANBUL Emniyet Müdürlüğü'nde yeşil pasaport krizi yaşanıyor. Şeker Bayramı öncesinde yaşanan yoğun talep nedeniyle ellerindeki yeşil pasaport defterlerini kısa sürede tüketen Pasaport Şube Müdürlüğü, başvuraları, "Elimizde defter kalmadı" diyerek geri çeviriyor.
       Emniyet'in, Darphane'yi, Darphane'nin ise Saymanlığı suçladığı pasaport krizinde, mağdur olan binlerce kişi karşılarında sorumlu bulamıyor. Darphane ve Saymanlık arasındaki koordinasyonsuzluk nedeniyle pasaport alamayanlar arasında, yurtdışına tedavi görmek amacıyla gitmeyi bekleyen hastalar da var. Pasaport Şube Müdürlüğü yetkilileri, ellerinde defter olmadan işlem yapmalarının mümkün olmadığını, iki veya üç hafta daha pasaport gelmeyeceğini öğrendiklerini söyledi.
       Darphane Genel Müdürü'nün yurtdışında olması nedeniyle yerine vekalet eden Personel Daire Başkanı İlyas Baloğlu, yeterli stoklarının olduğunu, kendilerinden defter talebinde bulunulmadığını, sorunun Maliye Bakanlığı Saymanlığı'ndan kaynaklandığını ileri sürdü.
       Kamu görevlileri ve yakınlarınca kullanılabilen yeşil pasaport birçok ülkeye vizesiz giriş imkanı sağlıyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğü'nde günde yaklaşık 280 yeşil pasaport veriliyor.

       Kırmızı pasaport: Dışişleri Bakanlığı, iki ayrı şekilde tanzim ediyor. İlkinde Dışişleri Bakanlığı personeliyle yurtdışında Dışişleri Bakanlığı kadrolarında görev yapan diplomat statüsündeki görevlilere verilirken, diğerinde Türkiye'den yurtdışına en fazla iki hafta süreyle görevli olarak giden devlet görevlilerine tanzim ediliyor. Devlet görevlilerine verilen pasaportlar görev dönüşü bakanlıkça alınıyor.
       Yeşil pasaport: 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda öngörülen birinci, ikinci ve üçüncü dereceli devlet memurlarına ve birinci derecedeki yakınlarına tanzim ediliyor. Yeşil pasaport, beş yıllık tanzim edilirken, pasaport alan devlet görevlisinin erkek çocuğu 18 yaşını bitirdiği anda, kız çocuğu ise evlendiği anda pasaport hakkını kaybediyor. Türkiye'de halen 650 - 700 bin arası Yeşil pasaport kullanıldığı belirtiliyor.
       Gri pasaport: Devletin görevle yurt dışına gönderdiği kişilere verilen pasaport.
       Lacivert pasaport: Resmi görevi olmayan ancak talep eden bütün vatandaşlara yurtdışına çıkış hakkı kısıtlanmamışsa veriliyor.

       İSTANBUL ulaşımına nefes aldıracak olan Metro'nun ilk vagonları dün İstanbul'a ulaştı. Taksim - 4. Levent arasında kullanılacak olan vagonlar, Taksim'den tünele indirilecek. Mart ayında başlanacak deneme seferlerinden sonra metro ilk yolcularını Haziran'da taşıyacak.
       İstanbul Metrosu için Fransız Alstom Firması'ndan alınan ve Marsilya'dan gemiye yüklenen sekiz dizi halindeki 32 vagonun ilk katarı, dün Avcılar Kum Limanı'na ulaştı. İstanbul'un ulaşım sorununu rahatlatacak olan Taksim - 4. Levent Metro inşaatında, işlerin son aşaması olan elektro - mekanik işler ile ray döşenmesinin son metrelerine devam edilirken, vagonlar Fransız firma yetkililerinin de katılacağı görkemli bir törenle tünele indirilecek. Metro, Fransız uzmanların denetiminde yapılacak deneme seferlerinden sonra kullanılmaya başlanacak.
       Yapımı 1992 yılından beri devam eden 16 kilometrelik Metro'da günde 600 bin kişiyi taşıyacak. Taksim - 4.Levent arası, Metro'nun hizmete girmesiyle 12 dakikaya inecek. Arife AVCU - İSTANBUL (Fotoğraflar: Bahadır BEYARSLAN)

       MANİSA Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Semih Özalp, ağır ceza mahkemelerinden gönderilen hükümlü sayısında son yıllarda büyük artış olduğunu belirterek, "1998'de Ege Bölgesi'nden bin 500 ağır ceza sanığının akıl sağlığını inceledik. Çok güç şartlarda el yordamıyla karar veriyoruz" dedi.
       Yurtdışında ağır ceza mahkemelerine bağlı sosyal kurumlar olduğunu belirten Özalp şunları söyledi:
       "Bu kurumlar emniyet güçleriyle olay yerine gider ve kişinin ruhsal durumunu inceler, ailesi ve yakınlarıyla konuşur bilgi toplar. Böylece hastane heyeti daha sağlıklı karar verir. Hata yapılmaması için adli psikiyatrinin geliştirilmesi, sosyal kurumların oluşturulması gerekir.
       Cinayet işlemiş birini, ruhsal durumunu saptamak için olaydan altı ay ya da bir yıl sonra bize gönderiyorlar. Veri eksikliği dolayısıyla karar vermekte zorlanıyoruz. Yanıldığımızın bir örneği de küçük çocukları kaçırarak tecavüz eden ve sonra öldüren Ayhan Kartal'dır. Kartal'ı iyileştiği gerekçesiyle hastaneden çıkarttığımızda aynı suçu tekrar işledi."

       İZLANDALI anne Sophia Hansen'in, çocukları Ayşegül ve Vesile Al'ın velayetlerinin eski eşi Halim Al'dan alınarak, üçüncü bir kişiye verilmesi için açtığı davaya devam edildi.
       Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki duruşmada Al hazır bulunurken, İzlanda da bulunan Hansen katılamadı. Duruşmada söz alan davacı Hansen'in avukatı Hasip Kaplan, ceza mahkemelerindeki 4 davanın temyiz aşamasında olduğunu belirterek, bu davanın sonuçlandırılması için süre verilmesini istedi. İstemi yerinde bulan hakim, duruşmayı erteledi.

       ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın, Kanal 6 ve Kanal E televizyonlarında yayınlanan açıklamalarında "gerçek dışı beyanlarda bulunarak kişilik haklarına hakaret ettiği" gerekçesiyle Korkmaz Yiğit aleyhinde 100 milyar, bu açıklamaları yayınladıkları gerekçesiyle de adı geçen iki televizyon kanalı hakkında 50'şer milyar lira manevi tazminat istemiyle açtığı davanın duruşması ertelendi. Mahkeme, Türkbank ihalesine ilişkin tüm evrakın gönderilmesi için, Başbakanlık Müsteşarlığı'na yazı yazılmasını kararlaştırdı.
       Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılan dünkü ilk duruşmaya, davacı avukatı Erden Arısoy ile davalı avukatı Uğur Maraş katıldı. Yargıç Musa Tekin, TBMM Başkanlığı ve cumhuriyet savcılığına yazılan talimatların yanıtlarının gelmediğini, bilirkişi raporu ile RTÜK'e yazılan yazının yanıtının ise hazır olduğunu söyledi. Davalı avukatı Maraş ise, davanın İstanbul'da açılması gerektiğini ileri sürerek, yetkisizlik kararı verilmesini istedi.

       Tekin, yetkisizlik kararı verilmesi isteminin reddine, davalı Yiğit'in ekonomik ve sosyal durumunun tespiti için yazılan talimata yanıtın beklenmesine, bantın çözümüyle ilgili bilirkişi raporunu inceleyip, beyanda bulunmaları için taraflara süre tanınmasına karar vererek, duruşmayı erteledi.
       Mahkeme, Türkbank ihalesi ile ilgili tüm evrakın, yazışmaların birer örneğinin gönderilmesi için Başbakanlık Müşteşarlığı'na yazı yazılmasını da kararlaştırdı.

       YEŞİLE hasret İstanbul'a bir milyon ağaç dikmek için kampanya başlatan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, ağaçlara iki buçuk trilyon, tanıtım ve reklama ise 150 milyar lira harcayacak.
       "Üç ayda bir milyon ağaç, bu bir dünya rekoru" sloganıyla başlatılan ve nisan sonuna kadar sürecek kampanyada büyükşehir belediyesi, bir tanesinin maliyeti ortalama 20 milyon olan yetişkin ağaçlardan günde 15 bin adet dikecek.
       100 bini İtalya'dan, 900 bini ise yurtiçinden temin edilecek ağaçların en iyi dikim mevsimi kış ayları olduğu için nisana kadar dikmeyi planladıklarını belirten İstaç Tanıtım ve Ağaç Kampanyası Koordinatörü Yüksel Kanar şunları söyledi:
       "Tanıtım kampanyası, ağaçların korunması, dikiminin teşvik edilmesi amacıyla yapılıyor. Seçim dönemiyle ilgisi yok. Dikimi 40 firma, ekibiyle gerçekleştirerek bakım ve sulamayı da üstlenecek. Tanıtımın amacı hem yapılan işin duyurulması hem de İstanbullular'ın ağaçların korunması ve dikilmesine teşvik edilmesi. Geçen yıl tanıtıma 30 milyar harcandı. Bu sene basın ilanları, bilbordlarla birlikte tanıtıma 150 milyar lira harcanacak."
       Gürtuna'nın ağaç kampanyasına büyük önem verdiğini kaydeden Kanar sözlerini şöyle sürdürdü:
       "Üç yılda bir milyon ağaç diktik. Üç ay içinde dikileceklerle birlikte ağaç sayısı iki milyona ulaşacak. Önceki yıllarda ağaçlar İtalya'dan alınıyordu. Bu yıl ise yurtiçinden temin edeceğiz. Türkiye'de de artık istenilen nitelikte yetişkin 8 - 10 yaşında ağaç üretiliyor."
       Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'ın sessiz sedasız başlattığı ve dört yılda toplam bir milyon ağacın dikildiği kampanyalar yerine Gürtuna, tanıtımı 50 davulcu, 50 zurnacı eşliğinde yaptı. Kampanya, 25'er milyon lira alan davulcu ve zurnacılarla belediyenin bahçesinde maniler eşliğinde İstanbullular'a duyuruldu.