06.01.2017 - 14:30 | Son Güncellenme:
Milliyet Kıbrıs yazarımız Prof. Dr. Osman Köse'nin yazısı-Polis Akademisi / Ankara
2016 yılının son günlerinde medyada en çok karşımıza çıkan haber, Anayasada değişiklik yapan kanun teklifinin TBMM Anayasa Komisyonu’ndaki görüşmeleri, burada kavgalar ve yumruklaşmalara kadar varan görüntüleri oldu.
Ak Parti tarafından 21 madde olarak önerilen ve komisyondan 18 madde olarak çıkan teklifin muhtevası, her ne kadar gelişen Türkiye’de kabuk değiştirmenin bir sonucu olarak devlet yönetimi ve teşkilatında yapılması gereken doğal düzenlemeler olarak kabul edilse de, aslında Cumhurbaşkanının yıllardır dile getirdiği güçlü “Türkiye için” atılması gereken hayati adımlardır.
Elbette Türkiye ilk defa Anayasa veya Anayasada düzenlemeler yapmıyor. Bu konuda çok eskilere giden bir tecrübemiz bulunmaktadır.
***
İlk Anayasamız 1876’da yürürlüğe giren Kanun-ı Esasi’dir. Fransa’da eğitim gören ve 1848 devriminden etkilenen Osmanlı bürokrasisinde söz sahibi Ali Paşa, Namık Kemal ve Mithat Paşa gibi bürokrat ve aydınların etkisiyle Osmanlı devletinde de anayasalı bir düzene geçilmesi tartışmaları başladı.
Sultan Abdülaziz’in hala sırrını koruyan ölümü, üç ay tahtta kalan V. Murat’ın halli ve bir takım görüşmeler sonunda Mithat Paşa’nın gölgesi altında iktidara gelen II. Abdülhamit’in onayıyla 1876 yılında ilk anayasamız olarak kabul edilen Kanun-ı esasi 23 Aralık 1876’da ilan edildi.
Balkanlarda karışıklıklar, ekonomik kriz, Rusya ve batılı ülkelerin baskıları, ayrılıkçı terör faaliyetlerin ve iç siyasi çalkantıların devam ettiği sıralarda hayata geçirilen Kanuni Esasi, Fransa anayasası örnek alınarak yapıldı. Bir süre sonra parlamento II. Abdülhamit tarafından tatil edilmesine rağmen anayasa hep yürürlükte kaldı.
***
İkinci Anayasa tecrübemiz 20 Ocak 1921 tarihinde Ankara’da Büyük Millet Meclisi (BMM) tarafından kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye kanunudur.
Bu dönem. Osmanlı devletinin savaştan mağlup olarak çıktığı, Osmanlı coğrafyasının itilaf devletleri tarafından işgal edildiği, Anadolu’da işgal ve istilalara karşı Milli Mücadele’nin başladığı buhranlı yıllardır. Yani devlet hem vardır hem de yoktur. Çetin ve buhranlı yıllardır
Osmanlı devleti fiilen son bulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti henüz kurulmamış ve ara bir dönem olarak görülen bu sürede Meclis hükümeti ülkeyi yönetmektedir. Bu meclisin yaptığı önemli işlerden birisi de 23 maddeden oluşan Teşkilat-ı Esasiye kanunu çıkarmak olmuştur.
Teşkilat-ı esasiye kanunundaki maddelere ters düşmeyen 1876 kanun-ı esasisi yürürlükte bulunmaktadır.
***
Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra 20 Nisan 1924 yılında kabul edilen anayasadır. 1921 tarihli Teşkilat-ı esasiye kanunu yürürlükten kaldırmıştır. 1961 yılına kadar yürürlükte kalan bu anayasa, zaman içinde bir çok düzenlemeler geçirmiştir.
Anayasaya laiklik ilkesi ve İslam’ın resmi din ibaresi olmaktan çıkarılışı bu düzenlemeler kapsamında olmuştur.
Bu anayasa, Türkiye’nin henüz kuruluş aşamasında, içerde ve dışarda çok önemli sorunların devam ettiği bir dönemde hayata geçirilmiş ve 37 yıl yürürlükte kalmıştır.
***
1961 Anayasası, 27 Mayıs darbesi ve Başbakan Adnan Menderes’in idamından sonra askeri vesayet altında hazırlanan ve % 60’lık bir halkoyu ile 9 Temmuz 1961’de kabul edilen bir anayasadır.
Anayasayı hazırlayanlar sivildir fakat direktifleri veren askerlerdir. Anayasa hazırlanırken, darbenin korkuları, tedirginlikler ve belirsizlikler hakimdir.
Millet iradesi silah zoruyla baskı altına alınmıştır. Daha önceki anayasa lağvedilmiştir. Yönetim anlayışı ve sosyal hayata derin damgalar vuran bu anayasa 1982 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.
***
1982 Anayasası da askeri bir darbe sonucu hayata geçirilmiştir. Bu anayasa da silahların gölgesi altında hazırlanmıştır. Tartışmalardan ve serbest düşünceden uzak bir çalışmanın ürünüdür.
Herkesin karşı çıkmasına ve eleştirmesine rağmen 35 yıldır hala yürürlüktedir. Mevcut iktidarın tümden bir sivil anayasa yapmak veya kısmen değiştirmek için harekete geçtiği anda, anayasaya karşı olanlar da dahil etkin çevreler bu girişime engel olmaya çalışmışlardır.
***
1982 Anayasasını bir tarafa bırakarak tamamen sivil irade ile oluşturulan yeni bir anayasa fikri kamuoyunda çok tartışılmışsa da, etkin ve yetkin çevrelerin engellemeleri ve Türkiye’nin içerde ve dışarda geçirdiği önemli süreçler nedeniyle bir türlü gerçekleşememiştir.
Şimdi gündemde olan değişiklik paketi, 1982 anayasasının bazı maddelerini değiştirmekten ibaret olacaktır.
Ak Parti’nin önerisi ve MHP’nin desteği ile hayat bulan bu girişime CHP her zamanki muhalefet anlayışı işle karşıdır.
Anayasa değişiklik paketi tamamen sivil bir irade ve öngörüdür. Bu haliyle büyük önem taşımaktadır.
TBMM anayasa komisyonundan gece yarılarına kadar devam eden 9 günlük bir çalışma sonunda meclis genel kurulana gelen paket, eğer burada kabul edilirse halk oylamasına sunulacak ve işlevsel hale gelecektir.
Anayasa değişiklik paketinin mecliste kabul göreceği ve halkın da büyük bir çoğunlukla önüne gelen teklife yeşil ışık yakacağı tahmin edilmektedir.
Anaysa değişikliği yönetim anlamında elbette radikal değişimler getirmektedir. Buna göre, Başbakanlık kaldırılacak ve Cumhurbaşkanlığı sitemi gelecektir. Cumhurbaşkanı veya Devlet başkanı bir veya iki yardımcı ile ülkeyi yönetecektir. Vekil sayısı 600’e ve seçilme yaşı da 18’e inmektedir. Meclisin işlevi, yasama, yargı ve Devlet başkanının sorumluluklarını da içeren toplam 18 madde bulunmaktadır.
Anayasadaki muhtemel değişiklikle süresi belli ve yetkileri tanımlanmış güçlü bir devlet başkanlığı sistemi gelecektir. Koalisyonlar, istikrarsızlıklar ve belirsizlikler dönemi artık tarih olmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yılları ve Osmanlı son dönemi incelendiğinde aslında yönetim tarihimize çok da uzak olmayan bu sistemin Türkiye’ye istikrar, güven ve huzur getireceğine inanıyorum.
***
Bu vesileyle yeni yılınızı kutluyorum. Maalesef terör yılbaşı gecesini de kana buladı. İstanbul Reina’ya yapılan saldırıyı kınıyorum. Hayatını kaybeden 39 masuma Allah’tan rahmet ve yaralılara şifalar diliyorum.