27.05.2020 - 14:23 | Son Güncellenme:
Batuhan Dönertaş / Özel
batuhan.donertas@milliyet.com.tr
Sierra Nevada Corporation(SNC), uzay teknolojileri hakkında NASA ile çalışmalar yürütüyor. NASA'nın projelerinde büyük rol oynayan şirket, bugüne kadar neler başardı? 450'den fazla görevi başarıyla tamamlayan SNC, bu başarıyı nasıl yakaladı? Kurucusu ve Başkanı Eren Özmen olan SNC hakkında bilinmeyenler ve merak edilenler burada...
Öncelikle Sierra Nevada Corporation, hakkında bilinmeyenleri kısaca özetleyelim. 1963 yılında Nevada'da kurulan şirket, 1994 yılında Fatih Özmen ve Eren özmen tarafından satın alındı. NASA ile birlikte çalışan ve NASA'nın projelerinde önemli role sahip olan şirket, uzay teknolojileri hakkında dünyanın sayılı firmalarından biri. Hatta öyle ki, Güneş'e en yakın konum alabilen teknolojinin sahibi olmayı başardılar. Bugüne kadar 450'den fazla görevi başarıyla tamamlayan firmanın tasarladığı teknolojiler; 13 farklı Mars görevinin yanı sıra, Güneş'ten Pluton'a kadar yedi farklı gezegeni dolaştı.
SNC’nin hayal ettikleri neler ve bugüne kadar bu hayallerin ne kadarını gerçekleştirdi?
Misyonumuz hayal etmek, inovasyon ve ilham vermek. Bunlar, basit sözcükler gibi görünse de SNC'de yaptığımız her şeye yön veriyor. İnsanlığı, teknoloji ve hayal gücüyle bir üst seviyeye taşımayı hedefliyoruz. Bugün, teknolojilerimiz, havada, uzayda veya karada, dünya genelinde kullanılıyor ve can güvenliği sağlıyor.
SNC'nin uzay alanındaki çalışmaları da aynı ölçüde heyecan verici. Yenilikçi ve mükemmel çözümlerimiz, dünyanın uzaya erişim şeklini değiştiriyor. En önemli müşterimiz olan Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından, uzay alanında en yenilikçi hizmeti sağlayan ilk üç şirketten biri olarak kabul ediliyoruz.
Günümüzde dünya genelinde pek çok ülke uzay alanında öncü güç olmaya odaklanıyor. Uzayın geleceğimiz için ne kadar önemli olduğu bilindiğinden birçok ülke uzay programlarına ciddi ölçüde yatırım yapıyor. Uzay teknolojileri, haberleşme, finansal işlem ve GPS gibi günlük aktivitelerimizin çoğunda kullanılıyor. Uzay ticarileştirilmese bu kullanımların birçoğu mümkün olamazdı.
SNC en çok Dream Chaser uzay uçağı ile tanınıyor. Gelecekte oluşacak uzaya yönelik küresel erişim talebini karşılamak için Dream Chaser uzay uçakları filosu oluşturmaya başlamış bulunuyoruz. Dream Chaser, dünyadaki kapsül formatında olmayan tek ticari uzay uçağı. Piste iniş kabiliyetine sahip olan bu uzay uçağıyla halihazırda Uluslararası Uzay İstasyonuna hizmet vermek üzere NASA ile çalışma yürütüyoruz.
SNC'nin uzay alanındaki kabiliyetleri, uzay altyapısındaki mevcut eksiklikleri tamamlayacak yenilikçi çözümler oluşturacak şekilde bir bütünü teşkil ediyor. Bu kabiliyetler hızı arttıracak, uzay varlıklarını koruyacak, uzaya makul fiyatlı erişim imkânı sunacak, gelecekteki uzay keşfi için sürdürülebilir yaşama yönelik imkân oluşturacak (yaşam yerleri gibi) ve dünyadaki yaşamın kalitesini arttıracak.
NASA ile yaptığınız ilk ortak çalışma neydi? Bu çalışma mutlaka bir mihenk taşı olmuştur, değerlendirme yaptığınız zaman bu ilk çalışmada neleri daha iyi yapabilirdiniz? Tecrübe ettiğiniz önemli nokta neydi?
SNC, NASA ile uzun yıllardır ortaklık yürütüyor. Yaklaşık 15 yıl önce uydu üreten bir şirketi satın aldığımızdan bu yana bu ortaklık devam ediyor. O dönemde, ulusal güvenlik müşterilerimiz arasında kanıtlanmış bir performansa ve güvene çoktan ulaşmıştık. Uzay alanında faaliyet gösteren müşterilerimizin güvenini kazanma konusunda da o günden beri başarılıyız. Bugün, dünya genelindeki müşterilerimize 4.000 uzay sistemi, alt sistemler ve komponentler teslim etmiş bulunuyoruz.
Bununla birlikte, SNC'nin geçmişindeki dönüm noktalarından biri aslında kazanamadığımız bir NASA ihalesi. 2014 yılında, astronotların Uluslararası Uzay İstasyonuna götürülmesine dair NASA'nın açtığı ilk ihaleyi, Dream Chaser uzay uçağımızla kaybettik. Hem teknik hem de maliyet ve planlama gerekliliklerini biliyorduk. Bu gereklilikleri teklifimize de yansıttık. Rakiplerimiz maliyeti ve planlamayı olduğundan düşük göstererek ihaleyi kazandılar. Ancak uzun yıllara varan ve bütçenin milyonlarca dolar üzerinde olan bir gecikme yaşadılar. Dolayısıyla, geriye dönüp baktığımızda aslında bizim gerçekçi bir teklif verdiğimizi görebiliyoruz. Yine de o an için bu durum, program ve şirket için çok acı bir kayıp ve önemli bir yenilgi oldu. Böyle bir kayıptan sonra, başka şirketler o sırada programı bırakma kararı alabilirdi.
Buna karşılık Fatih ve ben ekibimize tamamen güvenerek büyük bir risk aldık. Dream Chaser’ın sahip olduğu potansiyele ve alternatiflerinden çok daha iyi olduğuna hiç şüphe duymadan inandığımız için projeyi şahsi olarak finanse ettik.
Ne gariptir ki kazanmadığımız bu ihale, kim olduğumuzu gösteren ve yenilikçi çözümler sunma konusundaki kararlılığımızı NASA'ya ve sektöre kanıtlayan ihale haline geldi. İhaleyi kaybetmemizin ardından daha kararlı davrandık ve Dream Chaser'a daha fazla odaklandık. Kararlılığımızısürdürmeyi öğrendik. Yaklaşık 1.5 yıl sonra, Dream Chaser NASA tarafından Uluslararası Uzay İstasyonuna kargo taşınmasına ilişkin CRS 2 ihalesine seçildi.
Dream Chaser çok yakında uzaya ulaştığında, Dünya’nın uzaya erişimini, keşfini ve uzaydan yararlanma yöntemlerini değiştirecek.
450’den fazla uzay görevini başarıyla tamamladınız. Bunların arasında sizin için en değerli olanı hangisiydi? Anlatabilir misiniz?
SNC teknolojileri, Plüton kadar uzak olan bir gezegenden, Güneş'e yaklaşabileceğiniz kadar yakına olmak üzere tüm güneş sistemi boyunca uçtu. Teknolojimiz, 13 ayrı Mars görevi dahil olmak üzere 7 gezegeni ziyaret etti.
Mars daima gizemli bir gezegen olmuştur. SNC, NASA'nın Mars 2020 görevi için iniş frenleri gibi 8 benzersiz parça ve mekanizma geliştirdi. SNC teknolojisi sayesinde, bugüne kadar ilk defa başka bir gezegene bir helikopter inecek. Bu, SNC'nin Mars'a yaptığı 14. görevi olacak.
NASA'nın VEGGIE programıyla SNC, doğrudan güneş ışığı olmadan kısıtlı miktarda suyla uzayda sebze yetiştiriyor. Özellikle uzayın daha derinlerine seyahat etmeye başlamamızla birlikte astronotların taze gıdaların tadını çıkarabilmelerini sağlayacak bu teknoloji önemini koruyacak.
SNC, NASA'nın Parker Solar Probe'u (Güneş Sondası) için de teknoloji sundu. Bu sonda, Güneş ile ilgili araştırmalar gerçekleştiriyor. Ayrıca, yapay olarak Güneş’in en yakınına gidebilen nesne olma özelliğini taşıyor.
Bunlar sadece birkaç örnek... SNC'nin daha fazla bilimsel araştırma yapmak ve uzayı daha iyi anlamak için bu kadar çok tarihi göreve bu denli katkı sağladığını düşünmek heyecan verici.
Artemis görevi hakkında ne düşünüyorsunuz ve şirketiniz bu görevde tam olarak hangi katkılarda bulundu?
NASA'nın Artemis programıyla ilk kez bir kadın, Ay'a seyahat edip ayak basacak. Artemis programı, uzay keşfine ve uzay keşfinin barındırdığı geleceğe yönelen yeni ilginin göstergesi. Ay’a yönelik araştırmaya ek olarak bu program, ileride Mars'taki insanlı görevlere ilişkin zemini belirleyecek.
NASA, Artemis programı için özel ticari uzay şirketleri ve diğer uluslararası partnerleriyle ortaklık kuruyor. Dynetics ekibi ile beraber çalışarak SNC, NASA'nın İnsanlı İniş Sistemi (HLS) programı için bir astronot modülü geliştirilecek. Bu modülle, astronotlar ve ikmal malzemeleri hem Dünya’dan Ay yüzeyine hem de Ay yüzeyinden Dünya’ya taşınacak.
Yine Artemis programı için NASA’nın, NextSTEP-2 ihalesi kapsamında ayda bir yaşam ortamı geliştirilmesi için seçtiği birkaç şirket arasında SNC de yer alıyor. SNC’nin LIFE (HAYAT) adlı şişirilebilir ve dört katlı yaşam alanı, Ay hakkında daha fazla araştırma yapılmasına destek verecek ve uzun süreli uzay keşfini mümkün kılacak.
SNC olarak, Ay'a tekrar gidilmesine yönelik bu tarihi görevi desteklemekten, Ay'a ilk kadın astronotu indirecek olmaktan ve uzay keşfinin devamlılığına zemin hazırlamaktan onur duyuyoruz.
Dream Chaser hakkında ne düşünüyorsunuz? Nasıl bir görev yapacak ve NASA ile olan anlaşmayı yapmak zor oldu mu?
Dream Chaser, Uluslararası Uzay İstasyonu gibi alçak yörünge hedeflere mürettebat ve kargo taşınması için tasarlanan çok görev amaçlı bir uzay uçağı.
NASA ile olan sözleşme kapsamında, Dream Chaser bilimsel deneyler yanı sıra, gıda ve su gibi önemli ikmal malzemeleri de taşıyacak ve yumuşak bir pist inişiyle Dünya'ya geri dönecek. Bu da Dream Chaser'ı diğer uzay araçlarından ayıran eşsiz bir özellik. Okyanusa bir kapsül atmak yerine Dream Chaser, herhangi bir ticari piste uçak gibi iniş yapabiliyor. Bu durum, özellikle hassas bilimsel deneylerin malzemesinin nakliyesi ve insanların Dünya'ya geri taşınması alanlarında büyük önem taşıyor.
NASA ile olan sözleşmeye uygun olarak, Dream Chaser Uluslararası Uzay İstasyonuna en az altı kez kargo taşıma görevi gerçekleştirecek.
Dream Chaser bir uzay uçağından çok daha fazlasını simgeliyor. Tüm uzay sektörün dönüşümüne yön verecek nitelikte bir araç. Dream Chaser, uzay altyapısının birçok unsurunun inşasına yönelik daha büyük bir vizyonun hayata geçirilmesini sağlayacak. Bugüne kadar Fatih ve benim yapmış olduğumuz en önemli yatırım. İlk fırlatılışını ve Dünya'ya geri dönüşünü sabırsızlıkla bekliyorum. Tarif edilemez bir an olacağına eminim.
NASA ile yaşadığınız tecrübeleri Türkiye’de kullanarak, uzay ve bilim adına farklı etkiler yaratabilirsiniz. Türkiye için hedefleriniz var mı?
Gelecek nesiller için yeni fırsatlar yaratmak Fatih ve benim için çok önemli. Biz inanılmaz fırsatlar ve büyük başarılar deneyimleyecek kadar şanslıydık. Bu süre içerisinde rotamızı belirleyen irili ufaklı pek çok karar aldık. Tüm bu fırsatlar için minnettarım. Tıpkı Fatih ve benim karşılaştığımız inanılmaz fırsatlar gibi gelecek nesillerin de tam potansiyellerine ulaşma ve sınırlarının ötesine geçme fırsatına sahip olmasını istiyorum. İkimiz de her zaman gelecek nesillere ilham verecek ve onlara fayda sağlayacak bu tür projeler arayışındayız.
TRJet bu projelerden biriydi. Atatürk’ün söylediği gibi “İstikbal göklerdedir.” Bizim için TRJet ve Türkiye’nin sivil uçak üretim hayalini gerçeğe dönüştürebilmek her zaman çok büyük bir projeydi. Ancak maalesef hayata geçirilmesi mümkün olmadı. İleride Türkiye için faydalı projeleri hayata geçirebilme fırsatını yakalayabilmeyi içtenlikle arzu ediyoruz.
Dahası, Fatih ile birlikte 2012 yılının Şubat ayında kurduğumuz bir diğer şirketimiz olan ESEN, Ankara'da şu anda 150'den fazla kalifiye Türk mühendisi istihdam ediyor. ESEN, savunma, havacılık, uzay ve güvenlik alanındaki faaliyetleriyle Türkiye’ye katkıda bulunuyor. ODTÜ Teknokent’te yerleşik, teknolojik gelişmeleri takip eden, sonuç odaklı ve büyümeye devam eden ESEN ile Türkiye’deki yenilikçi çalışmalarımıza devam ediyoruz.