04.03.2021 - 17:20 | Son Güncellenme:
İznik adı ilk olarak “Nikea” olarak belirlenmiştir. Yunanca olan bu adın önüne getirilen “is” eki ile “İsnikea” adını almıştır. Türkçe İznik olarak adlandırılmıştır. Türkçe olarak karşılığı sur içinde olan demektir. M.Ö. ilk yerleşimin başladığı İznik’te yüzyıllar boyunca sanat merkezi olma özelliğini korumuştur. Osmanlı döneminde ilçenin pek çok yerine cami, medrese ve imaret inşa edilmiştir. Gezi rehberi tarihi özellikleri ile İznik’te ilkleri sunmaktadır. Yapıların her birinde Osmanlı mimarisi yoğun bir şekilde göze çarpmaktadır.Kullanılan motifler ve kabartmalar dönemin sanatsal düşüncelerini tasvir etmektedir. Osmanlı dönemini anlamlı bir şekilde anlatan eserlerde müze de sergilenmektedir. Pek çok medeniyetin İznik topraklarında yaşamasına rağmen Osmanlı döneminde sanat, ticaret ve kültür merkezi olma durumunu günümüzde bile korumaktadır. Önemli tasavvufların İznik’te yaşamış olması da ilçenin daha kıymetli duruma gelmesini sağlamıştır. Tasavvufların verdikleri eserler ile dönemin sanatına erişmek mümkündür. İlk medresenin İznik’te oluşu halkın her zaman eğitimden yana olduğunu da göstermektedir. İznik’te görülmesi gereken yerlerin yakınında konaklama mekânları bulunmaktadır.
1950’den beri düzenleme çalışmalarının sonucunda günümüzde doğal güzelliğin seyrine varmak mümkündür. Dinlendirici ve huzur verici olan İznik Gölü, Antik dönemden kalan bir doğal güzellik olduğu düşünülmektedir. Eskiden Ascania Limne adıyla bilinen gölde farklı dönemlerde çalışmalar yapılmıştır. Anıtsal bazilika kalıntıları bulunmuş ve Antik döneme ait olduğu tahmin edilmektedir.
Sultan I. Murat tarafından annesi Nilüfer Hatun ismine 1388 yılında inşa edilmiştir. Bugünkü müze imarethane içerisinde yer almaktadır. 1960 yılında misafirlerin girişine izin verilmiştir. Cumhuriyet döneminde depo amaçlı kullanılsa da yıllar sonra ilçe çevresinden gelen tarihi eserlerin sergilenmesi amacıyla müzeye çevrilmiştir. Arkeolojik kazıların artırıldığı dönemde en uygun yer olarak görülmüştür. Müzenin bahçesinde kabartmalar, mezar taşları ve lahitlere yer verilmiştir.
Hristiyanlık döneminde kilise olan bu mekân önemli kararların alındığı bir yapıdır. 1331 yılında Orhan Gazi’nin talimatı üzerine kilise, ibadethaneye dönüştürülmüştür. Mimar Sinan’ın katkılarıyla ibadethane daha geniş kullanım alanına kavuşmuştur. 3 nefli bazilika stili korunmaya çalışılmıştır. Camii bir süre müze olarak kullanılmış fakat 2011 yılından sonra ibadet için tekrar cami olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Çandarlı Halil Paşa tarafından yaptırılan Yeşil Cami, İznik’te yapılan ilk camiler arasındadır. Yapılmaya başlandığı dönemde külliye özelliği bulunmaktaydı. Fakat külliyede bulunan medrese ve hamam kısımlarından günümüze ulaşan olmamıştır. Caminin en önemli özelliği ise Osmanlı’ da ilk kez mermer bir mihraba sahip olmasıdır. Caminin belirli yerlerinde turkuaz ve mor çinilere rastlamak mümkündür.
M.Ö. 258 yılında yapıldığı bilinen İznik Kalesi, Roma dönemi ve sonrasında çok güçlü bir savunma noktası olmaktadır. 5 km uzunluğundaki surları ile korunma amaçlı da kullanılmaktadır. Günümüzde kalenin ana giriş kapılarından sadece İstanbul, Yenişehir, Lefke ve Göl kalmıştır. Askeri amaçlı kullanılmış Lefke ve İstanbul kapı girişlerinde kalıntılara rastlanmaktadır. M.Ö. 3.yüzyıla ait olduğu düşünülen birkaç savaşa ait kabartmalarda bu kapılarda yer almaktadır.
İznik Gölü’nün kıyısında ve Yenişehir Kapısı’na oldukça yakın olan tarihi yapı yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret edilmektedir. 15 bin kişilik kapasitesi olan tiyatro Roma dönemine aittir. Antik Tiyatro da yapılan kazı çalışmalarında Bizans ve Roma’ya ait mezarlıklar bulunmuştur. Osmanlı zamanında ise seramik yapıldığı düşünülen fırınlar çıkarılmıştır.
Mimari açıdan oldukça önemli bir eser olduğu için mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır. İstanbul Kapısı’na yakın bir mesafede bulunmaktadır. 14. ve 17. yüzyıllar arasında yapılmış olan hamam yıllar sonra turizme kazandırılmıştır. Hamamın idaresi ,kazan dairesi ve suyolunu günümüz şartlarında görmek mümkündür.
15.yüzyılda yaşamış önemli bir mutasavvıf olan İznikli Eşrefoğlu Abdullah Rumi’ye aittir. 16.yüzyılda Mükrime Hatun tarafında inşa edilmiştir. Duvarlarının çinilerle kapatılması talimatını veren IV.Murat olmaktadır.
İznik Kalesi’nin bir kapısı olan Lefke Kapısı, diğer önemli kapıların korunması amacıyla yapılmıştır. Şam veya Karadin adlarının verildiği Lefke Kapısı kitabelerin bulunduğu kapılardan biridir. Roma dönemine ait metal yazılar bulunmaktadır. Arkeolojik kazılar sonucu kapının 2 metresi halen toprak altında bulunmaktadır.
İlkçağ da kurulduğu düşünülen antik kent adını Kral’ın eşinden almıştır. Yılların yıkıcı gücüne dayanamayan kentten bazı kalıntılar bulunmaktadır. Antik kent halkı, surları, suyollarını ve kiliseleri terk ederek Hristiyanlığı seçmişlerdir. En eski Roma tarihini yansıtan kalıntılar halkın tanrıya olan inancını göstermektedir.