Sevgili Ahmet Çakır’ın bir süre önce piyasaya çıkan kitabının adı bu. Ahmet Çakır, kitabın başında şöyle diyor: "Aslına bakarsanız, Metin Oktay’ın kim olduğu, neler yaptığı, hem iyi bilinen hem de hiç bilinmeyen bir konu. Bilinen yanı, onun Türk futbolunun Taçlı Kralı olduğu. İşin esası da bu zaten. Ancak, bunun biraz ayrıntılarına girmeye başladığımızda, özellikle yeni kuşakların, Metin Oktay hakkında peş peşe birkaç düzgün cümle kurabilecek durumda olmadıklarını görüyorsunuz."
İşte bu kitap, o eksikliği biraz olsun gidermeyi amaçlıyor. Ağırlıklı olarak Metin Oktay'ın 1955'den 1969'a kadar ki Galatasaray'daki futbolculuk serüvenlerini ele alan bu çalışmamızda, bu güne kadar bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmış falan değiliz. Sadece onun hakkındaki gerçek bilgileri bir araya getirmeye çalıştık.
Ahmet Çakır çok alçak gönüllü davranmış. Futbolu bıraktığı 1969 yılından, aramızdan ayrıldığı 1991 yılına kadar Metin Ağabey ile birçok anımız oldu. Birçok kez beraber olduk. Buna rağmen bazı bilmediğimiz şeyleri bu kitapta gördük.
Geçenlerde uzun süredir konuşmadığımız, görüşemediğimiz Metin Ağabeyin üvey oğlu Rıfat Pala ile konuştuk. Karşılıklı anlarımızı anlatırken, "Şimdi sana hiç kimsenin bilmediği bir anıyı anlatacağım" dedi.
"7 Şubat 1966'da annem rahmetli Servet Hanım ile Metin Ağabeyin bir kızları oldu. Ancak akciğerleri çalışmadığı için, 2 günlük iken, 9 Şubat günü vefat etti. O gün de Galatasaray'ın Feriköy'de maçı vardı. Metin Ağabeyin birkaç yakın arkadaşı ile birlikte Zeynep adlı bebeği öğle namazından sonra toprağa verdik ve oradan Ali Sami Yen Stadı'na geldik. Metin Ağabey hiçbir şey olmamış gibi, acısını içine gömerek sahaya çıktı ve o gün Galatasaray, Feriköy'ü onun attığı golle 1-0 yendi."
İşte sözün bittiği yerlerden bir tanesi daha. Onun Galatasaray sevgisi, oynadığı o muhteşem futbolun yanında insanlığının, alçak gönüllülüğünün bir başka örneği.