Yavuz Kocaömer

Yavuz Kocaömer

ykoca@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçtiğimiz yıl, en sevilen ve beklenen etkinliklerimizin koronavirüs pandemisi devam ederken ertelendiği veya iptal edildiği bir yıl oldu. Bu nedenle, planlanandan bir sene sonra olan Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları açılış törenine yaklaşırken heyecanın ve beklentilerin her zamankinden daha yüksek olması anlaşılabilir bir durum.

Yalnızca spor bağlamında bakıldığında, Paralimpik Oyunları’nın kendisi, Rio 2016 Oyunları’nı izleyen 4,1 milyarlık şaşırtıcı kümülatif izleyici kitlesi, küresel popülaritesi, tüm sporcuların yeteneklerini en üst düzeyde sergilemeleri ile fiziksel yeteneklerle ilgili beklentilerimize meydan okumanın evrensel çekiciliğini göstermektedir. Yaşamın diğer alanlarında sıklıkla sorunlu veya “daha az” olarak kabul edilse de, bir sporcunun engeli, herhangi bir Olimpik sporcu gibi, sadece atletik cesaret ve hayranlık uyandıran ve ilham veren olağanüstü bağlılık ve esnekliktir.
Bununla birlikte, Paralimpiklerin daha büyük bir amaca sahip olduğu aşikardır ve 1940’larda hareketin başlangıcından bu yana, engellilikle ilgili damgalanmayı ortadan kaldırmak ve engelli insanlar için görünürlüğü artırmak konularında etkili olmuştur. Sporun kendisi, değişim için bir araçtır. Temel kökenlerinden Olimpik Oyunlara kadar, dokunduğu toplulukları birleştirir ilham verir ve tartışmasız insan doğasının kaçınılmaz bir sonucudur. Paralimpik sporcular birçok insana ilham kaynağı oldu ve engellilik konusunda çok sayıda önemli konuşma ve konuşmacıyı ateşledi. Bu farkındalık, pandemi sonrası, bireyler ve kurumlar arasında kapsayıcılık konusunu daha derin düşünmek için büyük bir fırsat sunuyor. Tokyo 2020 Paralimpik Oyunları, sporun “engellilik” konusunda nasıl bir etki yarattığını gösterecek.

Kısa süre önce Uluslararası Paralimpik Komitesi (IPC) Başkanı Andrew Parsons ile, sporun ve oyunların çeşitliliği dahil etme aracı olarak rolünü tartışmak üzerine yapılan bir röportajda Parsons, IPC’nin dünya çapında engelli yaşayan 1,3 milyar insan için değişimi etkileme konusundaki gerçek potansiyelini ve sorumluluğunu ancak son zamanlarda fark ettiğini itiraf etti. Paralimpik sporcuların kendi başlarına en yüksek kalibreli sporcular olarak tanınmalarının uzun zaman aldığını açıklayarak,

“Rekreasyon değil, hobi değil, bu sporcular atlet... Nokta” dedi.

Paralimpik Oyunların meşruiyetini tesis etme kararlılığıyla, örgütün daha geniş engelli ve insan hakları hareketi içindeki önemli rolünü dikkate almadığını ve bu nedenle değişimi hızlandırma potansiyelini karşılayamadığını öne sürüyor. Sonuçta, paralimpik sporcular sadece sporcu değil, genellikle kendileri için tasarlanmamış bir dünyada çalışma, eğitim ve seyahat etme fırsatını hak eden gerçek insanlardır.
IPC’nin, engellilerin spor dışındaki deneyimlerini anlamak ve politikacılar, insan hakları örgütleri ve kurumlarla uyum içinde olmak ve “dünyayı değiştirebilecek” pratik ve anlamlı bir etkiye sahip olmak adına daha fazlasını yapması gerektiği ortaya koyuyor. Bu sonuca da, bu röportajı okuduğumda rahatlıkla varabildim.

Burada Tokyo Paralimpik Oyunları’na yaklaşık 15 gün kalmışken ve heyecanımız doruktayken, Parsons’ın paralimpik sporcular için kurduğu şu kuvvetli cümlesi ile yazıyı bitirmek istedim:

“Rekreasyon değil, hobi değil, bu sporcular atlet... Nokta.”