Geçtiğimiz hafta Metin Oktay’ın aramızdan ayrılışının 25. yılı idi. O efsanenin futbolunu anlatmak benim haddim değil. Ama insanlığı ile ilgili bir - iki örnek vermek istiyorum.
16 yıl onunla yurt içinde ve yurt dışında çok kez beraber olduk. 1988 yılında İzmir’de bir sabah çok erken saatlerde o zamanki Efes Oteli’nin merdivenlerinde oturmuş sohbet ediyorduk. Önümüzden bir küçük çocuk koltuğunun altında 8-10 adet Hürriyet Gazetesini satarak geçiyordu. Metin Ağabey çocuğu yanımıza çağırdı, tüm gazetelerin toplam fiyatını sordu. İki misli parayı verdi. Gazeteleri önümüze bıraktırdı. O sevimli çocuk sevinerek giderken Metin Ağabey, “Gel buraya” diyerek tekrar çağırdı. “Al şimdi bunları yeniden sat” dedi.
1976 senesinde bir gece kulübünün tuvaletinden aynı anda çıktık. Tuvaletçi kadına cebindeki paraları sayarak 500 TL. bıraktı. (O zaman asgari ücret zannedersem 120 TL.idi) Ben “Baba ne yaptın” dediğimde; “Bana bak, biz neredeyse her gece buralarda eğleniyoruz. Bu tuvaletteki anamız yaşındaki kadınlar sabaha kadar pis kokular içinde oturuyorlar. Sana vasiyetim bu kadınları hiç ihmal etmeyeceksin” dedi.
Çok sıklıkla bana hep şunu söylerdi: “Yavuz, mutluluk diye bir şey yoktur, mutlu anlar vardır. Onları yaşayalım. İnsanları sevelim, hep iyilik düşünelim.”
Onun insanlığı ile ilgili daha çok anımız var. Bir başka sefer onları da yazacağız. Nur içinde yat Metin Ağabey. Seni çok özlüyorum.