Bu yazımızı 19 Kasım 2011 tarihinde bu sütunlarda yayınlamış idik. Aradan seçen süre içinde o günlerdeki çocuklarımız bugün gençlerimiz oldu.
Umarız ‘Taçsız Kral’ile ilgili bu anlattıklarımız birçok gencimize örnek olur.
Sevgili Ahmet Çakır’ın, Metin Ağabey için derlediği ‘Taçlı Kral Metin Oktay’ kitabını okurken, eski günlere gittim. Onun insanlığını anlatan anılarımdan ikisini aşağıda sizlerle paylaşmak istedim.
- 70’li yılların ortalarında bir akşam, Taksim’de canlı müzik yapan bir lokalde eğleniyoruz. Tesadüfen aynı anda tuvalete girdik ve çıktık. Çıkarken Metin Ağabey’in orada oturan tuvaletleri kontrol eden teyzeye o günün parası ile 500 TL verdiğini gördüm. Masamıza doğru giderken ‘Baba ne yaptın? Ne verdiğinin farkında mısın?’ dedim. Beni kolumdan tuttu, ‘Bana bak, biz her gece buralarda sabahlara kadar gezip eğleniyoruz. Anamız yaşında kadınlar burada b.. kokuları içinde ekmek paralarını kazanmak için oturuyorlar. Sana vasiyetimdir, bundan sonra gittiğin yerlerde en büyük bahşişi tuvalette oturan teyzelere vereceksin.’
- 80’li yılların sonlarında bir tenis turnuvası için İzmir’deyiz. Yemekten sonra sohbetimiz uzadı. Ben o zamanlar ki adıyla Büyük Efes Oteli’nde kalıyorum. Sabah saat 05:30 civarında Efes’in merdivenlerinde güzel bir havada oturmuş konuşuyoruz. Karşıdan 10-12 yaşlarında bir çocuk elinde 15-20 tane Hürriyet Gazetesi’ni satmak için koşarak gidiyor. Metin Ağabey ile aralarındaki diyalog şöyle:
Metin Oktay: Gel buraya
Çocuk: Efendim Metin Ağabey
M.O.: Kaç gazeten var?
Çocuk: 20 tane
M.O.: Kaç para tutar?
Çocuk: …. TL
M.O.: Bırak gazeteleri, al parayı git.
‘Bir anda önümüzde 20 tane Hürriyet Gazetesi dururken, çocuk 10-15 adım atıyor ve Metin Ağabey sesleniyor. ‘Gel buraya. Al bu gazetelerini şimdi götür ve bir daha sat.’
İşte Metin Ağabey’in yüreği böyle idi. Nur içinde yatsın…