Yavuz Kocaömer

Yavuz Kocaömer

ykoca@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Unutulmaz spor adamı Jupp Derwall’i geçtiğimiz hafta bu köşede 14. ölüm yıldönümü münasebetiyle eski bir yazımızla yad etmiştik.
Derwall’i sadece ülkemiz futbolunda derin izler bırakan bir teknik direktör olarak görmenin eksik kalacağını, onun spor adamı olmasının ötesinde üstün insani vasıflara sahip bir değer olduğunu vurguladığımız o yazının devamını da bu hafta köşemize taşıyoruz. 26 Ocak 2013’de yayınlanan yazımızda Derwall’in ‘Solingen Faciası’yla ilgili göndermiş olduğu mektuba yer vermiştik. Mektup, her türlü ayrımcılığın yeniden yükselişe geçtiği günümüz için de önemli mesajlar içeriyor. Umarım bu mesajlar gerekli yerlere ulaşır.
***
Bugün, Derwall’in altı Türk’ün yakılarak öldürüldüğü Solingen Faciasıyla ilgili mektubunu yayınlayacağım. Derwall ile 1987-1990 arasında Türk-Alman Genç Sporcularını Kaynaştırma Derneği Yönetim Kurulu’nda birlikte çalıştık.
Amaç, genç Alman sporcularını Türkiye’ye göndererek Türkler hakkındaki önyargıların ortadan kalkmasını sağlamaktı. 1990’da bazı Alman üyelerin derneğe politika bulaştırmaları üzerine önce ben, sonra da Derwall istifa ederek ayrıldık. Bir süre sonra da dernek kapandı.
1992 senesinin aralık ayında Derwall’den bir mektup aldım. O tarihten bir süre önce Solingen’de Doğu Alman Naziler altı Türk vatandaşını yakarak öldürmüşlerdi. Mektubun, Derwall’in futbol adamlığı dışında insanlığını ve belki de futboldaki başarısını borçlu olduğu karakterini yansıtan birkaç cümlesini aynen çevirerek aşağıda yazıyorum:
“Yavuz, son aylarda seni ve müşterek çalışmamızı çok sık düşündüm. Hem sen, hem ben, hem de Alman devleti bence vicdan azabı çekmelidir. Bu dünyadaki bütün maddi değerler ülkemizdeki yabancı insanlarımızın korunması için harcanmaya değer olmalıydı. Alman vatandaşlarım adına utanıyorum. Hele böyle feci bir olayın bugün özgürlük içinde yaşayan Doğu Almanya tarafından kaynaklanmasını içime sindiremiyorum. Biz bu çabaları gösterdiğimizde Federal Alman Hükümeti şu olacakları hissedebilseydi, herhalde iki ülke için de yararlı olacak bir eser ortaya çıkarmış olabilirdik. Aynı sitemlerim ve eleştirilerim Özal Hükümeti için de geçerli. Yurtdışında yaşayan insanlarını korumak ve kollamak adına çok fazla bir şey yaptıklarına inanmıyorum. Seninle uygun göreceğin her türlü projenin içinde sonuna kadar çalışmaya hazırım.”