Sevgili okurlar, bu hafta da 6 yıl önce, 1 Şubat 2015 tarihinde bu köşede yayınlanmış bir yazıyı tekrar sizin beğeninize sunacağım. Çünkü, bu yazıdan alınacak çok dersler olduğuna inanıyorum.
Hani bir söz vardır, ‘Herkes bir engelli adayıdır’ şeklinde... Bu sözün ne kadar da gerçek olduğunu, engelli olmaya herkesin ne kadar yakın olduğunu, her an yaşanacak talihsiz bir kaza ya da ağır bir hastalık nedeniyle kalan hayatımızı bir engelli olarak geçirebileceğimizi Alman sporcu Wojtek Czyz’nin hikayesinde görebiliyoruz.
Ayrıca bu hikayenin ilham veren bir yönünün de olduğunu... Öyle ki, engelliliğin bir son olmadığını, aksine yeni bir başlangıcın kapısını ardına kadar açtığını, yaşananan bir trajedinin başka zafer öykülerinin yazılmasına neden olabileceğini de öğreniyoruz Czyz’nin hikayesinde... İlgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
Wojtek Czyz, bir Alman sporcu. 15 Eylül 2001’de, Köln’de bir amatör takımda futbol oynarken, o zamana göre önemli sayılan bir meblağa karşılığında Fortuna Köln ile bir profesyonel sözleşme imzalıyor. Son hafta, amatör takımı ile oynadığı maçta, ilk devre tartıştığı karşı takımın kalecisi, ikinci devre kendisine uzatılan bir topa koşarken Wojtek’in dizine tabanını geçiriyor. Almanya gibi bir yerde, öğlenden sonra saat 16 civarında meydana gelen bu olaydan sonra, ancak sabaha karşı 4’te, üçüncü olarak getirildiği hastanede ameliyat ediliyor ve son çare olarak sol bacağı dizinden kesiliyor.
Ancak Wojtek, sporu bırakmıyor, tek bacaklı ampute atlet olarak çalışmalarına başlıyor. Olaydan sadece 11 ay sonra, kendi kategorisinde 100 metrede ve uzun atlamada Almanya Şampiyonu oluyor ve ondan sonra defalarca dünya rekoru kırarak, toplam 4 paralimpik altın madalya kazanıyor. Şimdilerde Wojtek’in hedefi, bir yelkenli ile dünyayı dolaşmak ve bütün gideceği ülkelerde ampute sporu yapan gençlere destek olmak. Bunun için de, teknesinde protez imal edecek bir de atölye kurdu.
Bütün bunlar, çok kısa bir süre önce Almanya’da piyasaya çıkan ‘Bacağımı nasıl kaybettim ve kendime nasıl geldim?’ isimli, kendi yazdığı kitabından alınan çok çok kısa özet.
O zamanlar 20 yaşında olan bir insanın, bacağını kaybettikten sonra nasıl spora sarılıp dünya rekorlarına ulaşmasının, paralimpikte altın madalyalar almasının gerçek hikayeleri.
Almanca bilen okurlarımıza mutlaka tavsiye ederiz. Keşke bu kitap Türkçeye çevrilse de, ülkemizdeki ilgili, ilgisiz insanlarımız, bir başarı öyküsünü, bir pes etmeme yaşam öyküsünü okuyabilseler.