SkorerYalanın adı: Transfer

Yalanın adı: Transfer

25.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Yalanın adı: Transfer

Gazete manşetlerini, iyi haber almakla övünen kulisçi televizyon yorumlarını görüyor, izliyorsunuz...Transferde "turfanda" bombalar patlıyor birer birer. O kadar yıldız yağıyor ki gökten, sanırsınız önümüzdeki sezon Türkiye Dünya Kupası'nı düzenliyor. Başka türlüsü olmaz yani...Brezilyalı Lincoln'dan Arjantinli İnsua ve Riquelme'ye, İspanyol De La Pena'dan Kamerunlu Song'a kadar tanıdığımız bildiğimiz yıldızlardan birer buket sunuluyor önümüze..Elbette menajerler çok iyi çalışıyor. Büyük kulüpler adına futbolcu izleyen, rapor hazırlayan "scout"çıların enformasyonu da besliyor medyayı...Onlar da taraftara sürekli gaz veriyorlar... Futbolumuzda bitmez tükenmez "yılan hikayesi" yeniden yazılıyor... Galatasaray'ın "Çok sürpriz isimlerimiz var. Aradığımız 10 numarayı nihayet bulduk!" açıklamalarının hemen ardından medya dedektifleri isimleri ilan ediyorlar...Bu kadar eleman ve personel bolluğunda hedefler ve beklentiler de büyüyor tabii..Her sezonun sonunda yaşanacak hayal kırıklıkları da şimdilik hiç hesaba katılmıyor. Nasıl olsa alıştık hayal kırıklıklarına... Eski defterleri kapatır, yenilerini açarız.Türkiye'nin en iyi yerli hücum oyuncularına sahip Galatasaray, haberler doğruysa Schalkeli golcü Lincoln'u da renklerine katacak... Bu haberden çıkan arka plandaki gerçek ise şu: Eldeki dört santrfordan en az ikisi elenecek... Ümit Karan ve Necati Ateş, golleriyle yeniden gündeme otururken piyango (!) kimlere vuracak acaba ? Hakan Şükür'le Hasan Kabze olabilir mi ? Bilemem... Ama bu manşetlerden çıkan mesaj, sanki birilerine kapıyı gösterir gibi. Belki de sırf bu nedenle esmeye başladı transfer rüzgârları...Beşiktaş'ın yüzde yüz stoperlerden kurulu dörtlü savunmasıyla ligin en az gol yiyen takımı özelliğini kazanması, anlaşılan o ki "İlle de bir yabancı stoper" takıntılarını ortadan kaldırmaya yetmemiş... Eski futbolculardan en deneyimli yöneticilere kadar hemen hepsi aynı kavalı üflüyor... Gündeme gelen iki stoper iç piyasadan... Galatasaray'da fiyatı artık pahalı bulunun Tomas'la bir süredir kulübede tutulan Kamerunlu Song, Kartal'ın gözünü diktiği adaylar. Şu garipliğe bakın ki, Song'un neden oynatılmadığını hâlâ bilemiyoruz... Gerets'le kapıştığı için mi ? Doping maddesi içeren bir ilaç aldığı ve ceza riskinden uzak tutulması gerektiği için mi ? Tansiyon ve kalp damar problemleri olduğundan mı? Başkan'dan futbol şubesinin en yetkililerine varıncaya kadar, bu soruların hiç biri yalanlanmıyor... Üstüne üstlük, Song'un gerçek yaşının bilinenden 5 yıl fazlası olduğu da en yetkili kişiler tarafından iddia ediliyor... Ve bu karanlık duruma rağmen, Beşiktaşlılar hâlâ Song'un peşindeler! Söylenenler doğruysa tabii... Ama ortada bir gerçek var ki, Beşiktaş Milli Takım'ın omurgasını oluşturan iki savunmacısına rağmen - Gökhan Zan ve İbrahim Toraman - yana yakıla stoper arıyor... Kanatlar mı ? Eh, o sorunu da birileri çözer artık! Mehmet Topuz, Mehmet Yıldız, Gökhan Ünal , Ali Bilgin de iç transferin yerli prensleri şu anda... Kimin nereye gideceğini herkes şaşırmış durumda... Aynı programda aynı futbolcu için biri Galatasaray derken, öteki Fenerbahçe diye ısrar ediyor. Küresel ısınma, malum... Bu yıl havalar hiç soğumadığı için yaza da erken girmiş durumdayız... Ligi bitirmeden transfer sezonunu açmış bulunuyoruz dostlar...Yalan ve yanlış satışlarımız hayırlı olsun! Görünen o ki Türk Futbolu yeni bir Ribery vakasıyla karşı karşıya...Beşiktaş'ın Brezilyalı futbolcusu Kleberson, uzun süredir kadroda yer alamamanın öfkesi, parasını alamamanın sıkıntısıyla tası tarağı toplayıp Türkiye'yi terk etti.Brezilya'dan avukatı aracılığıyla FİFA'ya başvuran oyuncu, transfer taksitlerini alamadığı gibi, geçmiş dönemde hak ettiği primlerin de kendisine ödenmediğini iddia ediyor. Avukatı Gislaine Nunes, şimdilik sadece paralarını alamadıklarını dile getiriyor. Ama bunun bir adım ötesindeki asıl nedef, 2008'e kadar imzalanmış sözleşmenin iptali ve futbolcunun serbest kalmasıdır. Bu durumdan bir ders çıkarmak gerekirse...Beşiktaş, Kleberson'dan doğru biçimde yararlanamamış, bir yabancı kontenjanını boşuna kullanmıştır.Daha da önemlisi, Kleberson olayında haksızlığı belgelenir ve aleyhinde bir sonuç çıkarsa, Beşiktaş'ın dış transfer kapılarının iyice daralacak olmasıdır. Ortada kalmışların dışında artık kimse gelmez Beşiktaş'a...Demirören ve arkadaşları bu sorunu ciddiye almalı ve çözmelidir. Yeni bir Ribery vakası Futbolun en yalnız adamları, kalecilerdir kuşkusuz... On kişinin ayakla oynadığı topu, koca bir kalenin içinde elle tutmak, yenilen her golde insafsızca yargılanmayı göze almak, gerçekten büyük cesaret işidir.Bu yıl, Rüştü Reçber'den Volkan Demirel'e, Murat Şahin'den Oğuz Dağlaroğlu'na kadar bir çok kaleci dramatik günler yaşadı.Serdar Kulbilge, Fenerbahçe'de hayatının en önemli sınavlarını veriyor maçtan maça... En küçük bir başarısızlık halinde defterinin dürüleceğini bile bile yaşamak her babayiğitin göze alabileceği bir şey değildir. Kalecilerin dramı Murat Şahin'in sağ diz yan bağlarının kopmasına rağmen ameliyatını erteleyip her türlü sorumluluğu üstlenerek çıktığı Antalyaspor maçında Beşiktaş'ı kurtaran kahraman olması da, bir başarı öyküsü olduğu kadar, hem spor hem de tıp etiği açısından sorgulanması gereken bir durumdur. Gerçi Prof. Dr. Mete Düren (BJK Sağlık Kurulu Başkanı) ortada tıp etiği açısından bir sorun olmadığını belirtiyor ama, başka uzmanlar da Avrupa'da böyle bir uygulamanın asla olamayacağını iddia ediyor...Oğuz Dağlaroğlu, Hasagiç'in kırmızı kart cezası nedeniyle Gaziantepspor kalesinde göreve soyundu. Karşısındaki takım Fenerbahçe idi. Futbola başladığı, dedesinin kulüp tarihini yazdığı Fenerbahçe... Kezman'a yaptığı penaltıda, müdahalesinin gereksiz olduğunu kendisi de kabul ediyor... Ama bunu gelin komplo senaryocularına anlatın... Herkes acaip öyküler anlatıyor... Oysa anlattığı olay hem gerçek, hem de masum: "Uzun süredir oynamamanın yarattığı telaşla, Kezman'dan önce topu almaya gittim, olmadı."Kalecilik böyledir işte... Ya kahraman olursunuz, ya da hain!FİFA'nın oyun kurallarının yorumuyla ilgili kararlarına bakarsanız, (örneğin kaleciye pas uygulamalarına) en büyük patronun bile kedilerin (futbolcular) önünde sürekli fareleri (kaleciler) kapana kıstırdığını anlarsınız. Ya kahraman ya hain! Fenerbahçe ile Beşiktaş 10 gün içinde iki derbi ile karşı karşıya gelecekler.Saracoğlu Stadı'nda Fortis Türkiye Kupası yarı final rövanşında kozlarını paylaşacaklar...Sonra da 31. haftada İnönü'de Turkcell Super Lig'in şampiyonluk düğümünü çözebilecek maçta buluşacaklar.Kim alır, kim kazanır, bilemem.Ancak her iki maçta da "beraberlik" çok önemli. Çünkü gollü ya da golsüz denklikler, bir taraf için "galibiyet" öteki için de "yenilgi" anlamına geliyor... Hatta daha da ötesi... Biri hedefine biraz daha yaklaşırken, öteki yolun sonunu göremeden düşecek yarıştan.Kupa'da her türlü beraberlik Beşiktaş'ın işine geliyor. Saracoğlu'nda hiç de yabancısı olmadığı bir durum bu... Fenerbahçe kendi sahasında hem de iki farklı kazanmak zorunda. Beraberlik Kartal'ı finale taşır...Lig'e dönersek... Orada da beraberlik Fenerbahçe'nin galibiyeti anlamına geliyor. Aradaki puan farkını önde olanın koruması, büyük avantajdır.Zico ve Tigana, hesaplarını beraberlik üzerine kururlar mı? Bekleyip görelim. agokce@milliyet.com.tr Çifte derbinin sırrı