Fatih Terim’in, Kayseri maçında tutmayan sistem ve kadroda Rize maçında da inat etmesi hem üç puan kaybına hem de Marcao, Luyindama, Yedlin ve de kendisinin cezalı duruma düşmelerine neden olmuştu. Hatayspor karşısında alınan mağlubiyet de Çaykur Rizespor maçında yapılan hataların bir yansıması, bir sonucu oldu.
Elbette haksızlık etmeden belirtmek gerekir ki, Taylan Antalyalı’nın Milli Takım dönüşü hesapta olmayan yokluğu da sarı- kırmızılıları çok olumsuz etkiledi. Ama Taylan dışındaki diğer seçimler, Rize maçının yansımaları ve teknik direktör tercihiydi ki, bu tercihler de bir takım hatalar içeriyordu.
Galatasaray açısından en büyük handikap, ilk defa bir arada oynayan defans dörtlüsüydü. Bu dörtlü, ileriye çıkışlarda başarılı olamadığı gibi geride de ciddi yerleşim hataları yaptı. Nitekim özellikle Hatayspor’un ilk golünde bunu net bir şekilde gördük.
Bu arada stoperde Gedson Fernandes’in oynatılması bence doğru bir tercih değildi. Ozornwafor herhalde hazır görülmedi! Bu durumda da Etebo’nun stoperde görevlendirilmesi daha doğru bir seçim olabilirdi. Bununla birlikte Linnes’in yerine Şener Özbayraklı ve orta sahadaki Ömer Bayram tercihleri de dikkat çekti!
Lakin Galatasaray’daki tüm bu olumsuzluklara rağmen, ev sahibi Hatayspor da ilk gole kadar hiçbir varlık gösteremedi. Fakat bu golün geldiği 21. dakikadan itibaren işin rengi değişti ve Hatayspor gittikçe daha çok istediklerini sahaya yansıttı ve sonucunda da karşılaşmadan farklı bir galibiyetle ayrıldı.
Bu bölümde en dikkat çeken, Galatasaraylı futbolcuların 1-0’dan sonra adeta dağılmaları ve hiçbir reaksiyon verememeleriydi. Öyle ki, sarı- kırmızılıların hiçbir varlık gösteremedikleri ilk yarının ardından yapılan dört değişikliğe rağmen Babel dışında bu durum devam etti. Bir tek Babel, skora ve oyuna isyan edercesine bir şeyler yapmaya çalıştı. Bu durumda da doğal olarak Babel’in neden ilk on birde başlamadığı sorusu akıllara takıldı. Çünkü gördüğümüz kadarıyla Babel’in kötü hali bile bu oyuncuların tamamından daha iyi!
Evet, ikinci yarıya dört değişiklikle başladı Galatasaray. Lakin 2-0 geride olan bir takımın, Mostafa Mohamed’i sahada tutarak Falcao ile birlikte klasik 4-4-2 oynaması kanımca daha doğru olurdu.
Özetle maçın genelinde kötüydü Galatasaray. Ama 1-0’dan sonra izlediğimiz, kötü oynamanın dışında bir şeydi. Adeta bitmişliğin, tükenmişliğin resmiydi. Üstelik bu tükenmişlik sendromu, sahadaki oyuncularla sınırlı değildi. Çünkü bir anlamda futbolcular, kendilerini fiziksel ve mental olarak maça hazırlayan teknik yönetimin sahadaki yansımalarıdırlar.
Sarı- kırmızılılar, bu sonuçla şampiyonluk yarışında çok ağır bir yara aldılar. Beş haftada kaybedilen on bir puandan sonra Galatasaray’ın işi artık çok zor.
Abdülkadir Bitigen, iyi bir yönetim sergileyemedi. Esasen bu, genel anlamda beklenilen bir şeydi. Çünkü isimler çok fark etmiyor, hakemlerimiz genel olarak iyi değiller. En kötüsü ise artık bu duruma şaşırmıyor olmamız…