Düşük bir tempoda başladı Kadıköy’deki Fenerbahçe – Galatasaray derbisi. Esasen bunun deplasman takımının lehine olması gerekirdi ama sarı- kırmızılıların bu durumu avantaja çevirebilecek bir potansiyelleri yoktu.
Fenerbahçe ise akıllı oynadı, sağlam oynadı. Deyim yerindeyse, kendi tribünlerinin bile gazına gelmedi sarı- lacivertliler ve doğru bir futbolla hem oyunda öne çıkan taraf oldular hem de güzel bir golle ilk yarıyı skor olarak da önde kapattılar.
Galatasaraylı futbolcuların ikinci yarıda reaksiyon gösterip beraberliği yakalamalarını hatta ardından öne geçmelerini uman sarı- kırmızılı taraftarların hayalleri, hakemin ikinci yarının başlama düdüğünü çalmasıyla sukuta uğradı. Galatasaraylı oyuncular, hiçbir varlık gösteremediler.
Pozisyona giremeyen, rakip kaleye dahi doğru dürüst gidemeyen Galatasaray karşısında oldukça rahat bir futbol oynayan Fenerbahçe, ikinci golü de buldu ve karşılaşmadan haklı bir üç puanla ayrılmayı başardı.
Fenerbahçe’de özellikle Osayi-Samuel ve Zajc’ı ön plana çıkartmak gerekiyor. Gerçekten de bu iki futbolcu, performanslarıyla maça damga vurdular. Osayi-Samuel, orijini olmadığı bir bölgede harika işler yapıyor. Derbide de savunmada birkaç hata yapsa da özellikle ofansif anlamda çok fazla katkı sağladı. Galatasaray beklerinin aksine sürekli hücuma çıkan Osayi-Samuel, Fenerbahçe’nin ilk golünde de asisti yapan isim oldu.
İlk golü atan Zajc, vuruş becerisinin yanında orta sahada gösterdiği performansla da dikkat çekti. Bunun dışında savunmada yine kritik müdahaleler yapan Kim Min-jae’yi de unutmayalım.
Ve tabii İsmail Kartal... Başarılı teknik adamın, Fenerbahçe’yi aldığı nokta ile getirdiği nokta arasındaki farkı herkes görebiliyor. Fakat mühim olan Ali Koç’un da bunu görebilmesi ve İsmail Kartal’ın bir nevi, ‘’ önümüzdeki sezon macera arama ‘’ şeklinde verdiği mesajı uygulayabilmesi!
Fenerbahçe’nin bu kadar düşük tempoda ve oldukça rahat bir şekilde kazandığı derbi, Galatasaray’daki sistemin iflasını göstermesi açısından ayrı bir önem taşıyor. Sezon başında ‘’ Gençleştirme ‘’ adı altında bir proje başlatıldı. Ardından hangi mantıkla kurulduğunu asla anlayamadığım bir kadro oluşturuldu. Çok büyük gelecek vadettikleri için Cicaldau ve Morutan iyi ücretler karşılığında alındılar. Aynı şekilde yine genç yetenek olarak Barış Alper Yılmaz transfer edilirken Yunus Akgün, Adana Demirspor’a kiralandı. Bu arada ikinci kaleci Okan Kocuk da yine bir başka mantıksızlık örneği olarak Giresunspor’a kiralandı. Bütün bunlar olurken iyi bir merkez orta saha alınmadı.
Derken başarısız sonuçlar üzerine Fatih Terim gönderildi. Yerine ise tek özelliği, Gurdiola’nın yardımcılığını yapmış olması olan Domenec Torrent getirildi. Bu dönemde orta sahadaki soruna çözüm için Gedson Fernandes’in yerine tercih edildiği söylenen Erick Pulgar kiralandı. Ancak onu da doğru dürüst bir maçta görmek nasip olmadı!
Geldiğimiz noktada Galatasaray, bir tek Kerem Aktürkoğlu’nun performansına bağlı bir takım haline geldi. O durunca takım da duruyor. Dünkü derbide de bunu bir kez daha yaşadık. Bu arada Kerem’in sakatlıktan çıktığını bir kez daha hatırlatıyor ve bu nedenle derbi performansının eleştirilmemesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Kaldı ki, elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışan yine o idi.
Sonuç olarak, bir tek futbolcunun performansına bağlı hale gelen Galatasaray’da sistem artık çöktü. 67’de yediği gole 74’de tepki veren ve 84’de kurtarıcı olarak, uzun süredir forma giymeyen Arda Turan’ı sahaya süren Torrent ile de sistemin yama dahi tutmayacağı ortada.
Başkan Burak Elmas’ın ibrasızlık sürecinin hikayesini biraz da burada aramak lazım. Evet, Galatasaray’da sistem çöktü. Bu çöküntüye neden olanları ve altında kalanları tarih yazıyor. Bakalım seçim sonrasında gelen yeni yönetim, Galatasaray’ın kurtuluşunu yazabilecek mi?