Öncelikle, Gaziantep’teki özel bir hastanede meydana gelen patlama sonucunda hayatını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Sahip olduğu kadro zenginliği ve derinliği nedeniyle sezon başında pek çok kimse tarafından şampiyonluğun en büyük adayı olarak gösterilen Fenerbahçe, sürekli gerileyen performansı ve aldığı kötü sonuçlarla taraftarlarını hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor.
Gerçekten de futbol kamuoyu, geçen hafta kendi sahasında Yeni Malatyaspor karşısında oynadığı kötü futbol ve aldığı farklı yenilginin ardından bu haftaki Gaziantep maçında sahaya bir tepki koymasını bekliyordu Fenerbahçe’nin. Ancak Cüneyt Çakır’ın başlama düdüğüyle birlikte yine sarı- lacivert bir hayal kırıklığı yayıldı sahaya. Her hattıyla tel tel dökülen, planı, ne oynadığı belli olmayan bir Fenerbahçe… Bir tek Pelkas vardı çabalayan, bir şeyler yapmaya çalışan. Zaten golünü de o attı sarı- lacivertlilerin ve yakalattığı beraberlikle bir şans daha verdi Sarı Kanarya’ya… Ama bu umut da kısa sürdü…
Ikinci yarıda hücumda daha etkili bir Fenerbahçe vardı. Ancak bu etkinlik gole dönüşemedi ve bir üç puan daha uçtu gitti sarı- lacivertlilerin ellerinden. Üstelik Galatasaray da kaybetmişken…
Esasen Fenerbahçe için söyleyecek çok söz var. Ancak doğaldır ki, gözler ilk olarak Erol Bulut’a dönüyor. Çünkü bu kadronun hem fizik hem mental hem de oyun olarak yaşadığı düşüşün baş sorumlusu kendisidir. Eleştirilere tepki gösteriyor Erol Bulut ama bu, gerçeklerin üstünü örtmüyor. Fenerbahçe’nin doğru düzgün bir oyun planı yok, oyuncu performansları sürekli geriliyor. Sosa an itibariyle kaybedilmiş gözüküyor, her hafta bir şeyler yapmaya çalışan Pelkas sürekli kanca yiyor ( nedense bu maçta onu oyundan çıkartmadı ! ), Gustavo kayıp, her maçta ısrar edilen Gökhan Gönül’ün vücudu artık dayanamadı, Harun’un sakatlığından dolayı elde kaleci alternatifi kalmamışken kupada Karacabey karşısında kalede Altay oynuyor ve o da kaybediliyor, stoperler evlere şenlik…
Stoperler demişken, Fenerbahçe gibi bir takımda oynayan bir stoper, iki hafta arka arkaya böyle acemice, insana saç baş yoldurtan penaltıları nasıl yaptırır?
İşte o zaman ister istemez kalite konusu gündeme geliyor. Ben, Fenerbahçe’nin stoperlerinin sarı- lacivertli takımda oynamak için yeterli olmadıklarını düşünüyorum. Bu anlamda, sezon başında stoper transferinde daha doğru bir politika izlenebilirdi.
Sonuç olarak yukarıdaki liste uzayıp gider. Çünkü sorun çok. Elbette bununla eş zamanlı olarak yanlış da çok. Ve tabii bunlar yeni değil, bir sürecin sonucu. Gaziantep maçı, bunun sadece son örneği oldu. Bu arada, her şeye rağmen hâlâ şampiyonluğun en güçlü adayının Fenerbahçe olduğunu belirtmek istiyorum. Eğer yanlışlar sonlandırılır ve doğru bir yol tutturulursa, sarı- lacivertlilerin şampiyonluk ipini göğüslemeleri benim için sürpriz olmayacaktır.
Gelelim Gaziantep’e… Ev sahibi takım haklı bir galibiyet aldı. Sumudica, saha dışında eleştirsek de taktiksel anlamda takdir edilecek bir teknik direktör. Belli bir oyun planı var ve oyuncuları da bu plana sonuna kadar bağlı kalıyorlar. 3-5-2 sistemiyle oynuyorlar, rakip hücumlarında defansı beşliyorlar. Fizik ve kondisyon açısından hep güçlüler. Kısacası Gaziantep FK, teknik direktörün elinin değdiği tam olarak belli olan bir takım. Nitekim ligde sadece bir mağlubiyetleri var. İç sahada da çok uzun bir süredir yenilmiyorlar.
Özetle Gaziantep’te, oyun planı olan takım kazandı, olmayan kaybetti. Kazanan tarafa tebrikler… Kaybeden tarafın yeniden ayağa kalkmak için atacağı adımları merakla bekleyeceğiz…