Tolga Ersarı

Tolga Ersarı

tolgaersari@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe’yi Dolmabahçe’de Beşiktaş karşısında galibiyete taşıyan kadro kalitesi oldu ki, iki takım arasındaki temel fark da buydu.
Şu net bir gerçek, Galatasaray ve Fenerbahçe kadro kalitesi olarak ligdeki diğer takımların çok üzerindeler. Dünkü derbide de bunu bir kez daha çok açık bir şekilde gördük. Fenerbahçe, sakatlıklar ve formsuzluklarla boğuşan Beşiktaş karşısında maç boyuncu üstün olan taraftı. Bunun sonucunda da sarı- lacivertliler, haklı bir galibiyet aldılar.
Rıza Çalımbay, ancak kora kor mücadele ederek Fenerbahçe karşısında iyi bir sonuç alacağını düşünmüştü. Çalımbay’ın ilk on bir tercihini de bu düşünce oluşturdu. Bunun neticesinde de Beşiktaş, adeta kulübesi sahadakilerden daha değerli bir şekilde maça başladı. Fakat bu, çok da doğru bir tercih değildi. Elbette tüm hafta boyunca takımın içinde olan kişi Rıza Çalımbay. Fakat Aboubakar’ın böyle bir derbide ilk on birde olması gerektiğini düşünüyorum. Aboubakar gibi oyuncuların varlığı bile rakip defans üzerinde bir tedirginlik yaratır. Nitekim Beşiktaş, hücumda hiçbir üretkenlik sergileyemedi. Beraberlik golü öncesi gelişen penaltı pozisyonu bile Fenerbahçeli oyuncuların ikramıydı. Tabii orada da İsmail Kartal’ın ciddi bir hatası söz konusu.
İsmail Kartal, sakatlıktan dönen Djiku’yu Beşiktaş derbisinde ilk on birde başlattı. Kırk beş günlük bir aradan sonra Djiku’nun ilk maçı Beşiktaş derbisi mi olmalıydı? Elbette ki hayır. Nitekim Djiku, hem maç eksikliğinin etkilerini hissetti hem de Samet’le uyum sorunu yaşadı. Penaltı pozisyonu da bunun bir yansımasıydı. Bu arada maçı da tamamlayamadı ve yeniden sakatlanarak çıkmak zorunda kaldı. Umarım olmaz ama belki tekrar bir sakatlık problemi yaşayacak.
Görüldüğü gibi İsmail Kartal’ın Djiku tercihi doğru değildi. Çok tercih edilen bir tandem olmasa da uzun zamandır birlikte oynayan Samet- Oosterwolde ikilisi bu maçta da sahaya sürülebilirdi. Djiku, ilerleyen maçların belli bölümlerinde süre alıp aşama aşama hazır hale getirilmeliydi.
Beşiktaş, derbinin kimi bölümlerinde topa sahip oldu ama bunları pozisyona dönüştüremedi. Siyah- beyazlılar, bal yapmayan arı misaliydiler. Kara Kartal’ı oyunda tutan, kaleci Mert Günok oldu. Tecrübeli kaleci pek çok pozisyonda, ki buna bir penaltı da dâhil, Fenerbahçeli oyunculara geçit vermedi. Bu anlamda kaleci Mert’in tarihi bir farkı önlediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
63’ten sonra Rıza Çalımbay’ın kora kor mücadele planı da etkisini tamamen kaybetti. Bu andan sonra Aboubakar’ın sahaya sürülmesi de hiçbir fayda sağlamadı.
Gedson Fernandes ve Umut Meraş’ı çok etkili olamasalar da ilk yarıda kaybeden, ümit beslediği oyunculardan beklediği verimi alamayan, kanatları kullanamayan, hücumda üretemeyen Beşiktaş kaçınılmaz olarak mağlup oldu. Fenerbahçe ise her anlamda kalitesini sahaya yansıttı. Sarı- lacivertliler, iki kanadı da etkili kullandılar. Hatta Muleka, adeta oyunda kaldığı süre boyunca Ferdi Kadıoğlu’nu kovaladı. Esasen sarı- lacivertliler, sahanın her bölgesinde rakiplerine karşı üstünlük sağladılar. Szymanski gibi yıldızlar kimi zaman durgun kalsalar da skor katkısı yapmayı başardılar.
Kısacası, iki takım arasındaki kadro kalitesi farkı sonucu belirledi. Beşiktaş, sezon başında yapılan hataların sonuçlarını yaşıyor. Rıza Çalımbay resmen ateşten bir gömlek giydi. Bu oyuncuları yeniden motive etmek, fiziksel olarak güç takviye etmek gerçekten çok zor. Ayrıca bunun için ekstra bir zaman da lazım. Çalımbay’ın bu maçtaki tercihlerini doğru bulmasam da kendisi inandığım ve Beşiktaş’ın başında olması gerektiğini düşündüğüm bir teknik adam. Yeni yönetimin de ona yardımcı olması gerekiyor.
Atilla Karaoğlan, ilk yarıda genel olarak iyi bir yönetim gösterdi. İlk penaltıyı çok iyi süzerek kendisi verdi. Fakat ikinci yarıda performansı çok düştü. Maç tamamen VAR’ın kontrolünde tamamlandı. İki penaltıda ve hatalı kırmızı kart pozisyonunda yeri de iyi olmasına rağmen pozisyonları süzemedi. Her zaman söylediğim bir şeyi bir kez daha tekrarlayacağım, Türk futbolunun en büyük sorunu hakem sorunudur. Üzülüyorum fakat maalesef gerçek bu. Türk futbolunu yönetenlerin öncelikle bu soruna odaklanmaları gerekiyor.