Fatih Terim, zirve yarışı açısından büyük önem taşıyan derbiye beklendiği gibi Semih- Donk stoper tandemiyle çıktı. Ersun Yanal ise orta sahada Eljif ile sürpriz yaptı.
Maçın başlamasıyla birlikte sakin kalıp pas oyununu oynayan Galatasaray hem maçın temposunu düşürdü hem de rakibinin organize bir şekilde üzerine gelmesini engelledi. Elbette bunda Fenerbahçe orta sahasının verimsizliği de etkili oldu.
Sadece Moses ve Valbuena’nın kişisel becerileriyle rakip kaleye gelebilen Fenerbahçe’ye karşı Galatasaray hem kadro hem de oyun olarak üstünlük kurdu. Ancak Hasan Ali’nin kırmızı kartı iki takım için de kırılma noktası oldu. Esasen, özellikle bu andan itibaren yapılan hatalar derbiye damga vurdu.
Öncelikle Ersun Yanal’ın ikinci yarıya aynı karo ile çıkması hataydı. Yanal’ın, kırmızı kart gören Hasan Ali’nin yerine İsmal Köybaşı ile ikinci devreye başlaması doğru bir tercih olurdu. Ama o, sol beke Dirar’ı, sağ beke ise Moses’ı çekmeyi uygun gördü. Bu hatalı tercihler, Galatasaray’ın gol bulmasında ciddi şekilde etkili oldu. Öte yandan hiçbir varlık gösteremeyen Tolgay’ı da 60.dakikaya kadar sahada tuttu.
Fatih Terim ise çok fazla üretken olamayan, sarı kartı bulunan ve tavırlarıyla ikinci yarıda oyundan atılma ihtimali fazla gözüken Belhanda’nın yerine Emre Akbaba ile ikinci devreye başladı.
Orta sahaya hakim olan, Mariano ve Linnes ile oyunu kenarlara yıkan Galatasaray, Ersun Yanal’ın oyun ve oyuncu kurgusundaki hatalarını değerlendirip 1-0 öne geçti. Ancak bu golden sonra Galatasaray cephesinde de hatalar baş göstermeye başladı.
Öncelikle futbolcular, aynı ilk maçta olduğu gibi erkenden ‘’ kazandık ‘’ havasına girdiler. Oysa acemice tercihler yerine daha sakin ve ağırbaşlı bir şekilde oyunu tutmaları gerekirdi.
1-1’den sonra Fatih Terim’in Sinan Gümüş hamlesi de kanımca doğru değildi. Santrafor transferlerinden sonra büyük bir düşüş yaşayan Sinan’dan, böyle bir derbide pozitif etki yaparak bir bakıma kurtarıcı olmasını beklemek çok iyimser bir yaklaşımdı. Nitekim olmadı…
Oysa kazanmak zorunda olan Galatasaray, Sinan Gümüş’ün yerine Mitroglou’yu sahaya sürebilirdi. Ama Yunan golcü ancak 84’de oyuna dahil olabildi. Öte yandan Feghouli’nin kenara alınması da bir hataydı.
Elbette Galatasaraylı futbolcuların 1-1’den sonraki bölümde hücumda biraz yavaş kalmalarını ve doğru pas tercihleri yapamamalarını da derbideki hatalar kervanına eklemek gerekir. Tabii bir de Diagne olayı var. Taraftarlar doğal olarak Diagne’den çok şeyler bekliyorlar. Onun biraz daha hareketli olması gerekir. Kırmızı kart pozisyonu, Diagne’nin hareketli olduğunda neler olabileceğini gösterdi. Ama Diagne genel olarak o pozisyon dışında gerekli dinamizmi gösteremedi.
Gelgelelim, hatalar zincirinin en büyük halkasını hakem Ali Palabıyık oluşturdu. Hasan Ali’nin pozisyonunda elini önce arka cebine götürüp sonra vazgeçerek sarı kart gösteren ve VAR incelemesi sonrası kararını bir kez daha değiştirerek Hasan Ali’yi oyundan ihraç eden Ali Palabıyık, o pozisyondan sonra maalesef dağıldı. Bu arada hakemin kararını verip sarı kart göstermesinden sonra Bülent Yıldırım’ın pozisyona müdahil olması, VAR protokolünün uygulanmasını yeniden tartışmaya açacaktır.
Hasan Ali’nin kırmızı kart pozisyonundan sonra dağıldığı net olarak belli olan Ali Palabıyık, ikinci yarıda Mehmet Topal’a ikinci sarı kartı gösteremedi. Kaldı ki, Mehmet Topal’ın Linnes’e yaptığı bu sert hareketin asıl karşılığı kırmızı karttı. Fenerbahçe’nin golü öncesinde, kendisinin gözünün önünde Dirar’ın Feghouli’ye yaptığı faulü vermemesi de skora tesir eden çok ciddi bir hataydı. Ali Palabıyık’ın bu gol sonrasında VAR hakemi Bülent Yıldırım’la uzun süren tartışması da dikkat çekti. Kısacası Ali Palabıyık oldukça başarısız bir performans sergiledi. Esasen kendisinin gerek geçmiş yıllardaki gerekse de bu sezonki performanslarını dikkate aldığımızda, derbideki bu kötü yönetiminin sürpriz olmadığını ve kimseyi şaşırtmadığını söyleyebiliriz. MHK iyi niyetle kendisini kazanmaya çalışıyor. Ama artık bu kadar ısrarcı olmamak belki de daha iyi olacak…
Sonuç olarak, on kişi kalan ve skor olarak geriye düşen Fenerbahçe açısından kaybetmemek doğal olarak bir kazançtır. Böylece Kadıköy’deki yenilmezlik serisini sürdürmeyi başardılar. Ancak Galatasaray, Medipol Başakşehir’in yenildiği haftada puan farkını üçe indirmeyi başaramadı. Elbette kalan altı haftada beş puan, kapatılamayacak bir fark değil. Gelgelelim, rakip Medipol Başakşehir olunca bu çok kolay da değil. Kısacası Başakşehir çok büyük bir avantaja sahip. Bakalım bu sezon avantajlarını kullanmayı başarabilecekler mi?