Öncelikle Türkiye’nin uluslararası alandaki kuruluş belgesi, tapu senedi olan Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yılını kutluyor; başta büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Lozan kahramanı İsmet İnönü ve tüm Milli Mücadele kahramanlarını sevgi, saygı ve minnetle anıyorum.
Ligin son maçları, özellikle iddiası olmayan takımlar için her zaman zordur. Bir de böylesine sıcak bir hava ve böylesine kötü bir zemin de eklenince işler iyice zorlaşır. Nitekim Antalyaspor – Galatasaray maçında da buna şahit olduk. Yine de her şeye rağmen özellikle ikinci yarısıyla çok kötü bir karşılaşma olmadığını düşünüyorum.
Maçın ilk yarısında iyi olan taraf ev sahibi Antalyaspor’du. Kırmızı- beyazlılar, iyi mücadelelerinin karşılığını skor olarak da almayı başardılar.
Galatasaray ise bu devrede yine bildiğimiz kötü görüntüsündeydi. Hırstan, mücadeleden ve ruhtan yoksun bir 45 dakika geçiren sarı- kırmızılılar, bu yarıyı kaleyi bulan tek şutla tamamladılar.
İkinci yarıda ise daha farklı bir Galatasaray vardı sahada. Nitekim sarı- kırmızılılar, bu yarıda önce beraberliği yakalamayı ardından da öne geçmeyi başardılar. Ancak artık o alıştığımız klasik hastalıklar nedeniyle bu üstünlüklerini koruyamadılar ve uzatma dakikalarında yedikleri golle sezonu beraberlikle tamamladılar.
Esasen bu maçın teknik taktik açıdan derin bir şekilde incelemesini yapmak çok da fazla bir anlam taşımıyor. Bunun yerine Galatasaray’ın geleceği üzerinde durmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum.
Cim Bom, bu yıl iyi bir sezon geçirmedi. Özellikle pandemi dönüşü tam bir hüsran yaşandı. Elbette bunda başka faktörler de etkili oldu. Sarı- kırmızılılar, Rize’de adeta katledildiler. İç sahadaki Gaziantep maçı da üzerine cila oldu. Sakatlıkların üzerine bir de mental düşüş eklenince sezon tam bir zulme döndü.
Ancak şimdi sezon bitti ve Galatasaray’ın kendisi için adeta zulme dönen bu sezondan dersler çıkartıp önümüzdeki sezonun hatta sezonların planlamasını yapması gerekiyor. Bu anlamda Belhanda ve Feghouli gibi oyuncularla yollar mutlaka ayrılmalı. Yerlerine takıma faydalı olabilecek isimler alınmalı.
Lakin burada da daha önce defalarca belirttiğim gibi ekonomik faktörler devreye girecekler. Kulübün ekonomik şartları çok iyi olmadığı gibi adı geçen oyuncular da güçlü mukavelelere sahipler. Bu paraları başka yerlerde kazanmaları zor. Ayrılmayı kabul etseler bile Galatasaray’ın bu futbolcuları aldığı bonservisle satması daha zor. Kısacası yine zarar söz konusu olabilir.
Bu arada şunu da belirtmek gerekiyor, Belhanda ve Feghouli’yi beğenmiyoruz ama Antalya maçında beğenmediğimiz bu futbolcular oyundan çıktıktan sonra Galatasaray ileride top tutamadı ve sadece beş dakika sonra kalesinde beraberlik golünü gördü. Bu da kadro yeterliliğinin ve yapılacak transferlerde kalitenin ne kadar önemli olduğunu veya olacağını bir kez daha gözler önüne serdi.
Diğer taraftan önümüzdeki sezon uygulanacak yabancı oyuncu sınırlaması da Galatasaray açısından başka bir handikap oluşturuyor. Diagne ve Babel gibi futbolcular da dönünce sarı- kırmızılıların yabancı oyuncu sayıları şişecek. Yukarıda da belirttiğim gibi gönderilmesi düşünülen futbolcular için cazip teklifler gelmezse, ki gelmesi zor gözüküyor, Galatasaray’da işler sarpa sarabilir.
Elbette bu yabancı oyuncu sayısıyla ilgili olarak mevkiler özelinde yapılacak kadro planlaması da önemli. Örneğin Galatasaray’ın çok ciddi defans sorunları var. Nitekim yukarıda da klasik hastalık olarak nitelendirdiğim bu sorunları ve sonuçlarını Antalyaspor maçında da gördük. En basit örnek olarak Antalya’nın ikinci golünde ilk şut kaleciden, ikinci şut direkten döndükten sonra üçüncü vuruş gol oldu. Oysa Galatasaray gibi bir takımın özellikle kendi ceza sahası içerisinde rakibinin böyle arka arkaya vuruş yapmasına izin vermemesi gerekir.
Evet, Galatasaray için sezon bitti ve gözler transferlere çevrildi. Bakalım sarı- kırmızılı taraftarların bekledikleri kadro revizyonu gerçekleşebilecek mi? Bunu hep birlikte izleyip göreceğiz.