Sonucundan Beşiktaş’ın karlı çıktığı Galatasaray- Fenerbahçe derbisinde sonuca etki eden, daha doğrusu maça damga vuran isimler vardı. İsterseniz önce ev sahibi takımdan başlayalım.
Galatasaray Teknik Direktörü Riekerink, açık konuşmak gerekirse sahaya beraberlik için çıkmıştı. Sahaya çıkardığı kadrodan da, yaptığı ve yapmadığı değişikliklerden de bunu anlayabiliyoruz. Öncelikle üç sağ beki kulübede oturttu ve bu mevkide Semih’e yer verdi. Semih maç boyunca savunma anlamında başarılı oldu ama sarı- kırmızılılar bu kanattan neredeyse maç boyunca hiç ileri çıkamadılar.
Galatasaray, sahada hiçbir varlık gösteremedi. Sarı- kırmızılılar Selçuk’un volesi ve Podolski’nin sayılmayan golü dışında pozisyona giremedi. Riekerink’in yapması gereken 62.dakikada Emre’nin yerine Umut Bulut’u almak, Podolski’yi ise kanada geçirtmekti. Bu şansı 77’de Denayer sakatlanınca tekrar buldu. Koray yerine Umut’u oyuna alıp, Sabri’yi sağ beke, Semih’i stoper’e çekip Podolski’yi orijinal yeri olan sağ kanada, Umut’u da santrafora geçirebilirdi. Ama Riekerink’in kafasında galibiyet diye bir düşünce olmadığı için bu değişiklikleri yapmadı.
Riekerink’in asla oyundan çıkartamayacağı Sneijder, ofsayt diye sayılmayan gol dışında hiçbir topu olumlu kullanamadı. Bunun dışında pek çok futbolcu tel tel döküldü. Kısaca Galatasaray, ismine yakışmayacak bir oyun sergiledi.
Gelelim maça damga vuran diğer isim Vitor Pereira’ya. Maçtan önce Caner’le yaşadığı tartışmayla sarsılan Pereira, sahaya farklı bir on birle çıktı. Alper’i sağda, Volkan Şen’i solda, Nani’yi ise Van Persie’nin arkasında oynattı. Sarı- lacivertliler her ne kadar klasik taktiklerinden çıksalar da, maçın başlamasıyla birlikte inanılmaz pozisyonlar kaçırdılar. Fenerbahçe maç boyunca en az on net pozisyon yakaladı. Bu kadar pozisyonun kaçırılmasını şanssızlıkla açıklayamazsınız. Bunun tek açıklaması beceriksizliktir.
Vitor Pereira, sahada hiçbir varlık gösteremeyen ve üzerine bile gelemeyen rakibi karşısında yaptığı hatalı oyuncu değişiklikleriyle sonuca etki etti. Pereira, henüz 66.dakikada Van Persie’yi çıkartıp Fernandao’yu oyuna aldı. Pereira, bunu neden yapıyor acaba? Rakibin zaten üzerine gelmiyor. Fernandao’yu neden sahada etkisiz kalan Nani’nin yerine oyuna alıp 4-4-2’ye dönmüyorsun? Puan cetvelinde geride olan sensin. Mutlaka kazanman lazım. Neden çift santrafora dönmüyorsun?
Öte yandan oyundan çıkardığı diğer oyuncular Volkan Şen ve Alper Potuk. Yani sarı- lacivertlilerin ilerideki en etkili ve tehlikeli futbolcuları. İstesen Galatasaray’a bu kadar yardımcı olamazsın. Nitekim bu değişikliklere rağmen Fenerbahçe gol şansı yakalasa da, son dakikalar daha çok Fenerbahçe yarı sahasında geçti. Kısacası Pereira, oyundan düşen rakibi karşısında takımını frenledi.
Maça damga vuran diğer iki isim ise hakem Mete Kalkavan ve yardımcı hakem Aleks Taşçıoğlu idi. Mete Kalkavan, tam anlamıyla ‘’ bu maç da nereden çıktı yahu! ‘’ psikolojisindeydi. Etliye sütlüye karışmadan maçı bitirmeyi kafasına koymuştu. Öncelikle 18.dakikada Podolski’nin Gökhan Gönül’ün dizine vurduğu pozisyonda Podolski’ye doğrudan kırmızı kart göstermesi gerekiyordu. Podolski’nin attığı golde ise ofsayt yoktu. Burada da hata yapan Aleks Taşçıoğlu’ydu. Aleks Taşçıoğlu, ikinci yarıda da Fenerbahçe aleyhine bazı yanlış bayraklar kaldırdı.
Mete Kalkavan, orta sahada Nani’nin rakibine faul yaptığı gerekçesiyle Galatasaray’ın avantajlı olduğu pozisyonu durdurdu. Eğer oyunu durdurmuşsan sarı kart göstereceksin. Oysa göstermedi. Aynı şekilde iki takımdan da pek çok futbolcuya sarı kart göstermesi gerekiyordu. Öte yandan ikinci yarıda Fenerbahçe ceza sahasında Alves’in eline çarpan top penaltıydı.
Fenerbahçe’nin üstün olduğu ama kendi teknik direktörü tarafından frenlendiği, Galatasaray’ın ismine ve tarihine yakışmayacak bir futbol sergilediği ve hakemlerin bolca hata yaptığı bir derbiyi geride bıraktık. Sonuç Beşiktaş’a yaradı. Fakat futbolda iş matematiksel olarak kesinleşmeden konuşmak doğru değildir. Bakalım Siyah- beyazlılar bu avantajı kullanabilecekler mi?
SON NOT: Bence derbinin en güzel pozisyonu hakemin bitiş düdüğünden sonra Muslera’nın karşı kaleye kadar gidip Volkan Demirel’i oturduğu yerden kaldırıp teselli etmesiydi. İşte futbolumuzun böyle şeylere ihtiyacı var. Kavga ve didişmeye değil.