Tolga Ersarı

Tolga Ersarı

tolgaersari@hotmail.com

Tüm Yazıları

Çaykur Rizespor maçı, Galatasaray açısından oldukça trajik bir şekilde sonuçlandı. Sporculuğu kadar karakteriyle de örnek bir insan olan Fernando Muslera’nın kaval kemiği maalesef iki yerden kırıldı. Gerçekten çok üzücü bir durum. Galibiyet, üç puan, şampiyonluk, bunların hepsi bir yere kadar. En önemli şey sporcu sağlığı. Hiçbir şey insan sağlığından, sporcu sağlığından daha önemli değil. Muslera’ya ve Galatasaray camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyor ve acil şifalar temenni ediyorum. Umarım Muslera en kısa sürede sağlıklı bir şekilde sahalara döner.

Haberin Devamı

Muslera’nın üzüntüsüne ikinci yarı Andone de eklendi. Onun da sağ dizinde ileri derecede esneme olduğu haberini aldık. Yazık, sadece Galatasaray değil futbol ve spor camiası adına çok üzücü iki sakatlık. Andone’ye de geçmiş olsun dileklerimi iletiyor ve acil şifalar temenni ediyorum. Diz sakatlığını henüz yeni atlatan Andone, umarım bu sefer de sağlıklı bir şekilde yeşil sahalara geri döner.

Bu sakatlıkları ve maçta yaşanan diğer pek çok olayı ‘’ talihsizlik ‘’ olarak nitelemek maalesef mümkün değil. Buna daha sonra değineceğim çünkü Galatasaray’ın mağlubiyetinin sadece Rizespor’un sert oyunu ve hakem rezaletine bağlanmasını doğru bulmuyorum. Bu nedenle önce maça oyunsal açıdan bakalım.

Fatih Terim’in maç önü açıklamalarında kendisini gösteren endişe, hakemin başlama düdüğüyle birlikte nedensiz olmadığını gösterdi. Liglerin tatil edilmesinden önceki Galatasaray gitmiş, sanki başka bir Galatasaray gelmişti. Sarı- kırmızılıların üzerinde adeta ölü toprağı vardı. Güç, kuvvet, mücadele, hırs, iştah, ruh, bunların hiçbirinden eser yoktu. Nitekim kaleci Okan’ın kurtardığı penaltı vuruşundan dönen topta, Galatasaraylı futbolcuların refleks gösterememeleri ve Rizesporluların rahat bir şekilde topu kullanıp gole çevirmeleri bunun en iyi örneğiydi.

Benzer örnekleri daha da arttırabiliriz. Ama sadede gelelim, Galatasaraylı futbolcular kafalarında her şeyi bitirmişler. En azından sahadaki durumlarından benim çıkarttığım izlenim bu. Açık konuşayım, şu ana kadarki maçlarda izlediğim en kötü takım Galatasaray’dı.

Haberin Devamı

Elbette bu formsuzluk durumu Fatih Terim için de söz konusuydu. İlk on bir tercihi teknik direktörün inisiyatifidir. Saygı duymak zorundayız. Ama Fatih Terim’in, tel tel dökülen takımda en zayıf halkaları oyundan alması gerekirdi. Bunların başında da Saracchi geliyor. Uruguaylı futbolcunun çok tehlikeli müdahaleleri olduğunu daha önce de yazmıştım. Rize maçında da dengesiz ve kontrolsüz futbolunu ve müdahalelerini sürdürdü. Bunun sonucunda da gereksiz bir penaltıya sebebiyet verdi. Kaleci Okan’ın kurtardığı bu penaltı vuruşundan dönen topa Rizesporlular ve biraz geç de olsa kendi arkadaşları koşarlarken o, elleri belinde pozisyonu izledi. Bu nasıl bir sorumsuzluk, nasıl bir vurdumduymazlıktır? Ayrıca ikinci golde hatalı olan futbolculardan biri de yine oydu.

Saracchi bunun dışında maç boyu hem savunmada hem de hücumda aksadı. Ama Fatih Terim onu, karşılaşmanın sonuna kadar sahada tuttu. Oysa ikinci yarının başında oyundan alınan Ömer Bayram, Saracchi’nin yerine sol beke alınabilir veya Linnes tercih edilebilirdi. Elbette son durumunu bilmiyoruz ama Martin Linnes sol bek pozisyonunda çok başarılı maçlar çıkarttı. Norveçli futbolcu, sadece defansif değil ofansif anlamda da takımına çok katkı yapabilen bir oyuncu. Sorumluluk duygusu da oldukça fazla. Saracchi’den daha fazla katkı yapabileceğini düşünüyorum.

Haberin Devamı

Öte yandan değişiklikler için ikinci yarı beklenmemeliydi. Ayrıca Ömer Bayram, eğer bir sakatlığı yoksa oyunda kalmalıydı.

Bu liste, Lemina’nın ilk yarıda stoperlerin arasına çok fazla girmesi, ikinci yarıda stopere geçtikten sonra da iyi bir görüntü vermemesi ve ikinci goldeki hatasından tutun da biraz Donk ve ikinci yarıda biraz Mariano dışında sahada mücadele eden oyuncu olmamasına kadar gider.

Şüphesiz Galatasaray’ın sahadaki bu durumunu görünce, Fatih Terim’in takımı fiziki ve mental açıdan yeterince iyi hazırlayamadığı eleştirisi geliyor ilk olarak akıllarımıza. Ama öte yandan şunu da belirtmek gerekir, sahada gördüğümüz yılmış ve kafasında her şeyi bitirmiş oyuncu topluluğu, Fatih Terim’in kabul edeceği bir durum değildir. Bu nedenle önümüzdeki sezon, ekonomik şartlar çerçevesinde bu futbolculardan bir kısmı ile yollar ayrılabilir. Hatta ayrılmalıdır da!

Çaykur Rizespor’un Galatasaray’dan çok daha iyi olduğunu ve galibiyeti hak ettiğini belirttikten sonra yukarıda değinip sonraya bıraktığımız ‘’ talihsizlikler ‘’ konusuna gelelim.

Kurallar, emin olmadığınız ofsayt pozisyonlarında önce oynatmanızı ve pozisyon bittikten sonra bayrağı kaldırmanızı söylüyor. Ama bu iş biraz sıkıntı yaratmaya başladı. Kaldı ki Muslera’nın ayağının kırılmasıyla sonuçlanan pozisyon öncesindeki ofsayt bence öyle milimetrik falan değil gayet açıktı. O nedenle böyle pozisyonlarda yardımcı hakemlerin bayraklarını kaldırmalarından yanayım. Nitekim Premier League’de böyle uygulamaları görüyoruz.

Şimdi gelelim maçın hakemi Yaşar Kemal Uğurlu’ya… En baştan belirtmek gerekir ki, dün gece çok kötü bir hakem performansı izledik. Ligde kalma mücadelesi veren Rizespor, oldukça sert bir oyun anlayışı benimsemişti. Maçın hakemi de buna müsaade etti. Ama Galatasaraylı futbolcuların en küçük müdahalelerinde hemen düdüğü çaldı. Benzer durum kartlarda da yaşandı. Örneğin Çaykur Rizesporlu Moroziuk, ilk yarıda önce Ömer Bayram’ı resmen biçti, ardından da Feghouli’yi kendi ceza sahası önünde yere indirdi. Ancak maçı kart görmeden tamamladı. Aynı şekilde sarı kartı olan Samudio, maçın sonlarında iki pozisyonda sert müdahaleler yapmasına rağmen ikinci sarı kartı görmedi. Adem Büyük’ün gördüğü ilk sarı kart pozisyonu öncesinde ayağına basılan Adem Büyük’tü. Hemen ardında da Rizesporlu futbolcuların oyuncu değişikliğinde en yakın yerden çıkmak yerine zaman geçirmelerine tepki gösterince ikinci sarıyı ve kırmızıyı gördü. Eğer küfretmişse hiçbir itirazım yok, ama eğer sadece tepkidense biraz ağır. Çünkü Tunay Torun da bir pozisyonda hakemin topu Galatasaray’a vermesi üzerine elini ve kolunu yukarıdan aşağıya doğru hızlıca indirerek hakeme tepki gösterdi ama kart görmedi.

Çaykur Rizesporlu futbolcunun kalecisine verdiği geri pas ve Falcao’nun ağzına vurulmasına rağmen Galatasaray aleyhine çalınan faul gibi pozisyonlar ise Andone’nin pozisyonun yanında çok hafif kaldılar. Andone’nin sakatlandığı pozisyonda kontrolsüz bir biçimde çıkan ve topa müdahale edemeyen Rizespor kalecisi Tarık, yine kontrolsüz bir şekilde Andone’ye müdahalede bulunup onun ağır bir biçimde sakatlanmasına neden oldu. Bu pozisyon net bir penaltıydı ve Tarık’a kırmızı kart çıkartılması gerekiyordu. Nitekim VAR hakemi de Yaşar Kemal Uğurlu’yu pozisyonu izlemesi için çağırdı ama maçın hakemi tekrar tekrar izlemesine rağmen hatalı kararında ısrar etti.

Evet, Galatasaray’da da Donk daha önce kart görebilirdi. Ama maçın geneline baktığımızda Yaşar Kemal Uğurlu’nun son derece kötü bir yönetim sergilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Esasen buna da ilk defa şahit olmuyoruz. Yaşar Kemal Uğurlu üzerinde çok ısrar ediliyor ama bence yanlış yapılıyor.

Sonuç olarak Galatasaray, Rize’de sadece üç puan değil Muslera ve Andone’yi de kaybetti. Tabii Donk ve Adem Büyük de cezalı duruma düştüler. Ama özellikle Muslera’nın sakatlığı çok büyük ve farklı anlamlar ifade ediyor. Muslera, Galatasaray’ın resmen yarısı. Hatta belki daha da fazlası. Okan da mutlaka elinden gelenin en iyisini yapacaktır ama Rize’deki Galatasaray’ı görünce ve takımın tüm açıklarını Muslera’nın kapattığını düşününce, sarı- kırmızılılar için şampiyonluğun artık çok zor olduğunu söyleyebiliriz. Kısacası Galatasaray, Rize’de sadece üç puan değil aynı zamanda şampiyonluğu da kaybetti. Bakalım Galatasaray bu durumu, önümüzdeki sezonun yapılanması için kullanabilecek mi?

https://twitter.com/tolgaersari

https://www.facebook.com/tolgaersari/