Fenerbahçe’nin Braga maçını kısaca hakem katliamı şeklinde özetleyebilsek de, yaşananları futbol mantelitesi içerisinde düşünüce kabus dolu bir gece geçirdiğimizi inkar edemeyiz.
Sadece hakeme takılmadan maçı geniş bir şekilde analiz edelim. Öncelikle Vitor Pereira’nın sahaya sürdüğü kadronun çok doğru olduğunu söyleyemeyiz. İlk maçı 1-0 kazanan Fenerbahçe’nin rövanş maçında topa daha çok sahip olması, sakin oynaması ve atacağı bir golle tur kapasını aralaması Pereira’nın taktiği olmalıydı. Belki o da böyle düşündü. Fakat çıkarttığı kadro buna uygun değildi. Örneğin Volkan Şen yerine Nani ile maça başlamak çok büyük bir yanlıştı. Portekizli futbolcunun uzun süredir form düşüklüğü yaşadığı ve sahada yeterli mücadeleyi vermediği herkesin malumu. Nani ile ileride nasıl top tutacaksınız?
Öte yandan skor avantajından dolayı defansta da Caner yerine, yine iyi ileri çıkabilen ama savunma yönü Caner’e göre çok daha iyi olan Hasan Ali Kaldırım düşünülebilirdi.
Maça Fenerbahçe çok iyi başladı. Gole ihtiyacı olan Braga’nın hücum yapmasına imkan vermeyecek bir şekilde rakibe ileride basmak doğru bir yöntemdi.
Fakat 9.dakikadan itibaren hakem devreye girmeye başladı. Hırvat hakem, bu dakikada Fenerbahçe’nin oyun sisteminin kilit ismi Mehmet Topal’a çok yanlış, hatta kasıt bile aranabilecek bir şekilde sarı kart gösterdi. Mehmet Topal, bu dakikadan itibaren mecburen daha dikkatli oynamak zorunda kalırken Fenerbahçeli futbolcularda da bir moral çöküntüsü baş göstermeye başladı. Bunun nedeni de büyük ihtimalle maç öncesinde hakem ile ilgili yaşanan korkulardı.
Ivan Bebek pek çok pozisyonda Fenerbahçe aleyhine karar verdi. Bragalı futbolcuların kartlık hareketlerinde ise faul verse bile kartına başvurmaktan çekindi.
Braga’nın 11.dakikada bulduğu golün ofsayt olduğunu düşünüyorum. Bu golde Fenerbahçe defansının verdiği boşluk elbette affedilemez ancak sonuçta pozisyon ofsayt olduğu için golün iptali gerekirdi.
Bu arada Fenerbahçe açısından dikkat çeken nokta orta sahadaki etkisizlikti. Nani zaten yine yokları oynarken, Diego da oldukça etkisizdi. Souza da eski performansından uzaktı. Bu nedenle Braga, Fenerbahçe orta sahasını çabuk geçip sarı- lacivertli kaleye kolayca gelmeyi başardı. Diego ancak 26.dakikadan sonra sahada olduğunu gösterdi ancak yine de performansı yeterli değildi.
Avrupa gibi bir arenada başarının sakinlikten geçtiğini bilmesi gereken Pereira ve futbolcular da maalesef dakikalar ilerledikçe ve olumsuz hakem kararları arttıkça gerginleşmeye başladılar. Esasen Peraira, maçın başından beri gergindi ve bu durum elbette futbolculara da yansıdı. Sonuçta Pereira kendisini tribüne göndertmeyi başardı. Aslında o pozisyonda hatalı olan Şener’di. Taç atışı sırasında herhalde orasını Türkiye Ligi sandı ve hakem de kurallar gereği tacı rakibe verdi. Ardından sinirle topa vuran Souza’nın sarı kart görmesi de, böyle basit bir pozisyonda aşırı tepki gösteren Pereira’nın tribüne gönderilmeleri de, kimse kızmasın ama normal kararlardı. Doğrusunu söylemek gerekirse hakemin işini de kolaylaştıran hareketlerdi.
Fakat her şeye rağmen soyunma odasına Alper Potuk’un golü ile 1-1 girmek Fenerbahçe adına çok büyük bir avantajdı. Artık kozlar yine bizim elimizdeydi. Ancak Fenerbahçe teknik yönetimi kozları kullanmayarak rakibin ve hakemin ekmeğine yağ sürdü.
Öncelikle ikinci yarı öncesinde topun daha çok Fenerbahçe’de kalması adına orta sahada değişikliğe gidilmesi gerekiyordu. Diego- Ozan ve Nani- Volkan değişiklikleri olabilirdi. Ya da hakemin art niyeti açıkça ortadayken orta sahadaki kırmızı kartlı isimler değiştirilebilir, Ozan ve Meireles sahaya sürülebilirdi. Kaldı ki, Meireles gibi bir futbolcu böyle bir maç için biçilmiş kaftandı. Fakat Pereira, aynı on biri sahaya sürerek takımın idam fermanını imzalamış oldu.
Nitekim Hırvat hakem 66.dakikada, öncesi yine ofsayt olan bir pozisyonda penaltı uydurdu ve fırsatı kaçırmayarak Mehmet Topal’ı ikinci sarıdan kırmızı kartla oyundan ihraç etti. Böylece Fenerbahçe, en kritik bölgesinden ağır bir yara almış oldu.
Nitekim penaltıyla 2-1 öne geçen Braga, Mehmet Topal’ın yokluğunda Fenerbahçe kalesine daha kolay ve daha çok gelmeye başladı. Fenerbahçeli futbolcuların sinirlerine hakim olamamaları, Kadlec gibi hatalı bir oyuncu değişikliği de rakibin işine geldi ve sonuçta 4-1’lik skor ortaya çıktı. Bu arada kendilerini oyundan attıran Alper Potuk ve Volkan Şen’in yaptıkları da hiç profesyonelce değildi. Elbette onların da insan olduklarını ve sinirden kendilerini kaybettiklerini anlıyorum. İşte o yüzden hakemden sonra yenilginin en büyük faturasını Pereira’ya çıkartıyorum. Çünkü devre arasında Ozan, ya da Meireles değişiklikleri yapılsaydı, ya da ikisi birden sahaya sürülseydi sonuç çok daha farklı olabilirdi.
Sonuçta Türkiye Ligi’nin üzerinde ve de Braga’yla kıyaslanamayacak bir kadroya sahip olan Fenerbahçe akıllı ve sakin davranarak hakemi de yenmeliydi. Biliyorum, bu çok zor bir şey. Fakat Alper Potuk, attığı golle Pereira’ya ikinci yarı öncesi bu şansı vermişti. Fakat Pereira bu fırsatı elinin tersiyle itti.
UEFA’nın Ankara’daki patlamalardan sonra Türkiye’de maç oynanmasını güvenli görmeyip bilerek maça bu hakemi atadığı ve sinsice bir planın uygulandığı iddiaları ve söylemleri elbette halk arasında konuşulacaktır. Ancak şu anda böyle ağır bir iddiayı ortaya atamayız. Üstelik yukarıda da belirttiğim gibi Pereira’nın ikinci yarıya başlarken turu kurtarma şansı vardı. Ancak Vitor Pereira bu maçta hem futbolcularına verdiği negatif enerji, hem kendisini attırması, hem de oyunu okuyamayıp ileriyi görememesi ile sınıfta kaldı ve elenmenin sorumluluğunu hakem Ivan Bebek ile paylaştı.
Kupayı alabileceğine inandığım Fenerbahçe’nin bu şekilde elenmesi hem beni hem de sporseverleri çok üzdü. Ancak her maçtan çıkarılacak dersler vardır. Bu maçtan da gerek teknik ve taktik anlamında gerekse de UEFA’da etkili bir lobi oluşturulması adına çıkarılacak çok ders var.