Arka arkaya kötü sonuçlar alan Galatasaray, Alanya’da bunlara bir yenisini ekledi. Ancak sahada oynanan futbol ile ortaya çıkan sonuç arasında bir tezat oluştu.
Gerçekten de Galatasaray, 4-1’lik mağlubiyeti hak edecek bir oyun oynamadı. Ama işte futbol böyle bir oyun. Siz istediğiniz kadar oyuna ve topa hâkim olun, eğer bunları pozisyona ve gole dönüştüremezseniz ve rakibiniz de bulduğu fırsatları golle sonuçlandırırsa bu tür skorları yaşamanız kaçınılmaz olur.
Nitekim Galatasaray da bunu yaşadı. Maçın genelinde topa daha çok sahip olan ve oyunu kontrol eden taraf olan sarı- kırmızılılar, bu üstünlüklerini pozisyona ve gole çevirmeyi başaramadılar.
Örneğin Galatasaray, ilk yarıda oyunun mutlak hâkimi olmasına rağmen Emre Akbaba’nın yarattığı bir tehlike ve Adem Büyük’ün rakip kale önünde ezdiği top dışında pozisyon oluşturamadı. Alanyaspor ise Galatasaray’ın yaptığı iki hatayı değerlendirip iki gol buldu. Uzatma dakikalarında Adem Büyük ile gelen gol, sarı- kırmızılılar için ikinci yarı adına umut oldu.
Gerçekten de ikinci yarıya çok daha hızlı ve etkili başladı Galatasaraylı futbolcular. Özellikle ilk yarının sonlarında sol kanada geçen Belhanda çok etkili oldu. Aynı kanatta Linnes de ona eşlik etti. Adem Büyük de elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalıştı. Ama bunların hiçbiri gole dönüşemedi. Alanyaspor ise maçın sonlarında bulduğu iki şansı da gole çevirince, oyunla tezat bir skor çıktı ortaya.
Geçen yazımda da belirttiğim gibi, Galatasaraylı futbolcularda arka arkaya yaşanılan ağır travmalardan ötürü bir konsantrasyon sorunu var. Nitekim bu soruna bu maçta da şahit olduk. Marcao’nun Alanyaspor’un ilk golündeki hatası, Adem Büyük’ün rakip kale önünde ağlara gönderemediği top ve Alanyaspor’un ikinci golü öncesinde Seri’nin yaptığı top kaybı büyük oranda bu konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanıyor. Takımın tamamı ile teknik heyete hâkim olan bu motivasyon kaybı ve olumsuz psikoloji, doğal olarak oyuna ve skora da yansıyor.
Diğer taraftan bu oyun üstünlüğünün istenilen pozisyonlara ve gollere dönüşememesinde yaratıcılık eksikliği ve formsuzluk da etkili. Galatasaray, pandemi sonrası diğer takımların çoğundan daha düşük bir form seviyesi ile döndü. Eldeki oyuncuların çok fazla yaratıcılık özelliklerinin olmadığı da bir gerçek. Özellikle sakatlıklar sonrası bu sorun kendisini daha net olarak göstermeye başladı. Sarı- kırmızılıların, transfer döneminde bu konuyu dikkate almaları ve ona göre transfer politikalarını belirlemeleri gerekiyor. Bu anlamda sadece ilk on bir değil, yedek kulübesinin de kaliteli olması büyük önem taşıyor. Nitekim Alanya maçında bunu bir kez daha gördük. Sarı- kırmızılılar, kulübeden oyuna dahil ettikleri oyunculardan verim alamadılar.
Tabii Galatasaray’daki eksik futbolcuları da unutmamak gerekiyor. Özellikle yaşanılan sakatlıklar, sarı- kırmızılıların belini büktü. Elbette burada Rize maçını bir kez daha hatırlamak gerekiyor. Sarı- kırmızılılar, Rize’de adeta katledildiler. İç sahadaki Gaziantep maçı da üzerine cila oldu.
Son sözüm Türkiye Futbol Federasyonuna. Federasyon, büyük çoğunluğun karşı olmasına rağmen bildiğini okudu ve yabancı oyuncu sayısına sınırlama getirdi. TFF’nin yabancı oyuncu sayısıyla ilgili aldığı bu karar, Türk futboluna zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Rakamlarla, yüzeysel şeylerle uğraşacağınıza Türk futbolunun yapısal sorunlarını çözün. İyi oyuncuların yetişmesi için altyapıları teşvik edin ve onları göstermelik yerler olmaktan çıkartın. Sonra da şu hakem problemini çözün. Bunların yanında yapılacak daha birçok şey var. Tabii anlayabilene ve görebilene…