Barcelona, hafta sonu özellikle ikinci yarısında kötü oynayıp kaybettiği El Clasico’nun ardından Şampiyonlar Ligi’nde bir diğer Madrid temsilcisi Atletico Madrid ile karşılaştı. İşin gerçeği Katalan ekibi, Atletico Madrid karşısında da ilk yarıda tutuk bir görüntü sergiledi.
Barcelona’nın alışıldık bir oyun sistemi var. Kimi zaman az çok değişiklikler yapsalar da genelde ana plana sadık kalıyorlar. Diego Simeone, El Clasico’yu iyi analiz etmiş ve buna göre önlemlerini almıştı. Barcelona, alıştığımız şekilde oyunu karşı sahaya yıktı ve sürekli pas yaparak rakip ceza sahasına yapacağı öldürücü paslarla gol aramaya başladı. Fakat derslerini iyi çalışan Atletico Madridli futbolcular takım halinde kendi ceza sahalarının önünü kapatınca Barcelona aradığı boşlukları bulamadı. Oyunu çizgiye kadar taşıyıp rakibi açma alışkanlığı da pek olmayan Katalanlar, Jordi Alba ve Daniel Alves ile Atletico Madrid ceza sahasına yakın bölgelerden yaptıkları ortalarla tehlike yaratmayı düşünseler de ilk yarıyı tek net pozisyonla tamamlayabildiler.
Barcelona’nın açık bir şekilde görülen en büyük kusuru temposuz futboluydu. Rakip yarı sahada güzel paslaşmalar yapsalar da oldukça ağır ve yavaştılar. Böylece önlem alması da kolay oldu.
Atletico Madrid ise kaptığı toplarla hızlı çıkarak özellikle Fernando Torres ve Griezmann ile gol bulmayı amaçlamıştı. Nitekim Atletico Madrid bu taktiğinde başarılı oldu ve ataklarına set çektiği Barcelona karşısında Fernando Torres ile 1-0 öne geçmeyi başardı.
Fakat aynı futbolcu 35.dakikada ikinci sarı karttan gördüğü kırmızı kartla maçın kaderinin değişmesine de neden oldu.
Ünlü Alman hakem Felix Brych’ın bu pozisyonda Torres’e ikinci sarı kartı çıkartması normal karşılanabilir. Fakat bu kartı göstermeseydi de çok fazla konuşulmazdı. Kısaca pozisyon henüz 35.dakikada bir takımı on kişi bırakmak için biraz hafif kaldı. Nitekim Felix Brych da bu pozisyondan sonra özellikle ilk yarıda maçın kontrolünü kaybetti. İkinci yarı kendisini biraz toparlar gibi olan Felix Brych, yine de tartışmalı kararlara imza attı. Örneğin kart göstermediği pek çok kartlık pozisyon oldu. Ya da Neymar’a sert giren Atletico Madridli futbolcuya kırmızı kart gösterebilecekken sarı ile yetinmek gibi tereddütler yaşadı. Kısacası bence hakem için iyi bir maç olmadı. Fakat Torres gibi tecrübeli bir futbolcunun da sarı kartı varken rakibine arkadan öyle kontrolsüz bir şekilde müdahale etmemesi gerektiği de şüphesiz bir gerçek.
Atletico Madrid’in on kişi kalması Barcelona için büyük bir avantaj oluşturdu. Fakat Katalan ekibi ikinci yarıya kadar bunu kullanamadı. İkinci yarıda ise sahada bambaşka bir Barcelona vardı. Bu yarıdaki Barcelona, karşı sahada hızlı paslar yapıp rakibi hataya zorlayan, aşırı bir baskı ve pres uygulayan bir anlayışla sahada yer aldı. Yani vitesi birden beşe yükseltti. Böyle olunca da iki gol bularak öne geçmeyi başardı. 75’den sonra tempo kaybedip vitesi dörde düşürseler de yine de farkı arttıracak pozisyonları yakaladılar fakat yararlanamadılar.
Iniesta’nın yerine 83.dakikada oyuna dahil olan milli futbolcumuz Arda Turan ise topla çok buluşamadan maçı tamamladı. Takım arkadaşları daha çok solda görülen Arda yerine sağ kanadı kullanmayı tercih ettiler.
Sonuçta Barcelona 2-1 de olsa skor avantajını yakalamayı başardı. Üstelik Fernando Torres rövanş maçında oynayamayacak. Gelgelelim, Barcelona’nın bu maçın ikinci yarısını saymazsak sergilediği tutuk futbol devam ederse rövanş maçında da, ligde de sıkıntı yaşarlar. O nedenle Luis Enrique’nin takım oyununu hızlandıracak bazı önlemler alması gerekiyor.