Yine futbol yazmanın, konuşmanın zor olduğu günler yaşıyoruz. Bolu Kartalkaya’daki otel yangını hepimizin içine ateş düşürdü. Çok üzgünüm... Kaybettiğimiz canların ailelerine, sevenlerine baş sağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Böyle anlarda anlamını yitiriyor çoğu şey. Futbol yazmak, konuşmak gerçekten çok zor. Adeta alevlerin, acının gölgesinde kaldı Galatasaray- Dinamo Kiev UEFA Avrupa Ligi maçı. Fakat işimize, okuyucunun haber ve yorum alma hakkına saygıyla kendimizi zorlayıp birkaç kelam edelim bu karşılaşma ile ilgili...
Öncelikle Galatasaray’daki düşüşün sürdüğünü ve Hatayspor maçından hiç ders alınmadığını söyleyebiliriz. Hatayspor’u küçümsemenin bedelini nasıl ödediyse sarı- kırmızılılar, aynı şekilde Dinamo Kiev karşısında da bu bedeli ödediler.
Tabii iki defa iki farklı öne geçilmesine rağmen sahadan 3-3'lük beraberlikle ayrılmak işin vahametini daha da arttırıyor. Böyle bir durumda Okan Buruk’un oyun planı, oyuncuların mental ve fiziksel durumları, gittikçe düşen performansları, kısacası her şey tartışmaya açılır. Galatasaray, iki farklı öne geçtiği iki sekansta da doğru oyunu oynayamadı. Diğer taraftan kendi kalesine yakın bir bölgede altı, kimi zaman yedi kişiyle çizgi halinde bir savunma bloku oluşturmanın mantığı neydi?
Dinamo Kiev’in pasla çok rahat bir şekilde ikinci bölgeyi geçip Galatasaray’ın birinci bölgesine gelmesini sahadaki sarı- kırmızılı futbolcular da kenardaki Okan Buruk da sadece izledi. Evet, Sara’nın yokluğu büyük bir gedik açtı orta sahada ve Galatasaray’ın oyununda. Fakat diğer oyuncuların sürekli gerileyen form durumları, gediklerin artmasına ve derinleşmesine neden oluyor. Yunus Akgün iyice kayboldu, Barış Alper Yılmaz saç baş yolduracak vuruşlara devam ediyor, Kerem Demirbay belli ki durumundan hiç rahatsız değil, Davinson Sanchez ve savunmasını beğendiğimiz Jakobs’un bile performansları geriledi. Nitekim Dinamo Kiev’in birinci ve üçüncü golünde Sanchez’in, ikinci golünde de Jakobs’un büyük hataları var.
Zaten kısıtlı olan kulübeden oyuna girenler de hiçbir katkı veremiyor. Batshuayi bezmiş, sanki ayaklarına ağırlık bağlamışlar. Jelert tam bir transfer fiyaskosu. Yusuf Demir, Okan Buruk’un kendisine duyduğu güvenin karşılığını bir türlü veremiyor.
Bu kadar olumsuzluğun kapladığı Galatasaray’da bir oyuncu adeta kardelen gibi açıp kendini fark ettiriyor, Victor Osimhen! Yıldız futbolcu, kendisini ispatlamaya hiç de ihtiyacı olmadığı
halde dünkü maçta da tek başına çalıştı, didindi, bir şeyler yapmak için çırpındı. Osimhen çok büyük bir futbolcu, çok büyük bir profesyonel. Büyük bir tebriği hak ediyor.
UEFA Avrupa Ligi’nde altı maçta sadece bir gol atabilen Dinamo Kiev, Galatasaray’a üç gol attı ve bu ligdeki ilk puanını aldı. Sarı- kırmızılılarda işler iyi gitmiyor, çok büyük bir düşüş var. Sara ve Icardi’nin eksiklikleri takımın oyununu çok olumsuz etkilediği gibi kulübe de çok zayıf. Ara transferde mutlaka birkaç iyi oyuncu alınması gerekiyor. Yoksa Avrupa da Türkiye Ligi de gider!
Son olarak, Galatasaray’da protesto edilecek son insandır Muslera. Biraz saygı, biraz vefa; lütfen...