01.12.2021 - 12:26 | Son Güncellenme:
beIN MEDIA GROUP ve Digiturk CEO’su Yousef Al-Obaidly, spor yayıncılığının geleceğini; TV ve internet tabanlı dijital platformların (o-t-t) sağlıklı bir karışımının şekillendireceğini söyledi. Al-Obaidly, TV yayıncılığının ölümüne, o-t-t platformlarının yükselişine dair senaryoların, Dünya Kupası’nın her dönem daha fazla kişi tarafından TV’den izlendiği gerçeğini göz ardı ettiğini belirtti.
Katar’ın başkenti Doha’da 28-29 Kasım tarihleri arasında düzenlenen “Sporun Liderleri (Leaders in Sport) Konferansı’nda yaptığı konuşmada Al-Obaidly şöyle dedi:
TV yayıncılığı ölmedi. ‘Spotify modeli’ ya da ‘Sporun Netflix'i sadece PR mesajlarıdır
Tam aksi yönde pek çok görüş ve uyarıyla karşılaşmama rağmen, Dünya Kupası gibi insanları birleştiren büyülü anlar sayesinde, doğrusal (lineer) TV yayıncılığının geleceği konusunda iyimserim. Gerçekten de son birkaç yıldır hemen hemen her spor konferansında, doğrusal TV'nin ölümüne ve OTT'nin anlaşılmasına ayrılmış bir oturum varmış gibi görünüyor: ‘Streaming devrimi’, ‘Spotify modeli’ ya da ‘Sporun Netflix'i’.
Ancak, doğrusal TV yayıncılığının kıyamet senaryosunu yazanlar şu verileri de dikkate almalı: Rusya’daki 2018 Dünya Kupası'nın Fransa ile Hırvatistan arasındaki final müsabakasını 1,1 milyar kişi izledi. Sizce kaç kişi bu maçı TV’den izlemiştir? Son yıllarda internet yayıncılığının yükselişine dair okuduklarınızı göz önünde bulundurarak bu sayının çok fazla olmadığını varsayabilirsiniz, öyle değil mi? Oysa bu karşılaşmayı izleyenlerin 5’te 4’ü, yani 1.1 milyarın 850 milyonu, doğrusal yayına bağlı TV’lerinin başındaydı. Kafelerde, restoranlarda ve diğer ev dışı mekanlardaki izlemeleri de dahil ettiğinizde bu sayı daha da artıyor. Aslında, Rusya’daki Dünya Kupası'nın (sadece finali değil) herhangi bir resmi yayınını izleyen toplam 3,6 milyar kişinin 3,2 milyarı da doğrusal TV yayınını tercih etmişti. Bu rakam 2014’te Brezilya’da düzenlenen bir önceki Dünya Kupası ile kıyaslandığında, yüzde 10’luk bir artışa tekabül ediyor.
Peki ama neden? Canlı spor “anlıktır”. Henüz anlatılmamış bir hikayedir. Onu çoğaltamazsınız, tahmin edemezsiniz, anlamlı bir şekilde duraklatamazsınız – ki bunu diğer eğlence biçimlerinde yapabilirsiniz. Sonuç olarak, spor yayınları, insanları başka hiçbir içeriğin yapamayacağı şekilde bir araya getiriyor, algoritmalara değil duygulara dayalı bir “kamp ateşi” anı yaratıyor.
Bu nedenle, dünya tarihindeki gelmiş geçmiş en çok izlenen yayınların 25'ini canlı spor yayınları oluşturuyor. Hiçbir platform bu anları, doğrusal TV yayınından daha iyi sunamaz. Sonuçta, penaltı atışının sonucunu, arabelleğe alma veya aşırı yüklenmiş geniş bant bağlantıları gibi sebeplerden dolayı komşunuzdan 5 saniye sonra görmek istemezsiniz. Ve unutmayın, dünyadaki her pazar Silikon Vadisi'nin internet altyapısına sahip değil.
Elbette geleceğin doğrusal TV yayını olduğunu söylemiyorum. Bu fikirden çok uzaktayım. Ancak şunu açıkça ifade etmek istiyorum: TV ve OTT'nin sağlıklı bir karışımı, ücretli ve ücretsiz yayın, dengeli bir yaklaşımdır. Yıllardır TV'nin çöküşünü öngörenlerin farklı bir kristal küreye ve terminoloji dersine ihtiyaçları var - Netflix of Sport yok. Spotify, bölgesel olarak satılan haklar için uğraşmaz. Ayrıca hem uydu TV yayını hem de bir OTT platformu, her büyük medya şirketinde bulunuyor.
Gelecekteki herhangi bir yayıncı için kritik kombinasyon, (1) kaliteli içeriğe sahip olmak, (2) bu içeriğe geniş bir alanda erişim sağlayabilmek ve (3) yayın haklarının edinilmesi ve tüketiciye doğru fiyata sunulmasıdır. Bazıları, PR (halkla ilişkiler) mesajları vermeyi artık bırakabilir.
2 Yılda 1 Dünya Kupası
Dünya Kupası’nın 2 yılda bir düzenlenmesini isteyenler, “gereğinden fazlası için” baskı yapıyor olabilirler. Bu konuda daha dikkatli olmaları gerekiyor. beIN, dünyanın en büyük spor hakları yatırımcılarından biri, bu yüzden size deneyimlerime dayanarak söylüyorum ki yayıncılar premium ve özel ürünlere değer veriyor. Reklamverenler ve sponsorlar da aynı şeyi düşünüyor. Sonuç olarak, Dünya Kupası’nın 2 yılda bir olacak şekilde daha sık düzenlenmesi, iki kat değerli olacağı anlamına gelmez, bu yüzden ne dilediğinize dikkat edin.
Korsan Yayın Vebası
Küresel spor için çok önemli yeni bir yıla girmek üzere oluğumuz şu günlerde, sektörümüz için en önemli konu, ne yazık ki bir uyarı. 2019'da - yaklaşık iki buçuk yıl önce - spor endüstrisinin ve özellikle yayın hakkı sahiplerini mali çöküşe doğru ilerledikleri konusunda uyardım. Canlı spor yayınlarının ana izleme yöntemi olmaya çok yaklaşan korsan yayınlara karşı kimsenin yeterince mücadele etmediğine dair bir uyarıydı bu.
Korsan artık birçok pazarda en büyük yayıncıdır - sadece bunu bir düşünün. MENA Bölgesi’ndeki ülkeler, her yıl ABD Hükümetinin yayınladığı korsanlık kara listelerinin başında yer alıyor. Gelişmiş pazarlarda ve olgun ekonomilerde de korsan yayın gerçekleşiyor. Fransa'da yapılan bir araştırma, kısa süre önce, 12 milyon Fransız internet kullanıcısının yasa dışı olarak canlı spor yayını izlediğini öne sürdü. Bu rakam, ülkedeki iki resmi yayıncı Canal+ ve beIN SPORTS'un toplam üye sayısından daha fazla izleyici demektir. Synamedia Analysis bu yılın başlarında, yayın hakkı sahiplerinin korsanlık nedeniyle her yıl 28,3 milyar ABD Doları gelir kaybettiğini hesaplayan bir rapor yayınladı. Bu verilere karşı kayıtsız kalmak mümkün değil. Sadece şunu düşünün: Bu COVID ortamında 28 milyar dolarlık ekstra gelirle sporda neler yapılabilirdi?
İşte bu yüzden, korsan konusundaki uyarımı 2019'daki kadar güçlü bir şekilde tekrarlayacağım. Korsanlıkla mücadelenin arka odadan toplantı odasına taşınması gerekiyor. Federasyonların, liglerin, kulüplerin ve yayıncıların CEO'ları çatılara çıkıp bu konuda haykırmalı. Üst düzey politikacıları da bu konuda bilgilendirmeliler. Onlarla birlikte çalışmalılar. En büyük yayıncının yasadışı IPTV olduğu bir dünyada spor endüstrisi nasıl büyüyebilir? Geri dönüşü olmayan noktaya kadar beklemeyelim - aksi halde geri dönmenin bir anlamı olmayacak.