Seyircisiz maç ortada
Maçlar artık seyircisiz... Galatasaray bunun sonucu Aslantepe’nin tribünlerinden başlayıp sahaya kadar yansıyan o “ruh”tan yoksun oynayacak. Bu “öksüzlüğe ve sessizliğe” rağmen Galatasaray, Aslantepe’de alışılmış duygusunu, coşkusunu, temposunu gösterebilecek mi meraktayım.
- Sergen Yalçın’ın futbol anlayışında “freni” yok. Rakip Galatasaray diye “frene” basacağına hiç ihtimal vermem. Üstelik seyircisiz maç Beşiktaş’ın şansına ciddi bir katkı yaptı. Yeter ki Sergen Yalçın’ın sınır tanımayan “özgür ruhu” Beşiktaşlı futbolculara yansıyabilsin.
- Ömer Bayram önemli oyuncu... Adam frikik atışlarında “toplu katliam” yapıyor. Topu öyle bir kesiyor ki, rakip kaleci, rakip savunma hepsi birden “imha” oluyor.
- Galatasaray’ın bir “garantörü” var; kaleci Muslera... O kadar iyi oynuyor ki, sanki “mağlup edilemeyenler” filminin oyuncusu gibi... Beşiktaş bu “garantör” den yoksun... Kalede Karius varsa, ne çıkarsa bahtına...
- Beşiktaş orta alanında Elneny, “Arap atı” gibi... Belki sprinter değil, ama uzun mesafe koşucusuna benziyor. Her dakika, her yere gidiyor. Son maçlarda rakip ceza alanlarını da ziyaret etmeye ve şut atmaya başladığı unutulmasın.
- Her bahar gelişi bana Feghouli’yi hatırlatıyor. Nisanlar, mayıslar sanki Feghouli’nin... Baharla birlikte “çiçek” gibi açıyor, rengarenk oluyor; takıma, maça ve sonuca damgasını vuruyor.
- Galatasaray’ın, “Dünya markası” Falcao, Beşiktaş’ın “Türkiye’nin kralı” Burak Yılmaz’ı boş geçer mi, hiç sanmam. Zaten kim atar bilemem ama, ikiden fazla golün olacağı bir maç bekliyorum.
- Onyekuru karşısında Caner, N’Koudou karşısında Mariano, eski maçlardaki “cüretkar” oyunlarını oynarlar mı, kolay değil...
- Maç seyircili oynansa “% 65 Galatasaray” derdim. Şimdi diyorum ki, “Galatasaray’ın ne kadar şansı varsa, Beşiktaş’ın da o kadar var.”