O Türkiye’nin bir numarası... Son beş yılın en fazla kazanan, pistlerin tozunu atan jokeyi... Aralarında Gazi Koşusu, Cumhurbaşkanlığı Koşusu, Başbakanlık Koşusu gibi bir çok Grup1 yarışının galibi.... Kumun, çimin taçsız kralı...
Evet... Gökhan Kocakaya... 36 yıllık hayatının kilometre taşlarına birçok başarı sığdırmış, herkesin takdir ettiği, gençlerin idol seçtiği bir isim... Gözlerini açtığı Adana Yeşiloba’da hayatının ayrılmaz parçası olan atlarla tanışmış, okuduğu Tarsus’ta kendini geliştirmiş... İstanbul’daki Apranti Okulu’nda yaşıtları arasında sivrilmiş, daha sonraki yıllar ambargo koyacağı birinciliklerin müjdecisi olmuştu...
Yıllar yılları kovaladı, başarı basamaklarını bir bir çıktı. 7 Ocak 2006’da ilk kez at bindi, ilk birinciliğini aynı yıl Karadağlı isimli atla kazandı. Ardından her yıl üstüne koyarak adım adım ilerledi.
2019 yılında ilk kez en çok yarış kazanan jokey olurken, bu unvanını 2020, 2021, 2022 ve 2023 yıllarında da kaptırmadı. Son beş yıla damga vurarak zirveyi kimseye bırakmadı.
Artık ona Türkiye dar geliyordu. Yeni başarılara yelken açmak istiyordu. İnce eledi, sık dokudu, yılın başında gittiği Amerika’da karar kıldı.
Bugün Veliefendi Hipodromu’nda son kez ata binecek, arkadaşlarına, yarışseverlere veda edecek. Ondan sonra ver elini Amerika...
Şampiyonla gitmeden bir araya geldik, ABD yolculuğu öncesi söyleştik. Biz sorduk o yanıtladı.
- Atlarla tanışman nasıl oldu?
Adana Yeşiloba doğumluyum. Bir süre Tarsus’ta da bulundum. Babam atlarla çok ilgilidir. Ben de 5 yaşından beri at biniyorum. Önce hafta sonları Adana Hipodromu’na gidip burada kendimi geliştirdim. Lise döneminde İstanbul’a gelip Apranti Okulu’na yazıldım. O zaman okulumuz iki yıllıktı. Çok iyi bir eğitim aldık. Ondan sonra da yarış sahalarında at binmeye başladım.
- Başarı nasıl geldi?
2006 yılının Ocak ayında at binmeye başladım. Aynı yıl Karadağlı ile ilk birinciliğimi elde ettim. Ondan sonra her geçen gün performansımı yükselttim. Eksiklerimi giderdim. Zaten başarı da kendiliğinden geldi.
- Bir günün nasıl geçiyor?
Genelde idman programına göre 04.30-05.00 gibi kalkıyorum. Çalıştıracağım atların durumuna göre hareket ediyorum. Bu da 2-2.5 saat ediyor. İdmandan sonra eve dönüp kahvaltı ediyor, duş alıp, uyuyorum. Daha sonra hazırlanıp, hipodroma, yarışlar başka şehirdeyse yola çıkıyorum.
- Nelere dikkat edersin?
Çok disiplinliyimdir. Yememe, içmeme dikkat ederim. Programımı kendim yapar, ona göre hareket ederim. Aksaklıklar beni gerer. Ancak ailem çok anlayışlı. Çocuklarım ve eşim en büyük destekçilerim. Bu başarımda onların da büyük payı var.
- Türkiye’de jokeyliği nasıl görüyorsun?
Zorlukları olan bir meslek. Ülkemizde de bu işi tamamem profesyonelce yapan bir elin parmakları kadar insan var. Ancak bizde Apranti Okulu’nda çok iyi eğitim veriyorlar. Avrupa’yı ve Dünya’yı yakından takip ediyorlar. Apranti okulunda çok başarılı çocuklar yetişti, yetişmeye de devam ediyor. Biz iki yıl okuduk. Şimdi üç yıllık bir eğitim veriliyor.
Yeni mezunlar arasında, usta jokeyler gibi ata binenler var. Özenle yetiştiriliyorlar. Hepsi birbirinden kıymetli, pırıl pırıl... Çok iyi bir jenerasyon geliyor. Çünkü eğitmenlerinin üzerinde çok emekleri var. Bu emeği verenlere çok teşekkür ediyoruz. İlk yarışında birincilik, ikincilik, üçüncülük elde eden aprantiler oldu. At üstünde doğru karar alabiliyorlar. Estetik olarak doğru hamleleri yapıyorlar. Daha önce binmiş gibi davranıyorlar. Öz güvenleri iyi ve soğukkanlılar.
- Dünya yarışçılığı nasıl?
Ülkemizde yarışçılığın iyi bir seviyede olduğunu düşünüyorum. Dünyada da birçok ülke bu işte başarılı... Ben dünya yarışçılığını yakından takip eden bir insanım. Avustralya’dan Amerika’ya Hong Kong’dan Japonya’ya, keza İngiltere, İrlanda, Fransa, Almanya hep ilgilendiğim ülkeler. Birçok ülkede at bindim. Dubai, Macao ve Almanya’da hem Hannover hem de Leipzig’de yarışlara katıldım. Buralarda birinciliklerim var. Bir süre İngiltere’de bulundum. Ayrıca ülkemizde düzenlenen 6. Uluslararası Jokey Turnuvası’nı kazandım. Zaten bu ilgi yurt dışı için karar vermemi kolaylaştırdı. O nedenle de ABD’yi seçtim.
KRALIN YENİ ADRESİ NEW YORK
Artık hedef büyütmem gerektiğine inandım. Türkiye’de yapabileceklerimin en iyisini yaptığımı düşünüyorum. Kendimi ispatladım. O yüzden kendime yeni bir hedef belirledim. Sonunda da bu yılbaşında at bindiğim Amerika’da karar kıldım. Tabi bunda iki kızımın eğitimlerini de düşünmem var. ABD’de, New York’a gidiyorum. Çünkü birçok büyük yarış burada yapılıyor. ABD’nin bir çok eyaletlerinde yarış var. Çok sayıda teklif aldım. Gittiğim zaman hangi antrenörle çalışacaksam ona göre karar vereceğim. Çünkü oradaki düzenimin oturması zaman alacak.
"GAZİ KOŞUSU'NU UNUTAMAM"
Her sene birbirinden kıymetli atlara biniyoruz. Birçok başarı kazandık. Hepsi bizim için unutulmaz ama yarış hayatımda unutamadığım koşulardan biri de Gazi Koşusu... 2009 senesinde Miramis ile bu önemli derbiyi kazandım. Her at sahibi, her antrenör gibi benim de büyük mutluluk yaşadığım bir andı. Ayrıca gerçekten kendimi çok şanslı görüyorum. Böyle güzel ve kıymetli bir camianın parçası olmak onur verici. Bugünlere gelmemde desteğini esirgemeyen, at sahipleri, antrenörler, menajerlerim, ailem, yarışseverler, yarış basını ve camiamızın diğer paydaşlarına teşekkür ederim. Hepsine minnettarım.
"ÜLKEME TEKRAR DÖNECEĞİM"
Bundan sonra kariyerime ağırlıklı olarak yurtdışında devam etmek istiyorum. Elbetteki sağlığım el verdiği sürece. ABD’deki düzenim oturduktan sonra birçok ülkeye de gideceğim. Buralarda da at binmek istiyorum. İlerleyen senelerde tekrar ülkeme döneceğim. Çünkü burası benim vatanım. Doğduğum, büyüdüğüm topraklar. Gökhan Kocakaya olduğum yer.
"CEZALAR BENİ ÜZDÜ"
Yurdışına gitmemim nedenlerinden biri de aldığım cezalar. Çünkü birçoğunu hak etmediğim halde cezalara maruz kaldığımı düşünüyorum. Hakkımı arayacak hiç bir mercii olmadığı için de sonuca ulaşamadık. Bu da ister istemez beni yeni arayışlara itti. Hatta bu cezalarandan biri var ki, çok haksızca. Bir yarışta faul yapmadığım halde 5 gün ceza aldım. Ardından tweet atarak bunun haksızca verildiğini belirttim. Bu tweetten de 10 gün ceza yedim.