Ülke olarak çok büyük bir deprem felaketi yaşadık. Bu felaketten sporumuz da etkilendi. Hatayspor ve Gaziantep FK maçlarını oynayamayacak durumda olduğu için ligden çekildiler. Federasyon da ‘Süper Lig şu anki durumuyla devam edecek Hatay ve Gaziantep ile fikstürde eşleşen takımlara üçer puan yazılacak’ diye karar aldı ve bu şekilde sezon devam ediyor.
Beşiktaş başta olmak üzere önceki gün bazı kulüpler buna itiraz etti, Kulüpler Birliği’nde toplantı yapıldı. Burada benim aklımın almadığı; Hatay ve Gaziantep FK ile oynadıkları maçlarda takımların kimisi 6 puan aldı, kimisi 5 puan, bazıları da 3 puan... Şimdi TFF’ye diyorlar ki, ‘sen bu alınan puanları iptal et, ligden çekilen iki takımı sezon başından itibaren yok say...’ Benim mantığım bunu almıyor. Tabii burada az mağdur olan ve çok mağdur olan takımlar olabilir. Ama böyle bir felaket sonrası bunun tartışılmaması lazım.
Galatasaray, Gaziantep’i yenmiş, hem de 44. dakikada oyuncusu atılmasına rağmen. 10 kişiyle galip gelmiş. Ve kırmızı kart gören Abdülkerim’i sonraki karşılaşmada oynatamamış. Olağanüstü mücadele ortaya koymuş ve üç puanı almış. Şimdi bu puanları alan takımların puanları silinecek. O zaman demezler mi, ‘sen de iyi futbol oynayıp Gaziantep’i ve Hatay’ı yenseydin’ diye.
Yıl 1988... Samsunspor çok büyük bir trafik kazası geçirdi. Bu kazada kaybettiğimiz, engelli kalan futbolcular oldu. O zamanki TFF Başkanı Halim Çorbalı’ydı. Yönetimini topladı ve ‘lig devam edecek, bundan sonra Samsunspor ile maçı olan hangi takım varsa ona üç puan yazılacak’ dedi ve konuyu kapadı. Lig oynanmaya devam etti, Fenerbahçe şampiyon oldu. Şimdi de aynı durum var.
Ben bundan sonra TFF’nin aldığı kararı değiştireceğini düşünmüyorum. Zaten değiştirmemeli de. Değiştirdiği takdirde daha büyük sorunlar ortaya çıkacak bu da kesin. UEFA diyor ki ‘benim organizasyonlarımdan bir takım çekilirse, ben bu takımdan alınan puanları yok sayar, şimdiye kadar ödediğim paraları da geri alırım. Ama yerel federasyonlarda böyle olaylar yaşanırsa ben karışamam, bunun kararını bu federasyonlar kendisi verir.’
Bunu da hatırlatma olarak herkes not etsin...
Milli takımımızı geri istiyoruz
Kesinlikle Kuntz’a karşı bir art niyetim yok. Gitmiş, kalmış beni alakadar da etmiyor. Yalnız şunu unutmamak lazım, ay-yıldızlı forma 85 milyon kişiyi, ülkemizi temsil ediyor.
Milli takımın başındaki teknik direktör ve futbolcular hiçbir şeyi mazeret olarak gösteremez. Bizim kadromuz iyi futbolculardan kurulu. Bu oyuncuları ben değil, takımın teknik direktörü oynatacak. Ermenistan ile oynuyoruz, maçın son 15 dakikası ellerimizi açıp maçı galip bitirelim diye dua ediyoruz.
Hırvatistan’a yeniliyoruz, hocamız beyanat veriyor; akademi diyor, altyapılardan bahsediyor, rakip takımın dünya üçüncüsü olduğunu hatırlatıyor... Burada önemli olan Türk halkının boynunu bükmek değil. Bizim Dünya 3.’sü takımı 37 bin taraftar önünde yenmemiz, Türkiye’yi coşturmamız gerekiyor. Fransa da Dünya Şampiyonu’ydu, biz o takıma üç gol attık, sahadan sildik. Hırvatistan maçında bizim yaptığımız hatalar konuşuluyor. Hırvat takımı bizden çok hata yaptı. Peki hocamız maçı kazanmamız için olumlu ne yaptı?
Ferdi soldan geliyor, iki Hırvat futbolcusu ona alan bırakmıyor. Hakan Çalhanoğlu sakatlanıyor, takımın beyni oyundan çıkıyor. Aynı görevi yapabilecek Arda Güler oyuna alınmıyor, onun yerine İsmail giriyor.
İsmail, Orkun ve Salih aynı kalitede oyuncular ve üretimleri kısıtlı. Forvette tecrübesiyle kötü de olsa iyi de olsa Cenk’ten daha iyisi var mı? Cenk son dakikalarda mı oyuna girmeliydi?
Milli takım teknik direktörü bahane üretmez, sorunları çözer. Hiç kusura bakmayın, Kuntz kötü hoca demiyorum. Ama Türkiye’de futboldaki milli heyecanı kaybettirdi. Biz sabırsız milletiz, bu kafayla giderse toparlaması mümkün değil.