12.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
ALP USTAOĞLU
Wimbledon Tenis Turnuvası tek erkekler finalinde Novak Djokovic, İtalyan rakibi Berrettini’yi devirerek mutlu sona ulaştı. Son dönemde kaybetmek nedir bilmeyen yıldız tenisçi grand slamlerde şampiyonluk sayısını da 20’ye çıkardı
Wimbledon Tenis Turnuvası’nda erkeklerde dünya bir numarası Novak Djokovic fırtınası esti. Sırp raket finalde İtalyan Berrettini’yi 3-1 yenerek kupayı kaldırdı, 20. kez grand slam organizasyonunda mutlu sona ulaştı.
Aslında bu organizasyonda efsane erkekler finali var. Tribünlerin daha çok Wembley’i andırdığı Goran İvanisevic-Patrick Rafter 2001 finali, filmlere konu olan Bjorn Borg-John Mc Enroe 1980 finali, 5 saat süren ve gece karanlığında biten, John Mc Enroe’nun hayatımda izlediğim en güzel maç dediği Federer-Nadal 2008 finali ilk akla gelenlerden...
1975 tek erkekler şampiyonu ve Wimbledon’ı kazanan ilk siyahi tenisçi Arthur Ashe kötü bir hastalığa yakalandığında gazetecilerin kendisine ‘Neden ben diye düşündünüz mü’ diye sorduklarında onlara şu tarihe geçen cevabı verdi: “Dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlıyor, 5 milyon çocuk tenis oynamayı öğreniyor, bunların 5 bini grand slam turnuvasında oynayabiliyor ve sadece 1’i Wimbledon şampiyonu olabiliyor. Wimbledon’ı kazandığım gün neden ben diye sormadığım gibi bugün de sormayacağım”.
İşte oyuncular için Wimbledon şampiyonu olabilmek bu kadar önemli ve anlamlı. İtalya’nın EURO 2020’de Londra’da İngiltere ile final oynayacağı gün, Matteo Berrettini’nin Wimbledon finaline çıkacak olması iki maçın sonucu ne olursa olsun İtalyanlar için gurur kaynağıydı. Ancak futbol takımının daha çok şansı olduğu kesindi. Çünkü işin tenis tarafında Berrettini’nin karşısında artık neredeyse set bile kaybetmeyen Novak Djokovic vardı.
Federer beklentisi
Aslında Federer’in çeyrek finale kalması herkesi heyecanlandırmış, Medvedev ve Zverev de elenince olası bir Federer-Djokovic finali ihtimali artmıştı. Ancak beklenen olmadı, Polonyalı oyuncu Hurkacz, Federer’i eleyip, yarı finalde Berrettini’ye takılınca Djokovic’in karşısına sert İtalyan Matteo Berrettini geldi.
Wimbledon’ın final atmosferine alışkın olmak önemli bir psikolojik avantaj. Zaten Berrettini gibi ilk defa böyle bir atmosfere çıkan oyunculara karşı Djokovic gibi yıldızların en büyük artısı da bu psikolojik üstünlük oluyor. Djokovic’in 7. Wimbledon finaline çıkacağını düşündüğümüzde Sırp oyuncu için bu durum neredeyse normal bir aktiviteyken, Berrettini’nin ise uykusuz bir gece geçirmiş olması muhtemel.
Kortta ise gerginlik oyuncuyu tamamen paralize ederek işlevsiz bırakabilir, yıllar içinde bunun sayısız örneğini gördük. Sonuçta tenisin belirli bir seviyeden sonra tamamen mental bir spor olması da final maçından önce ibreyi Djokovic’e çevirmiş durumdaydı. Ancak Berrettini’nin ilk turlardaki etkili servis performansını yakalama potansiyelini gözardı etmemek gerekiyordu. İşte final maçı böyle bir atmosferde başladı.
İlk sette Djokovic ilk oyunlarda maça ağırlığını koyarken Berretti’nin geri dönüş çabaları sonuç verdi. İtalyan raket tie-break’e götürdüğü ilk seti 7-6 (7-4) aldı. Fakat maçın devamında Djokovic fırtınası dinmedi. Dünya bir numarası 6-4’lük iki setle avantajı geri aldı. Djokovic 4. seti de 6-3 kazanarak korttan 3-1 galip ayrıldı ve şampiyonluğa ulaştı.
Barty çocukluk hayaline kavuştu
Wimbledon kadınlar finalinde Ashleigh Barty, Karolina Pliskova’yı yenerek ‘çocukluk hayalim’ dediği şampiyonluğuna kavuştu. Aynı zamanda turnuvanın 2011 junior kategorisi şampiyonu da olan Barty, bu şekilde Wimbledon tarihinde hem junior hem de seniorda kupa alan 3. tenisçi oldu. Pliskova’nın grand slam tacı hayali ise başka bir bahara kaldı.
Pliskova turun üst düzey oyuncularından birisi. Çek raket parlak bir kariyere sahip ve turdaki çoğu tenisçiye fazla gelebilecek özellikleriyle yıllardır bunun konforunu yaşıyor. Ancak önemli zaafları da bulunuyor. Hareketli olmayan, uzun boyundan ötürü kısa toplara reaksiyon veremeyen ve oyun uzadıkça hata oranı artan Pliskova, karşısında bu özelliklerini değerlendirebilecek bir rakip bulduğunda dağılabiliyor. Ayrıca Çek oyuncu ne zaman grand slamlerde şampiyonluk beklentisine girse karşısına Halep, Kerber, Osaka ya da Barty gibi ters rakipler geliyor.
Bu finalde de benzer bir senaryo yaşandı ve Pliskova’nın karşısına en olmaması gereken rakip Barty geldi. Pliskova’yı koşturup, kısa top ve slice vuruşlarla dengesini bozan Barty istediği sonucu aldı. Sadece Avustralyalı oyuncunun servisinin yeterince çalışmaması ilk setin uzamasına ve 2. setin Pliskova’ya gitmesini sağladı. Ama günün sonunda Barty, Wimbledon kupasını 40 yıl sonra Avustralya’ya götürdü.