Duydunuz değil mi? Suudi Arabistan'ın Al Hilal Kulübü, Mbappe'nin bonservisine 300 milyon euro, kendisine de 700 milyon euro önermiş. Şaşırmayın; bir yıllığı 1 milyar euro...
Sergej Milinkovic-Savic, Ruben Neves ve Kalidou Koulibaly'ye takım arkadaşı olması istenen Fransız golcünün, ne diyeceği bilinmez, ancak, Türkiye'de de bazı kulüpler, Al Hilal'e heveslendi, Türkiye piyasasının üzerinde transferler geldi.
4 büyüklerin bankalar konsorsiyumu ile yaptığı anlaşmanın, Türk futboluna yansımalarının çok fazla olacağı düşünülüyordu. Neden - di'li geçmiş zaman kullanıyorum. Çünkü, görünen, izlenen, hayretle takip edilen bir transfer dönemi yaşanıyor.
"1 Haziran'dan itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" deniliyordu. Hakikaten de hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. "Harcama" diye limitlerdeki esneklik ya da kağıt üzerindeki tabiriyle "sapma payı", kulüplerin de yoldan sapmasına yol açtı.
"Sponsor, sponsor" diyerek, elindeki değerleri satıp yapılan transferler, tabii ki taraftarın gönlünü hoş edecek. Popüler düşünce, "taraftar(!) gazeteci" ve sosyal medya askerleri, günübirlik başarılara varsın alkış tutsun. Ya sonra...
31 Ağustos'ta, bankalara ilk ana para ödemeleri başladığında, hiçbirinin, "Kurtar bizi baba" deme hakkı kalmamıştır. Vergi ve SGK borçlarının, transferi engelleyen hükmü, bu sezon yine by-pass edilmiştir. Bunların çoğundan, Anadolu kulüplerinin faydalandığını tahmin edebiliyorum. Ancak sermayenin kediye yüklenmesini de kabul edemiyorum.
Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'ne girme iştahıyla yaptığı ve yapacağı harcamaların karşılığını kaç senede alabilecektir? Devler Ligi geliri ancak iki futbolcunun parasını öder.
Fenerbahçe'nin bu seneki ana sponsoru Arda Güler... Ama buna güvenip yola çıkarsa, ancak rakipleri güler.
Al işte, Trabzonspor'un en güvendiği isimler arasındaydı Orsic... Yaşanan sakatlık nedeniyle bir sezon oldu hiç...
Böyle, dibine kadar borçlanmanın bir sonraki basamağı, yurt dışı sermayedir ki, buna büyük kulüplerin genel kurullarının nasıl bakacağı da meçhuldür.
Hadi yaşadınız!
Türkiye'de kulüplere yapılan bir vergi iadesi açıklandı. Çoğumuz için bu, çok bir anlam ifade etmedi. Basında çoğunlukla, "Kulüplere vergi müjdesi" olarak lanse edildi.
Müjde mi dersiniz, kıyak mı dersiniz, başka bir sözle mi ifade edersiniz bilemem. Ancak buradan gelecek paralar, kulüplere müthiş bir can suyu olacak.
Fakat bir şartla... Yüzde 20 stopajı gününde vermeniz halinde... Sanırım 5 iş günü sonunda yeniden kasaya girecek para için kulüpler nasıl olsa bu parayı bulacaktır. Bulmalıdır da...
En güzel yanı da, bu paranın amatör sporlar ve futbol altyapısı için kullanılacak olması... Alttan gelen futbolcuya yatırım yapmadan, bunları çalıştıran hocayı üç parayla evine yollarsan, yetişecek genç de, sıradan ve "ucuz" olur. Bir yatırıp bin bekliyorsan, o zaman piyango al!
Örneğin; 40 milyon euroluk bir maaş bütçen var, buradan tam 8 milyon euroluk dönüş olacak. Bu parayla tesis de yaparsın, teknik adamlara yeterli eğitim de sağlarsın, onları doyuracak para da kazandırırsın.
Ama, arkaya dolanmadan, buradaki paraya başka işler için göz koymadan...
* * *
Vergi iadesiyle alakası yok, ancak bu olayı incelerken karşılaştığım manzarayla ilgili aklıma takılanı da sormadan yapamayacağım. Türkiye'deki yabancı futbolcuların kaçı, gelir vergisi için beyanname veriyor, kaçı vergisini ödüyor, ödemeyenlerin kaçı takibe takılıyor?
Bağcıyı dövmek değil üzüm yemek
Sosyal medya çıktı çıkalı, ne saygı kaldı ne de hoşgörü... Tabii ki, bu herkes için geçerli değil... Ancak bir bozuk meyve, sandıktakilerin hepsini bozar.
Yüz yüze geldiklerinde selam bile vermekten çekinecekler, klavye delikanlılığı ile demediklerini bırakmıyorlar. Aslında buna "medya" diyoruz ama, bu platformun adı medya falan değil... Buraya medya demek, gerçeğine haksızlık...
Nereden buraya geldik? Beşiktaşlı Avukatlar Derneği, örnek alınacak bir projeye imza attı ve devam ettiriyor. Dernek bünyesinde kurulan "Dava ve Adli İşler Komisyonu", Beşiktaş ve futbolculara ait hakaret içeren paylaşımları dedektif gibi takibe aldı.
Bunları yapanların 18 yaşında gençler ya da sonucunu düşünmeden yapanlar olduğunun da farkında Beşiktaşlı Avukatlar Derneği Başkanı Burak Özmen... Türk sporunda rakibe saygı, fair play ve hoşgörü sağlanabilmesi için, bu adımların atıldığına dikkat çeken Özmen, ceza değil caydırıcılık amacıyla böyle bir işe giriştiklerini dile getirdi.
Ne diyelim; el ele verelim, hep birlikte bu kötülükleri giderelim. Tabii birinci iş bize, yani medyaya düşüyor. Ateşe benzin dökmeyelim, böyle yapanlara da izin vermeyelim.