'Savaş' kelimesi, sporun ruhuna o kadar aykırı, o kadar eğreti duruyor ki...
"Puan savaşı", "forma savaşı" diye söylense bile, yakışmıyor... Hele, Galatasaray Teknik Direktörü gibi bir makamda oturan, hadi orada bulunmasını geçtik, Okan Buruk gibi naif, pozitif ve sportmen bir kişiliğin; bu sözleri kendisine yakıştırmasına diyecek bir şey yok.
Ne diyor, hem lig hem de kupa şampiyonu apoletini bir arada taşıyan Okan Buruk:
"Galatasaray'a karşı savaş başladı. Bu sadece hakemler değil... Dışarıda da görüyoruz. Savaşacağız. Merak etmesinler, biz bu savaşta varız. Biz de gerekeni yaparız."
Daha da ileri gidiyor Galatasaray Teknik Direktörü;
"Büyük Galatasaray taraftarı da gerekeni yapar. Bu iş sadece burada kalmaz."
Ne kadar talihsiz, ne kadar özensizce seçilmiş sözler...
Yarın taraftarlar arasında kavga körüklense, hatta daha da büyük düşünün(!) bir kan dökülse, ne olacak?
İnanıyorum, çok iyi biliyorum, eminim ki; Okan Buruk böyle bir yaradılışa sahip değil... İstese de, böyle olamaz.
O sinir harbinin içerisinden çıkıp, bunları bir çırpıda söyledikten sonra üzülmüş, pişman olmuştur.
Her şey bir yana; Florya'nın idaresini elinde tutmakla yükümlü Okan Buruk, tedbirli olarak PFDK'ya sevk edildi. Bugün bir maç ceza gelse, Karagümrük maçında takımın başında yok. Muhtemelen öyle de olacak.
Yönetimin yapacağı işi kendi üzerine alırsan, üstüne vazife olmayanı yapmaya kalkarsan olacağı budur.
Fatih Terim'in kötü bir replikası sanki...
Ama isteseniz de, Fatih Terim olamazsınız. O yumruğunu vurduğunda, masayı kırardı! Siz, toz bile kaldıramadınız. Terim olmak başka bir zanaat çünkü...
O yapı!
Galatasaray Sportif AŞ Başkan vekili Erden Timur ise, başka bir isyanla çıktı ortaya...
O da ne söyledi:
"Geçmişte bu yapıların Galatasaray'ın da dahil olduğu tüm takımların lehine hareket ettiğini de söyledik."
Hodri meydan öyleyse Timur... "Herkes için adalet" diyorsanız, önce bu söylediklerinizi açacaksınız. "Bu yapı"nın Galatasaray'a ne kazandırdığını söyleyeceksiniz ki, ardından Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor gibi takımların, neler elde ettiği konusunda ortaya çıktığınızda, "Adam haklı" denecek.
Anadolu takımlarının ezilmişliğini hatırlatırken, Galatasaray'ın onlara karşı neler yaptığını da anlatmalısınız kamuoyuna...
"Bu gemi batmış" diyerek, adalet aradığınızı söylüyorsunuz. Ne değişti? Daha dün, Başkan Burak Elmas bunu söylerken, kim yanındaydı?
Sanmayın ki, TFF’nin savunucusuyum. Riva’da yeteri kadar avukat vardır!
Bunlar hatırlatılırken, canınız acıyor değil mi? Belki kızıyorsunuz, belki öfkeleniyorsunuz... Ama, yine sizin sözünüzle bitirelim:
“Adalet arayanlar, idealist insanlar, hiçbir şeyden korkmaz.”
Güneş parlatır mı?
Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, Valerien Ismael'in, Fenerbahçe Teknik Direktörü Jorge Jesus ile başa çıkamayacağını gördü. Onun kaleminde birini aramaya başladı.
Her ne kadar, "Arkasındayız", "Yanındayız" dese bile, bu işin olmayacağını kendi de gördü ama bu kadar yatırımın heba olmaması için, sustu ve biraz sabretti.
Ismael ne zaman Beşiktaş'ın hocası olurdu? Güvendiği, inandığı, başarılı olacağını düşündüğü "üçlü savunma"dan vazgeçmeseydi, Rıdvan Yılmaz'ın gönlünü fethedebilseydi, Emirhan İlkhan'ı kalmaya ikna edebilseydi, Serdar Saatci'den bu kadar kolay vazgeçmeseydi; her şeyden önemlisi Beşiktaş'ın DNA'sını kavrayabilseydi, o zaman bu taraftar ve camia ardında durabilirdi.
Ve, Jesus'un rakibi olabilecek bir teknik adam seçildi; Şenol Güneş... Başarılı olur-olmaz, saha içi sonuçları ortaya çıkarır. Ancak bu Güneş, elindeki cevherleri birer birer parlatmasıyla meşhurdur.
Şota'dan, Fatih Tekke'den, Burak Yılmaz'dan, Fernandao'dan gol kralı çıkaran Şenol Hoca, 5. kralına taç giydirir mi? Emrecan, Berkay, Kerem Atakan, Oğuzhan Akgün, daha fazla fırsat verip, Egemen Korkmaz'a, Selçuk İnan'a, Volkan Şen'e, Ozan Tufan'a yaptığı gibi, yeni yıldızlar yaratabilir mi?
Güneş, bu kara bulutların ardından bir kez daha görünür mü?
Umarım olur. Kazanan Türkiye olur.