Türk futbolunda her şey tamam, bir Süper Lig A.Ş. eksik! Ne diyor Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Ali Koç, Avrupa'daki Premier Lig örneğini vererek, İngiltere'de futbolu kulüplerin yönettiğini, diğer ülkelerde ise, katılımcı olduklarını dile getiriyor.
Bu nerede konuşuluyor?
Kulüpler Birliği Vakfı'nın toplantısında... Kulüpler olarak daha kendi aralarında birlik olamamış bir vakıfta, her şey tamam, bu eksik!
Hadi gelin sesli düşünelim;
Kulüpler, naklen yayın paylarını nasıl bölecek? Sonuçta, paylaşımda şampiyonluk sayısı önemli değil mi? Mesela, Fenerbahçe, "28 şampiyonluğum var" dediğinde, Galatasaray ya da Beşiktaş ne kelam edecek?
Örneğin; deprem sonrasında Kulüpler Birliği Vakfı toplandı. Burada birlik çıkacak mıydı? Çoğunluktan "hükmen" kararı çıktı, Beşiktaş, "oynamıyorum" diyerek küsüp bıraktığında ne olacaktı?
Veya; MHK Başkanı'nın kim olacağı konusunda, kulüpler arasında bir konsensüs yaşanır mı? Fenerbahçe Başkanı ve Kulüpler Birliği Vakfı'nın başı Ali Koç, "Lale Orta devam etsin" derse, kaç kulübü arkasında görür acaba? Ya da pokerdeki "beş benzemez" gibi, herkesin farklı adayı olur belki...
Futbol bu, maçta biri kazanırken, diğeri kaybedecektir. Kazanan susar, kaybeden suçlu arar. O zaman böyle bir ortamda, nasıl fikir birliği doğar?
Emin olun, Premier Lig'de futbolseverler, birçok yöneticiyi tanımazlar bile... Orada, "Vurdum mu ses getiririm", "Konuşursam herkes susar" tarzı yöneticilik yoktur. Tabii ki orada, CEO'su vardır, CFO'su vardır. Ama, bu bir tarzdır.
Şimdi -ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum- Başakşehir CEO'su Mustafa Eröğüt'ün futbolun başına geleceği söyleniyor. Herhalde TFF'de de CEO gibi... İnanın, Eröğüt ağzıyla kuş tutsa, bir gün gelecek, Başakşehir Yönetimi'nde yer aldığı kafasına kakılacak, Göksel Gümüşdağ'ın adamı olmakla suçlanacak, yarın da Mehmet Ali Aydınlar'ın damadı olmasının eziyeti(!) başlayacaktır.
Değer mi?
********************
İyi günde, kötü günde... (mi?)
"Galatasaray, bir his takımıdır. Renklerine âşık, birbirlerini seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray, feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray, şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez."
Ne güzel de söylemiş, "Baba" Gündüz ya da lakapsız haliyle Gündüz Kılıç...
Hani, bugünkü Galatasaray için, Başkan Dursun Özbek tarafından tanımlanan, "sevgi iklimi"nin, futbol jargonundaki ifadesi olmuş, Kılıç'ın sözleri...
Ancak, "iyi günde, kötü günde" derler ama, o "kötü" kısımda, kimseyi bulamazsınız. Bunu en iyi Okan Buruk biliyor aslında... Başakşehir'de şampiyonluğu getirdiği yılın ertesinde, bıraktı her şeyi gerisinde...
Sadece o mu? Şampiyon teknik adamlardan, sadece Şenol Güneş var, bir takımın dümeninde... Ne Fatih Terim'i, ne Mustafa Denizli'si, Aykut Kocaman'ı, Ersun Yanal'ı, Ertuğrul Sağlam'ı, Hamza Hamzaoğlu'su, ne Sergen Yalçın'ı, ne de Abdullah Avcı'sı... Cevat Güler'i söylemedim bile...
Her ne kadar Buruk, "Ben dersimi aldım" dese de, o "sevgi iklimi"nde pırıl pırıl güneşin yerini; kar, fırtına, buz kaplarsa, o zaman alırsın dersini...
*******************************
Çebi ile kimse konuşmuyor mu?
Beşiktaş, hükmen mağlubiyetler uğruna ötekileşti, yalnızlaştı. Başkan Ahmet Nur Çebi, bir inat adına diğer kulüplerle köprüleri attı.
Fikrini söyleyebilirsin, hakkını arayabilirsin... Ancak, "Bu ligi tescil edilmesini istemeyeceğim" demek de ne? Bazı şeylerde inat etmek de ne? Eeee, ligler tescil edildi. Şimdi ne oldu?
UEFA'ya yazı yazmak, başvurmak, görüş istemek... Hangi aklın ürünü, hangi danışmanın fikri acaba? Ahmet Nur Çebi'ye, "Başkan, UEFA'ya böyle bir yazı gönderirsek, gülünç duruma düşeriz. Onlar sadece kendi organizasyonlarıyla ilgilenirler" diyecek biri yok muydu acaba?
Bir de Başkan Çebi'nin, "Gelen cevap, bizim sorduğumuz sorunun cevabı olmamış. Sorduğumuz sorunun anlaşılamadığını düşünüyoruz” Yeniden izah edeceğiz demesi yok mu?
Şaka gibi...