"Şeref" tribünü!
Protokol mü, yoksa şeref tribünü mü demek gerek, zaman zaman tartışılır. Yurt dışında, bu işlevdeki tribünlerin, "Honour (Onur)" diye isimlendirildiğine göre, "şeref tribünü" demek daha sıcak olsa gerek...
Galatasaray-Antalya maçında, işte bu tribünde, ilginç bir olay yaşandı. Cim-Bom'un bu tribüne layık görülen bir yöneticisi, Türkiye Futbol Federasyonu'nun "hatırını sordu!" Bu kadar sessizlik içinde çın çın çınlayan bu bağırış, Başkan Mustafa Cengiz'in yanında oturan iki TFF yöneticisini rahatsız etti. Bunlardan İsmail Erdem, yapılan hadsizliğe isyan etti, TFF Başkan vekili Ali Düşmez ise, daha aklıselim hareket etti, yılların verdiği tecrübeyle, karşılaşmanın bitimini bekledi. Neden? Belki de yüzleşmek için... Belki de, "Gel de yüzüme söyle" diyebilme adına...
Küfrün sahibi olan Galatasaraylı yönetici Mahmut Recevik, bir gün sonra özür diledi ama... Aması, "Şeref" tribününe girmeye layık bir kişi, nerede olursa olsun, iki düşünüp bir konuşacak, nerede olduğunun bilincinde olacak. Zaten o tribün kişilere değil, kişiler bu tribüne şeref verir.
Disiplin Kurulu, bunu da, "hakaret"ten sportmenliğe aykırı açıklamaya sokar mı bilemem, ama, bir de aklıma 6222 sayılı yasa geldi. Sahi, bizim bir de böyle bir kanunumuz vardı değil mi? Sporda şiddeti önleme adına!
Farklı bir olay bu kez Kayseri'de yaşandı. Küfür var mı, yok mu bilmiyoruz, ancak saldırı olduğu açıklandı. Bakalım oradaki temsilci neleri görmüş, neleri duymuş?
Bir düdüğün önemi...
Kayseri-Beşiktaş maçının 89. dakikası... Fırat Aydınus, penaltı noktasına gitmese, ya da penaltıya inanmasa, bugün neler konuşulacaktı biliyor musunuz?
En azından, Samet Aybaba görevinin başında kalacaktı! Sergen Yalçın'ın oyuncu ve değişiklik tercihleri sorgulanacaktı. Beşiktaş'ın, Kayseri'de nasıl puan kaybettiğiyle ilgili, yazı dizileri yapılacak, maçın daha başındaki, gole dönüşmeyen penaltının neden Mensah'a attırıldığı konusunda çeşitli yorumlar çıkacaktı.
İşte, bu kadar önemliydi Aydınus'un düdüğü... Bu kadar hayati konulara sahipti. Hasiç'in farkı ikiye çıkaran golü geldi de, tablo değişti. Yoksa, Fırat Aydınus'un da tercihleri sorgulanacaktı.
Şimdi, Sergen Yalçın'ın Beşiktaş'ının, ilk yarıyı lider bitirmesinin sürpriz olmayacağını söyleyenler çoğunlukta... Ya yarın iki maç kaybedip, 20. haftada dördüncü sıraya oturursa... Yalçın'ın yaptıkları çok mu az değerli olacak?
Veya her şey iyi gitti ve Beşiktaş, ligin ilk devresini zirvede bitirdi. "Bu kadro yetecek" denilebilecek mi?
Kasada beş kuruş olmadan transfer de olmaz. Bankalarla yapılacak yeni anlaşma sonunda, yeni kredi umudu var. Ya olmazsa? Ya beklenen kadar para bulunmazsa... Yani... Ya, istenen transferler yapılmazsa, Sergen Yalçın yine, "Bunu transfer yapanlara sorun" diyecek mi?
Tutun kaçıyor!
Süper Lig'de 16. hafta geride kalırken, oynayanlara değil, oynamayanlara da bakmak gerek... Hani, 30 kişilik kadro dışında kalanlar... Yabancı kontenjanına takılanlar...
Şimdilik "sorun yok" gibi görünse de, bu işin bir de yarını var... Bundan en çok başı ağrıyacak takım da Beşiktaş... Jeremain Lens, Tyler Boyd, Nicolas Mirin ve Douglas; ligin ilk yarısında kadroda yer bulamadı. Onlara yeni bir takım bulursanız ne âlâ... Ama ya bulamazsanız? Ve de yine kadro dışında bırakırsanız... İşte o zaman yandınız.
Kurallar şöyle diyor: "23 yaş üstü bir profesyonel futbolcu, sezon sonunda, kulübünün oynadığı resmi müsabakaların % 10’undan daha azında görevlendirildiği takdirde sözleşmesini sportif haklı sebeple feshetme hakkına sahip olabilir."
Öyleyse, hepsi de kuruş ödemeden gider, üstelik sözleşmelerinin bitiş tarihine kadar olan parayı da, siyah-beyazlılardan ister.
Bu oyuncuların parası ödeniyor, sözleşmeleri de devam ediyor. Beşiktaş isterse, bugünden (ara transfer dönemi başlangıcından) itibaren hepsini kadroya alır, Sergen Yalçın isterse de oynatır. Yalçın, "İhtiyacım yok" derse, bu, onun bileceği bir iş...
Fakat, fatura kulübe çıkar.
Parasını kim öder?
Galatasaray'da yılbaşı gecesi Omar Elabdellaoui, havai fişekle yüzünü yaktı, yaşadıkları da herkesin yüreğini yaktı. Allah kimseye böyle bir şey göstermesin.
Ancak, hayatın gerçeklerini de göz ardı edemeyiz ki... Omar'ın ne kadarlık bir süreçte iyileşeceği, bundan sonra futbol oynayıp oynayamayacağı bilinmiyor. Ve bu sakatlığı, bir "iş kazası" olmadığına göre, bunun faturasının ne kadarı Cim-Bom'a yansıyacak? "Böyle bir ortamda bu konuşulur mu?" demeyin. Futbol, profesyonel bir dünya...
Uzun süre takımdan uzak kalacağı tahmin edilen Omar Elabdellaoui'nin maaşını kim karşılayacak; Galatasaray mı, özel sigorta mı, yoksa SGK mı?
TFF talimatı, futbolcunun futbol faaliyeti dışında, vaki hastalık veya istirahat halinin altı ayı aşması durumunda, kulübe haklı fesih hakkı tanıyor. Böyle bir durum olursa Galatasaray bunu uygular mı?
Bunlar bugünün işi değil diyenlere sözüm; "Yarın artık bugündür."
Ne güzel ceza
Göztepe'de, Karagümrük maçında, ikinci yarıda oyuna giren, son bölümde de çıkarılan Yalçın Kayan, formasını yedek kulübesine bırakarak soyunma odasına gitti. Kulüp de Yalçın'a, bir aylık maaş cezasının yanı sıra, 350 forma alarak, bunları ihtiyaç sahibi öğrencilere dağıtma cezası verdi. İşte, ceza böyle olur. Her ne kadar 350 formanın bedeli, bir Göztepe formasının manevi değerini karşılamasa da, buna maddi olarak bakmamak gerekir. Yalçın daha çok genç; bu formanın ağırlığını anlayacak zamanı henüz var!