Fenerbahçe ve Galatasaray'ın kazandığı haftada Beşiktaş'ın Gençlerbirliği deplasmanından üç puan çıkarması zorunluydu. Ama Gençler'in Ankara'daki "taş" gibi durduğu ve kolay kolay fırsat vermeyeceği de bir gerçekti. İrfan Buz yönetiminde evinde hiç yenilmemesi de ayrı bir gerçek olarak göze çarpıyordu.
Sahada var olanların yanında, yokların yoksunluğu daha fazla hissedilecekti. Özellikle Beşiktaş'ta Veli ve Sosa'nın yokluğu pek anlaşılmamış gibi görünse de, Oğuzhan ile Necip'in, hücum genişliği oluşturma anlamında pek de arkadaşlarına yaklaştıklarını söylemek zor...
Kartal'ın yedek kulübesinde bir forvetin bile bulunmaması düşündürücü... Mustafa ve Cenk'in yokluğunda, Bilic herhalde olası sakatlık durumunda takım içinden bir "hücumcu" çıkarabileceğini düşünmüş. U21'den golcü monte etmek, kulübeye bile olsa hocaya zor gelmiş anlaşılan...
Gençlerbirliği'nde de bir Stancu olsa, Berat Tosun'un yakaladığı ilk ve önemli fırsatı nasıl kullanırdı acba? İrfan Can'ın yokluğu da Kartal açısından ayrı bir şanstı.
Bu düşünce içerisinde ilk 45 dakikayı öyle-böyle geçiren iki takımın 3'er şutundan sadece Oğuzhan'ın "kaleci çalıştırır gibi" yaptığı vuruşun kaleyi bulması, ilk devrenin kalitesine ayna tuttu.
İlk devre sonunda Beşiktaş'ta en çok göze batan Atiba olurken, Gökhan Töre sağ kanat imparatorluğunu Gençlerbirliği karşısında yine gösterdi. Ersan Gülüm, "çağdaş savunmacı" özelliklerini bu yarı içerisinde göstererek, takımını atağa kaldırmaya çalıştı.
* * *
İkinci yarının ilk devreden farkı, Beşiktaş'ın bunaltan baskısı, Gençlerbirliği'nin de artık idare edecek takadi kalmamasıydı. Alkaralılar, her ne kadar birkaç fırsat bulsa da, Kartal'ınkiler ondan kat kat daha fazlaydı. Kerim Frei'nin Oğuzhan'ın kostümünü sırtından alması, Beşiktaş'ın hücumu düşünen askerlerinin daha da artmasına neden oldu. Komutan Demba Ba'nın nefis serbest vuruşu, kaleci Ramazan'ı bile kapadığı köşede çaresiz bıraktı. Miami sahillerindeki tatil "Baba"ya yaramış anlaşılan...
Kazanma arzusu, liderlikten uzaklaşmama isteği, Beşiktaş iştahını daha da kabartınca, Olcay'ın yine Ramazan'ı şaşırtan golü gecikmedi. İki farklı üstünlüğün getirdiği rahatlıkla Gökhan Töre biraz daha serbest oynamaya başlayınca, sahada bulunduğu süre içerisinde hücum zenginliği daha da arttı.
Uzun maratonda tabii ki herkese ihtiyaç var. Ama, yeni gelenlerin işi çok zor... Serdar, Opare değil, kaç pare gelirse gelsin formasını bırakmayacağını gösterirken, Milosevic'in Ersan Gülüm ve Pedro Franco'dan hangisini keseceğini doğrusu merak konusu... Franco'nun kırmızısıyla Sarıyer maçında oynayabilir ama! Tolgay'ın zaten işi çok zor... Atiba, Veli, Sosa varken, onun formayı alabilmesi, tekeden süt çıkarmakla eşdeğer...
Üçü de, dünkü maçın ikinci yarısını izledikten sonra, "Ne işimiz vardı Beşiktaş'ta" derse kimse şaşırmasın.